23 Kasım 2024
  • İstanbul4°C
  • Diyarbakır18°C
  • Ankara18°C
  • İzmir15°C
  • Berlin4°C

HAKAN FİDAN VE SURİYE MESELESİ

Ceren Kenar

21 Ekim 2013 Pazartesi 08:28

Hakan Fidan hakkında art arda Amerikan (ve daha sonrasında İsrail basınında) çıkan ve bir operasyon görüntüsü veren haberler malumunuz. Bu kampanyaya ilişkin Türkiye basınında birçok görüş çıktı. İsrail’in Mavi Marmara hadisesi nedeniyle ödeyeceği tazminat konusunda pazarlık sürecinde Türkiye’yi Amerika nezdinde köşeye sıkıştırmaya çalışması, Türkiye’nin uzun menzilli hava savunma sistemleri ihalesini Çin’e verme girişimi, Türkiye’nin Orta Doğu politikasının (özellikle Mısır siyasetinin) İsrail’de oluşturduğu endişe gibi gerekçeler bu kampanyanın nedenleri olarak sayıldı.

Muhakkak ki yukarıda vurgulanan unsurlar Türkiye’ye yönelik Amerika’da oluşan belli kaygıların nedenleri arasındadır. Ancak Hakan Fidan’a yönelik son kampanyanın irdelenmesi gereken başka boyutları da var.

Hakan Fidan’a yönelik ‘son’ kampanya denmesinin belli bir anlamı var. Fidan göreve geldiğinden beri özellikle İsrail’in hedefindeydi. Bu yeni ve sürpriz bir bilgi değil. Ancak mevcut kampanyanın zamanlaması ilginç. Muhakkak ki İsrail’in Fidan özelindeki rahatsızlığı devam ediyor, lakin Fidan ile ilgili son zamanda çıkan haberlerin menşei Amerika ve Amerikan yönetimine yakın kişiler.

Hakan Fidan elbette sadece Hakan Fidan demek değil. Başbakan Erdoğan ile ne kadar yakın çalıştığı, Erdoğan’ın beyin takımının öncü güçlerinden biri olduğu herkesin malumu. Dolayısıyla gerçek hedef ve rahatsızlığın kaynağı Erdoğan.

Peki, neden?

Hakan Fidan’a ilişkin ithamların dikkat çekici bir tarafı var. Bir yandan İran’a yakın olmakla suçlanırken Fidan, diğer yandan Suriye’de mevzi kazanan el-Kaide üyelerinin ülkeye geçişini kolaylaştırmakla itham ediliyor. Görünüşte çelişki olarak görünen bu iddiaların oluşturmaya çalıştığı imaj Fidan’ın (ve dolayısıyla Türkiye istihbaratının) güvenilmez ve aşırı uçlarla iş birliği yapmaktan çekinmeyecek bir siyaset izlediği yönünde. Mesaj hem Washington’a, hem de Türkiye ile ittifak halindeki başka ülkelere.

Bu ithamların temelsizliği aşikâr. Lakin amacı, Vatan gazetesinin Washington muhabiri İlhan Tanır’ın da dikkat çektiği gibi, Amerika’nın değişen Suriye politikasını Türkiye’ye empoze etmek. Obama’nın dengesiz ve çelişkili Suriye politikasının meydana getirdiği felaket ortada. Suriye konusundaki politikasızlığının mevcut insanlık dramının sebebi olması yetmiyormuş gibi, Obama yönetimi bu politikasızlık üzerinden Suriye meselesinin çözüleceğine (veya zamanla gündemden düşeceğine) inanıyor. İran’la Suriye konusunda anlaşarak bu krizi başından defedeceğini düşünen Obama yönetimi, daha önce bu konuda ittifak halinde olduğu ülkelerin, bu yeni politikaya intibak etmesini istiyor.

Erdoğan ve Davutoğlu’nun Suriye konusundaki karnesi, dürüst olmak gerekirse, bu krize dahil olan aktörlerin hepsinden daha temizdir. Hükümet Suriye meselesi nedeniyle içeriden ve dışarıdan gelen tüm tehdit ve tehlikelere rağmen bu konudaki ilkeli ve insani politikasına devam etmiştir.

Bundan sonrası Suriye’de yaşanan yıkıma sebebiyet vermekle kalmayıp, bununla beraber bu konuda müttefiklerini hedef haline getiren Amerika’nın sorunudur...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.