22 Kasım 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara10°C
  • İzmir17°C
  • Berlin0°C

'HAYATIN DEĞERİNİ' SORGULAYACAK ENTELEKTÜEL DOKTORLAR ARANIYOR

Fatma Barbarosoğlu

25 Aralık 2009 Cuma 08:35

Urfalı çiftin başına gelenleri biliyorsunuz. Abdülrezzak ve Zeliha Ece iki gün içinde bütün çocuklarını kaybettiler. Ateşler içinde doktora götürdükleri çocuklarını, doktorun reçetesine uygun olarak tedavi etmek üzere evlerine getirdiler. Sonra. Sonrası iki kardeşin cansız bedeni ile karşılaştılar. Ertesi gün üçüncü çocuklarını da yitirdiler.

Çarşamba günü entelektüellik üzerinden yazdığım yazının son paragrafını müsaadenizle tekrarlayayım. Onca entelektüel tanımı içinde bizim için en açıcı olanını Herr'in tarifini merkeze almıştım. Diyordu ki Herr "Sadece entelektüeller hukuku ve adalet idealini kendi kişisel çıkarlarının, doğal içgüdülerinin ve grup egoizmlerinin üstünde tutmayı başarabilen insanlardır."

Şimdi bu durumda sınıf kaygısı olmadan "bütün doktorlar birbirinin kardeşidir" gizli anlaşmasına uymadan, duyalım hadi entelektüel doktorlarımızın sesini.

Acılı ana babanın acısına vicdanın sesi ile ses verecek doktorlar arıyoruz.

Türkiye'de her yıl yüzlerce mezun veriyor tıp fakülteleri. Türkiye'nin en has beyinleri giriyor tıp fakültesine. Sonra. Sonrası yok. Hayatın değerini sorgulamayan doktorlarımız oluyor. Pek çoğu mesleğinde zanaatkar bile değil.

Entelelektüel doktorlar aranıyor.

Entelektüel doktorları ağırlayacak entelektüel medya mensupları aranıyor. Var mı öne çıkan. "Buradayım" diyen.

Buradayım diyenin sesini duyacak bir kamuoyu var mı?

Domuz gribini siyasi bir hesaplaşmanın aktörü olmaksızın ele alabilecek kaç kişi var! En çok ölümler bizde oluyor. Neden?

Neden sorusuna cevap ararken "çünkü halkımız aşı yaptırmadı"nın dışında cümle kurabilen kaç doktor var!

En çok ölüm bizde oluyor. Çünkü bağışıklık sistemimiz çökmüş durumda. Yediklerimizin içtiklerimizin denetimi hakkında ne biliyoruz!!!

Entelektüel doktorlar aranıyor.

Evet aranıyor. İsrail ordusunda yapılanları duydunuz. Filistinlilerin bedenlerinden organlarını gasp eden İsrail ordusu.

Organ mafyası olarak iş yapan bir ordu!

Vicdanının sesini kamuoyu ile paylaşabilecek kaç tane doktor var.

Organ nakli organ bekleyen hastalar için bir umut. Ama organ mafyası, insanların hayatını tehlikeye atıyor.

Organ nakli sağlıklı ve fakir, sağlıklı ama güçsüz bireylerin hayatını tehlikeye atıyor diye sesini yükseltebilecek kaç tane doktor var.

"Aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın. Tam şimdi para kazanma eşiğindeyim. Hele susayım. Hele gözlerimi kapatayım vazifemi yapayım" diyen binlerce doktor olduğunu biliyoruz değil mi?

Entelektüelin tarifi, içinde bulunduğu sınıfın menfaatlerini yok etmek pahasına adaleti savunandı değil mi?

Batıda entelektüeller var. Antropoloğundan, sosyoloğuna, doktoruna organ nakline karşı olduğunu söyleyen, bu konuda yazan konuşan yüzlerce bilim insanı var.

Türkiye'de var mı? Yok.

Oysa hemen şimdi konuşmamız gerekiyor. Sokaklardan çalınan çocuklarımız için, gençlerimiz için kimsesizlerimiz için.

Organ hırsızlığı bir efsane değil.

Uyanalım artık!

Entelektüel doktorlar var elbette.

Dünyanın harcına emeklerini, vicdanlarını katmaya devam eden doktorlar.

"Yeryüzü Doktorları"na buradan selamları iletiyorum.

Selamı iletme vesilem 21 Aralık'ta Hayat Vakfı'nda Yeryüzü Doktorları'nın üstlendiği Nijer'de başlatılan "Afrika Umut Menekşeleri" Projesi." Bu projeyi hiçbir kalem aşağıda okuyacağınız satırlar kadar içten anlatamazdı. Dr. İlker İnanç Balkan Nijerya izlenimlerini kalbi olan bir doktor olarak ne kadar içten kaleme almış:

"...Hastane bahçesinde çamaşır iplerinde kuruyan çamaşırlar, ne bulunursa onunla dolan ama her öğün içinden garibanlık yudumlanan yemek tasları bu insanlara ait. "Dünya yıkılsa gamını tartmaz" gözlerle bakan bu insanların bir kısmı 12 doğum içinde yalnızca bir canlı doğumu bulunan, 7 doğum yapmış bir yavrusu bulunan, 5 doğum yapmış ama hiç canlı doğumu bulunmayan, üstüne üstlük bu ölü doğumlardan kalan bir fistülle anne olamadan hayatları kararmış çilekeş kadınlardan oluşuyor. Bu insanlar gerçek. İsimleri kayıtlı. Yıllardır yapa geldikleri gibi, hayallerinde, az yaşanmış güzel günlerin buğusunu büyüterek dalıyorlar uzaklara. Bu tablonun depresyon ile tarifi caiz olmaz, tanısı-tedavisi vardır depresyonun. Fiyakalı bir şeydir. Kelimeler acemi kalabilir, lakin, "Dalında kuruyan yaprak" dersek en azından incitmemiş oluruz belki. Ya da "erken solan Afrika menekşeleri". Daha pastoral daha kafiyeli.

Bir gün bir radyo anonsu duydular: "Maradi devlet hastanesinde Türk doktorlar fistül ameliyatı yapacak!" kulaklarına inanamadılar önce, üç radyodan ayrı ayrı duydular. Kalpleri hızlandı. 8 yıl olmuştu kiminin kocası tarafından terk edilip baba evine döneli, kiminin daha fazla kiminin daha az. Kötü kokular yaydıkları için hep itilir olmuşlardı. Kapalı mekânlar kâbusları olmuştu, arabaya binmek mesela... Ölümden önce ölüm ıstırabı gibiydi hayat onlar için. Bir ümit vardı yine de muğlâk ve derin bir damarda bekleyen pak ve serin su gibi. Ümitsiz yaşanır mı? İşte gelmişti beklenen an, bulundu buluşturuldu yol parası, kız kardeş alındı hemrah ve refakatçi olarak, bir parça hasır, iki elbise, yemek tası, belki bir battaniye: haydi yaşlı öküz, çamurlu yol, götür bizi Maradi'ye... Kalp çarpıntısı gibi seğirtildi köylerden, gelindi yerleşildi hastanenin K.Doğum servisinin yanı başına. Mekanlar değişiyor, beklemek değişmiyordu. Kader değişir miydi? Belki de değişirdi neden olmasın?

İşte 52 hasta buna benzer hikayelerle geldi, kaydını yaptırdı. Kayıt ? Bir defterde ismi bulunmak. Sırası gelince bir hemşire tarafından çağrılmak, bir masaya uzanıp muayene olmak, hastalığı hakkında bilgi almak, önemsenmek, insan yerine konulmak!"

Hayatın değerini entelektüel doktorlarla paylaşabileceğimiz platformların sayısının artmasını ümit ediyorum. Tıbbi, felsefi ve sosyolojik açıdan "hayatın değerini" konuşabilmeliyiz. Kendi hayatlarımız hepimize pek değerli geliyor. Kendi sınıfımızdan, dinimizden birinin hayatı. Sorun "öteki"nin hayatını değerli bulamamakta yatıyor.

Başkasının hayatını da kendi hayatımız kadar değerli bulmaya başladığımızda insan olmayı hak edeceğiz.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.