05 Mayıs 2024
  • İstanbul17°C
  • Diyarbakır19°C
  • Ankara14°C
  • İzmir20°C
  • Berlin17°C

HAKKARİ’DEN NOTLAR

Müge İplikçi

04 Eylül 2014 Perşembe 08:06

Hakkari, İstanbul Beşiktaş Belediyesi ve Hakkari Belediyesi’nin ortak düzenlediği geniş kapsamlı bir buluşmanın adı oldu. Üzerinde çalışılmış, emek harcanmış, risk alınmış bir kardeşlik yeminiydi. Bu açıdan hem Beşiktaş’ın CHP’li Belediye Başkanı Murat Hazinedar, hem de Hakkari’nin HDP’li Belediye Başkanı Dilek Hatipoğlu ve Eş Başkan Nurullah Çiftçi’yi içtenlikle tebrik ediyorum. Yaşamakta olduklarımızı neredeyse partileri aşan ve asıl olarak insani boyutta düşünülmesi gereken bir sürece taşıma cesaretini gösterdikleri için! Dahası bu projenin temeline düşünce, emek ve sabırlarını koyan hemen herkese de minnettarım.

Hakkarililer

Kente girer girmez kardeşlik yürüyüşü ile başladığımız o yoğun tempoda özellikle adını anmak istediğim Hakkarililer var. Halit Yalçın bunlardan biri. Kendisini ‘bir tüccar’ olarak tanımlayan Yalçın, entellektüelliği ve bunu alçakgönüllülükle sarmaladığı bilgeliğiyle göz kamaştırıyor. Onun da temel çıkış noktası insan ve insan vicdanı. Bu varsa, yola devam edebiliriz noktasında buluşuyoruz. Kürt edebiyatına çok önemli katkılar sağlamış bir isim olan Yalçın, örgüt üyesi olmadığı halde tam 9.5 yıl cezaevinde kalmış. Ve bu süre zarfında kentle özdeşleşmiş Sümbül Dağı’na olan özlemini hep içinde tutmuş.

Hakkari insanı, her şeye karşın o yüreği zengin insanlardan! İnanılmaz bir sıcaklık ve misafirperverlik bu. Hakkari’ye gelir gelmez tanıştığım Tuna Hanım bunun en önemli örneklerinden birini teşkil ediyor. Uzun uzun sohbet ediyoruz onunla. Derken kendimi kız kardeşi Sercan Hanım’ın evinde, kendi evimdeymiş gibi çay içerken buluyorum.

Dilek Hatipoğlu ve Murat Hazinedar konuşurken gözlerinin dolmasının nedenlerini paylaşıyor benimle Tuna Hanım. Bu buluşmayı, tıpkı Halit Yalçın ve dertleştiğim birçok Hakkarili gibi çok önemli bulduğunu söylüyor. Hemen her Hakkarili gibi ailesinden üç insanını kaybetmiş. İkisini dağda, birini askerde! Yörenin çelişkilerinden biri bu ama hepsi bu değil... Yeni yetişen neslin çocuk adlarında bu kayıpların yansımalarını takip etmek Tuna Hanım’ın ailesi için de geçerli. Derin ve hüzünlü hikayeler barındıran çocuk adları Hakkarili çocukların adları. Her gidenin ardından kırılmış bir dalın yeniden filizlenileceğine duyulan inanç da. Bütün şarkılarında o burukluk var ama yine de yaşamla ve insanlarla barışıklık esas. Özellikle bunu kadınların yerel giysilerindeki renkten anlayabiliyorsunuz. O renkler ve o renklerden insanlara yansıyanlar, dağlardaki çiçeklerin rengi, coşkusu ve neşesi gibi.

Tuna Hanım, diri bir yeşil giysi içersinde, Batı’dan bakıldığında çizilen siyasi sınırlar yüzünden çok yanlış anlaşıldıklarını düşünüyor. Bu ülkede yitip giden genç insanların hepimizin kaybı olduğunu belirtiyor. Ve sürekli olarak yöre insanının temel ihtiyacının artık huzur içersinde yaşamak olduğunun altını çiziyor. Birçok Hakkarili’den duyduğum o noktaya temas ediyor: ‘Bundan böyle doğal güzelliklerimizle ülkenin turistik merkezlerinden biri olabiliriz!’

Kardeşlik yürüyüşü ve kardeşlik mitinginin ardından kardeşlik konserleri geliyor, derken gün bitiyor. Ertesi günse benzer bir yoğunlukla devam ediyor. Hakkari toprağına çam fidanları dikiyoruz. Hatta Vecdi Sayar’la diktiğimiz fidanımıza ‘Hakkari’de Bir Mevsim’ adını bile koyuyoruz. Bu esnada Murat Hazinedar’dan 21 Eylül’de bu buluşmanın benzerinin İstanbul’da gerçekleşeceğini öğreniyoruz. Sonrasında Zap Köprüsü’nden Zap Suyu’na barış taşları atıyoruz. Barışın, sözün ve insanın her şeyi değiştirebileceği inancı içersinde... En azından şimdilik.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.