25 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır7°C
  • Ankara1°C
  • İzmir9°C
  • Berlin10°C

GREVDE İKİ AY

Murat Belge

13 Kasım 2012 Salı 00:18

Açlık grevi iki ayı da geçti. Biteceğine, sürecin içinde olan insanlar üzerinde kalıcı hasar bırakmadan biteceğine dair bir belirti bugüne kadar görülmedi. Ortamı yumuşatmayı amaçlayan birkaç cılız girişim oldu, ama başta Başbakan, durumu değiştirme imkânına sahip olanlardan gelen, bunun tam tersi yönde: inatlaşmayı teşvik ediyor, öfke dozunu yükseltiyor.

“Açlık grevi” benim onayladığım bir eylem biçimi değil; şu an izlemekte olduğumuz eylemle ilgili de çeşitli tedirginliklerim var; ama birçok insanın göz göre göre ölüme terkedilmesini seyretmek korkunç bir şey. Bu seferinde, sadece “terketmek” de değil sanki. “Haydi, ölün de görelim bakalım” diyenler var bu seferinde. Başbakan da, çeşitli “beyanat”larıyla, bu kümenin içinde yer alıyor. Çevresinde hiç kimse, onunkinden farklı olarak yorumlanabilir bir söz söyleyemediği için, memlekette olan her şey zaten Başbakan’la geri kalan her şey arasında geçiyor.

Böylece iş bir inatlaşma yarışına dönüşüyor. Kulağımıza çalınanlar doğruysa, hükümet, bir sanığın mahkemede kendini anadilinde savunmasına imkân veren bir yasa çıkartmaya hazırlanıyormuş. Böyle bir gelişme, açlık grevini sona erdirecek bir anlaşma zemini olarak işlenebilirdi. Ya da bir “koster” harekete geçebilirdi. Ama görünen o ki, gene bizzat Başbakan, böyle bir zemin istemiyor. Çünkü, muhtemelen, “Kürtler açlık grevi yaptı, hükümet taviz verdi,” türünden bir yorum yapılmasını istemiyor. O yorumu yapmaya hazır, hazırdan öte, zaten yapmaya başlamış olan MHP var. Ve Türk-tipi siyasetçilerin birbirlerine gol atma hesapları ve dolapları arasında, yüzlerce kişi ölüme ya da sakatlığa doğru, adım adım yaklaşıyor.

İnsanlık”, bu koşullarda, yeni bir “hayata döndürme” operasyonu biçimi alır. O insanlara zorla yedirerek, hükümet, “insanlık görevi”ni yerine getirir.

Kürt sorununu, böyle böyle, çözeriz. Yöntem belli: Kürtler zinhar bir şey istemeyecek, zinhar hak talebinde bulunmayacak. Biz Türk’üz ve elhamdülillah Müslüman’ız. Bu demektir ki asil ve âlicenabız. Biz, gerekli gördüğümüz kadarını, gerekli gördüğümüz anda ve biçimde, veririz icabında. Lütuf bizden, beklemek sizden.

Yöntemin ana çizgilerini çizen, ruhunu şekillendiren ve uygun kelimelerle durmadan dile getiren, Başbakan. Ama bu memlekette böyle düşünen, daha doğrusu “hissiyat”ı böyle biçimlenen çok kişi var. Ayrıca, Kürtler’e karşı bu tavır, hiç hafife alınamayacak birçok ayrımı birdenbire geçersiz kılabiliyor: bakıyorsunuz, Atatürkçü ile İslâmcı, Kürtler’e karşı bu tavrı almakta birleşiveriyor. Yani, kendilerinden önce MHP’nin gelip yerleştiği arsada buluşuyorlar.

Açlık grevi yapanlar, yaptıkları işi sürdürürlerse, sürdürdüklerinde, birer ikişer, ölmeye başlayacaklar. Başbakan “show” dedi, “blöf ve şantaj” dedi. Bu çizgisini değiştirmeyeceği belli. Zaten bugünlerde Başbakan’ın idam cezasını geriye getirmek üzere en azından “fikrî” bir uğraş içinde olduğu görülüyor. Yakında bu “fikrî” uğraşın “amelî” sonuçlar vermesi şaşırtıcı olmaz. Çin’de ve Rusya’da idam varmış; bizim ne eksiğimiz var Çin’den ve Rusya’dan? Avrupa’da yokmuş... Zaten bizim mizacımızla Avrupa’nın teamülleri birbirini hiç tutmaz. Daha iyi. Hem böylece o “AB üyeliği” safsatası da bitmiş olur, ciddi konulara bakarız.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.