HALEP KURTULDU MU, DÜŞTÜ MÜ?
Ahmet İnsel
24 Aralık 2016 Cumartesi 12:30
Suriye’de yakın tarihin en büyük insanlık dramlarından biri yaşanırken başka bir kirli mücadele, yalan ve yanlış bilgilendirme savaşı bunun paralelinde sürüyor. Bugün büyük ölçüde dağılmış olan Esad karşıtı cephe yakın tarihe kadar iletişim savaşında üstünlüğü elde tutuyordu. Esad güçlerinin yaptığı katliamları, işkenceleri, sahiciliği kanıtlanmış birçok belge eşliğinde sunabiliyorlardı. Bunlara doğruluğu kanıtlanmamış haberler de dahil ediliyordu. Olayları 2011’den itibaren adım adım izleyince, başta Beşşar Esad olmak üzere, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin birçok sorumlusunun insanlığa karşı suç niteliğinde olan savaş suçu işlemiş oldukları olgusu ortada duruyor.
Beşşar Esad’ın 30 Eylül 2015’te resmi davetinin ardından Rusya’nın Suriye’de açık askeri müdahaleye başlamasıyla propaganda savaşında güç dengesi değişti. Geçerken belirtelim: ABD, Fransa ve Türkiye’nin Suriye’ye müdahaleleri uluslararası hukuk açısından gayrimeşru iken, Rusya’nın askeri müdahalesi formel olarak meşruydu.
Fransız Libération gazetesi, Halep’le ilgili haberleri Suriye’deki bağımsız kaynaklarına teyit ettirerek bunların doğru, yalan ve çarpıtılmış olanlarını ayırdığı bir dosya yayımladı. Birçok başlık altında toplanan bu haberler arasında sadece birinin doğruluğu teyit edilmiş. Doğu Halep’te dar bir alana sıkışmış olan ve kaçmak isteyen sivil halkın gitmesinin birkaç gün öncesine kadar isyancılar tarafından engellendiği haberlerinin doğru olduğunu bağımsız gözlemciler teyit etmiş. Ayrıca BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği sözcüsü de, Şam Fethi Cephesi ve Ebu Amara Tugayı’nın, kendilerinden mahallelerini terk etmelerini isteyen sayısı belirsiz sivili öldürdüğünü doğruluyor.
Buna karşılık geri kalan konularda, Moskova-Tahran-Şam eksenli haber ağları, olguları ya çarpıtıyor ya da bütünüyle yanlış bilgi salgılıyor. Batı dünyasındaki taşıyıcıları da bunları yayıyorlar. Bu konuların başında, Rusya’nın müdahalesinin Halep’i teröristlerden temizlemek olduğu iddiası var. Gazeteciler, Doğu Halep’te cihatçıların da var olduğunu ama sayıları beş bin civarında olduğu tahmin edilen isyancılar arasında çok küçük bir azınlık oluşturduklarını belirtiyor. BM özel temsilcisi Mistura, kentin ablukaya alınmaya başladığı yaz aylarında, El Kaide’nin eski yerli kolu El Nusra’nın yeni versiyonu Şam Fethi’nin kentteki savaşçı sayısının dokuz yüz civarında olduğunu belirtmişti. Ablukanın ilerleyen döneminde bu sayının iki yüz civarına düştüğünü Suriyeli gözlemciler söylüyor.
Halep’te direnişçilerin hedefi Beşşar Esad rejimini devirmenin yanında İslami devlet güçlerini kovmaktı. Nitekim 2014 başında İslami devlet militanlarının hepsi kenti terk etmek zorunda kaldı. Halep’te abluka altında olanlar, büyük çoğunluğu bölgenin insanı olan İslamcı gruplar ve laik direnişçilerdi. Bunlar muhalif oldukları için Esad rejiminin terörist olarak tanımladığı kişilerdi. Bugüne kadar, Moskova-Şam-Tahran üçlüsünün toplam hava ve kara saldırılarındaki hedeflerin arasında İslami devlet güçleri en son sıralarda yer alıyor.
Esad yanlısı propagandanın Batı’daki uzantıları, Halep’te hastanelerin bombalandığı haberinin, sanki bu kentte yüzlerce hastane varmış gibi sürekli tekrarlandığını söyleyerek çürütmeye çalışıyorlar. Mart 2011 ve Kasım 2016 arasında Halep’te sağlık kuruluşlarına toplam 117 saldırı gerçekleştiğini, Uluslararası Tıbbi Bakım ve Yardım Kuruluşları Birliği tespit etmiş. Aynı hastanenin birçok kez bombalandığını da... Hedef teşkil etmemeleri için kod adıyla işaretlenen M10 hastanesi ekim başında bir haftada üç kez bombalanmış. Faaliyet halindeki son iki hastane kasımda kullanılmaz hale getirilmiş. Bunlar tam savaş suçu niteliğinde saldırılar.
Sadece Esad rejimi medyası değil, giderek dünyaya yayılan Rusya güdümlü medya ağı da bu kampanyanın başını çekiyor. Sputnik haber ajansı ve birçok ülkede yerel dilde yayın yapan Rusya’nın Sesi radyoları bu propaganda savaşının önemli araçları. Kasım ayı sonunda Avrupa Parlamentosu Kremlin’in düzenlediği büyük dezenformasyon politikasını eleştiren bir kararı onayladı. Diğer taraftan, Moskova-Tahran-Şam üçgeninin dezenformasyon politikasının Batı’da ve Türkiye’de ciddi bir yankı bulmasında, Selefi cihatçı dehşeti, Sünnilere karşı giderek nefrete dönüşen tepkide önemli bir rol oynuyor. Batı basınında “Halep kurtuldu” başlığı “Halep düştü” başlığıyla yarışırken aşırı sağ partiler, milliyetçi çevreler ve antiemperyalizm kisvesi altında solun bir kısmı, Rusya’yı açıkça destekliyor.
Suriye’de Selefi cihatçıların işlediği insanlığa karşı suçlara ve bunları işleyenleri desteklemiş olan kuruluş ve devletleri teşhir etmek, Esad rejiminin ve destekçilerinin işledikleri bir o kadar ağır suçları unutmayı gerektirmiyor. Ne de Halep düştü veya kurtuldu diye haykırmak, artık bildiğimiz Halep’in geri gelmeyecek biçimde yok olduğu gerçeğini değiştiriyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.