GÜLEN-ŞİA BENZERLİĞİ
Hilal Kaplan
11 Nisan 2014 Cuma 10:10
Ümmet içerisinde Kürtlere, Araplara ve özellikle Şiilere, Gülenciler kadar husumetle yaklaşan bir grup bulmak zordur. Gülencilerin dış politika anlayışına bakıldığında, Ortadoğu coğrafyasında olup da İsrail kadar 'hoşgörüyle' yaklaşılması gereken başka bir devlet nerdeyse yok gibi. Bir de son dönemde yakınlaşılan Mısır darbe yönetimi var tabii… Ancak Sünni dünyanın beklenen kurtarıcısı olarak kendini gördüğüne ilişkin işaretler veren Gülen ve camiasının Şii düşmanlığı ayrı bir incelemeyi hak ediyor.
İronik olan, Şia düşmanlığını bunca içselleştirmiş bir grubun, Şia inancındaki bazı öğeleri nerdeyse birebir kopyalayıp uygulamasıdır. Bu hususta okuduğum en başarılı kıyas yazılarından birisini, Serhat Sondahhak yazmış. Dokuz maddelik kıyasın ilk dört maddesini bugün, geri kalanını Pazar paylaşacağım inşallah:
Gülenciler: Paralel Şia
Türkiye'de birilerini İsrailci veya İrancı olarak suçlamak çok kolaydır; biraz ümmetçi ise İrancı, biraz batıcı ise İsrailci olur birden. Peki bizim ölçümüz burada ne olmalı? Ak Parti özelinde baktığımızda, Ak Parti'nin İrancı olmakla suçlandığı dönemdeki en önemli dış politika meselelerinden olan Suriye, Irak ve Mısır'da İran'ın zıddı politikalarına bakmak yeterli olacaktır. İslam Dünyası Şii yayılmacılığı karşısında başını kaldırmış Türkiye'ye bakarken, Filistin'de Nasrallah'ın posterleri indirilip Erdoğan'ın posterleri asılırken, İran'ın ve Hizbullah'ın bayrakları indirilip Türkiye bayrakları asılırken Erdoğan'ın Şii yayılmacılığına çanak tuttuğunu söylemek insafsızlık değilse nedir?
Ak Parti'yi İrancılıkla ve Şia taraftarlığıyla suçlayan Gülen Hareketi'nin Şia'ya ait birçok noktayla benzeşmesi açıklanmaya muhtaçtır. Gülencilerle Şia arasında onlarca benzerlik olmasına rağmen belli başlı birkaçına değinmekle yetineceğim:
İmamın Masumiyeti – Gülen'in Masumiyeti: Şiiler akideleri gereği imamlarını masum olarak görüp, onların emir ve yasaklarının Allah'ın emir ve yasakları olduğuna, onlara itaat ve isyanın Allah'a itaat ve isyan olduğuna, onların dost ve düşmanı olanın Allah'ın dost ve düşmanı olduğuna inanırlar. İmamlara itiraz edilmesi câiz değildir. Onlara itiraz eden Rasûlullah'a itiraz eden gibidir. Rasûlullah'a itiraz eden Allah-u Teâlâ'ya itiraz eden gibidir.
Gülenciler ise Gülen'in sözlerini, Şia'daki imamlar gibi tartışmasız kabul etmektedir. Ciddi bir itikadi problem teşkil eden 'Cebrail parti kursa, ona oy vermem' demesi gibi sözleri bile tevil edilmekte, Gülen'in her sözü şartsız, sorgusuz şekilde adeta masumiyet makamındaymışçasına kabul edilmektedir.
Takıyye - Tedbir: Şia'ya şüpheyle bakılmasına sebep olan en önemli sebep hiç şüphesiz takıyyedir. Ehli Sünnet'e göre sadece can korkusu ile kafire yapılması gereken takıyye, Şia inancında ise her durumda geçerli olabilir.
Gülen cemaatinin yılladır uyguladığı 'tedbirin' Şia'nın takkıye anlayışından farkı var mıdır? Takıyyenin isminin tedbir diye değiştirilmesi dışında ikisi arasında değişen nedir? Bürokrasideki 'abi'lerin tedbir için içki içtiği, eşlerinin tedbir için tesettürden çıktıkları gibi anlattıkları birçok olay tedbir denilen garabet inancın boyutlarını ortaya koymaktadır. Siyasi olaylara baktığımızda ise 7 Şubat ve 17 Aralık olaylarında Gülencilerin 'Bunların bizimle ilgisi yok' demesi takıyye değil de nedir?
Humus - Himmet : 'Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah'a, Peygamber'e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir.' (Enfal 41). Ayette belirtildiği üzere ganimetten alınanın beşte bir yani humus, Şia akidesinde mensuplarının elde ettiği kârlardan, maaşlardan, ticaretten, madenlerden alınmaktadır. Ayrıca humusun sarfiyatında çok şeffaf olmaması Şii halk arasında da tedirginliğe sebep olmaktadır.
Gülencilerde ise humus'un ismini himmet olarak görüyoruz. Bu hareketin kurumlarında veya bu hareket teşvikiyle kamu kurumlarında çalışanların maaşlarının %10 luk kısmını, bu hareketin sohbetlerine giden esnafların ve özel sektör çalışanlarının kazançlarının belli bir kısmını bu hareketin finansmanı için bağışladığını görüyoruz. Hiçbir şekilde şeffaf olmayan, nereye nasıl ve neden harcandığı bağışlayıcı tarafından tam olarak bilinmeyen bu himmetler maalesef zaman içinde araç olmaktan çıkıp amaç haline de gelmiştir.
Seçilmiş İmam – Seçilmiş Cemaat: Şia akidesinde Hz. Peygamber'den (sav) sonra gelen Hz. Ali (ra) ile başlayıp Muhammed bin Hasan el-Askeri ile biten 12 imam seçilmiştir. Bu İmamlar insanların bilmediğini bilir, geleceği görür, insanlar arasında seçilmiş bir konuma sahiptir.
Gülenciler ise seçilmiş bir cemaat olduklarını söylemektedir. Fethullah Gülen bir vaazında önemli bir zattan naklettiğini söyleyerek şöyle demektedir: 'Hz. Peygamber temessül buyurdu, rüya değil, Türkiye'nin meselesini filancalara bıraktık biz, bakış bu, şimdi hakkınızda nebinin hüsnü zannı bu…'. Evet buradan öğreniyoruz ki Gülen hareketi, Türkiyenin 'seçilmiş cemaati'dir. Ne de olsa seçilmiş olmak sorgulanmadan istediğin yolda, istediğin şekilde yürümeyi de mübah kılar.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.