GÜNEYDOĞUDA YIKIM
Murat Belge
16 Şubat 2016 Salı 09:07
Kürt sorunu gittikçe sarpa sarıyor. Türkiye’nin içinde olanlar gün geçtikçe ağırlaşıyor ve bir facia kıvamına geliyor. Ama bir yandan da Suriye işi devam ediyor. Son birkaç gündür PYD’ye karşı açılan top ateşi oradaki durumu da birkaç basamak daha tırmandırdı. Bunlar bir araya gelince, bu bölgede yaşayan herhangi bir Kürd’ün gözünde “Kürtler’in en büyük düşmanı Türkler” diye bir görüntü oluşmaması çok zor. Bu iyi bir şey mi? Türkiye’nin geleceğini teminat altına almanın yolu yöntemi bu mu?
Bu konulara girince, “Ama onlar da şöyle şöyle yaptı” tarzı birkaç cümle sokuşturmak gerekli görülüyor. Özellikle “PKK’nın yaptıkları” faslına girmek istemiyorum. Koro halinde bağırıyoruz: “Terör örgütü! Yasadışı! Kötülük yuvası!” vb. Bunları söylediğin bir örgütten ne yapmasını, nasıl davranmasını beklersin ki, öyle yapmayınca suçlayasın. PKK “hesap verir” bir örgüt değil.
Ama bir hükümetin hesap verme sorumluluğu var. Bu konuları konuşurken terazinin iki kefesine aynı ağırlıkta nesneler koyup denge tutturmak bir yazı yazma “taktiği” olabilir ama gerçekliği gerçekten analiz etmenin yolu bu değil.
Güneydoğudaki bu saldırı, günlerdir süren sokağa çıkma yasağı, delik deşik binalar ve bu kadar can kaybı, Tayyip Erdoğan’ın 1 Kasım seçimini kazanmak için başlattığı harekâtın seçim kazanıldıktan sonraki devamı. Bunu bilmeyen yok. Herkes söylüyor zaten.
Tayyip Erdoğan’ın hedefleri, büyük planları aksıyor sürekli. İşte Mısır, işte Suriye. Ama daha küçük hesaplarında da habire yanılıyor. Direnişin bu kadar süreceğini herhalde hesaplamamıştı. Çünkü bölgede, özellikle gençler arasında oluşan psikolojiyi bilmiyordu, önemsemiyordu. Uyaranı da dinlemiyordu. “Bir haftada temizleriz” gibi hesaplarla girişilen bu yıkımın arkası kolay kolay gelmez.
Ama daha önemlisi, önümüzdeki birkaç ay değil, önümüzdeki kimbilir kaç yılın zehirlendiği sorunu. Gidip göremedim ve içimden gitmek de gelmiyor. Ama resimleri görüyoruz. Ne diyor orada yaşayan –buna “yaşamak” denirse!– insanlar?
Direnişin bu kadar sürmesi de PKK’nın elinde olan bir şey değil. Direnenler arasında mutlaka bundan çok önce PKK’ya katılmış birileri, şu anda kendini PKK’nın bir gerillası olarak gören birileri var. Ama bu bir gençlik hareketi. Yaşadığı hayattan mutlu olmayan, bu hayatı değiştirecek hiçbir araca da sahip olmayan, varoluş koşullarına böyle umutsuzca kafa tutmak dışında bir çare görmeyen genç insanların direnişi. Bu direniş tankla topla bastırılacak, dağıtılacak. Sonra ne olacak?
AKP’nin buna verdiği cevabı biliyoruz. Başkaldıran bu “kötü ögeler” defedildikten sonra devlet gülücükler saçarak girecek oralara, kucak dolusu para getirmeyi de ihmal etmeyecek. Artık TOKİ mi olur, ne olursa, bir imar faaliyeti, bir onarım (her anlamda) sürecine girilecek. Şimdi dövüşen ya da en azından diş gıcırdatan insanlar “Yahu, bizim ne güzel, ne cici bir devletimiz varmış, varmış da kıymetini bilememişiz” diyecekler. Herkes birbirine sarılacak, düğün bayram!
Bu arada Suriye’ye de yetişip oradaki Kürtler’e de dünyanın kaç bucak olduğunu göstereceğiz. Tabii Sur’daki, Cizre’deki “iyi Kürtler” bundan da çok mutlu olacak, “Allah razı olsun, devletimiz, Suriye Kürtleri’nin kötü yola düşmesine engel oldu” diyecekler.
AKP cihetinde, son yıl içinde olanlara bakıp “Bizim siyasî liderimiz yenilgiye teslim olmuyor” diye kıvanç duyanlar ve Tayyip Erdoğan’ı imkânsız işler yapan bir sihirbaz gibi görenler olduğunu tahmin ediyorum. Ancak onun kazandığı bu tür başarıların Türkiye için önemli kayıplar anlamına geldiğini gören, görmeye başlayanlar da olsa gerek.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.