GİZLİ MURSİ DİPLOMASİSİ
Aslı Aydıntaşbaş
08 Temmuz 2013 Pazartesi 08:39
Mısır’da yaşanan darbe süreciyle ilgili iki kritik detay yavaş yavaş ortaya çıkıyor.
Birincisi, ne Mursi ne de Müslüman Kardeşler son ana kadar darbe olacağına ihtimal vermemiş. Haliyle Ankara’ya giden kriptolara da Müslüman Kardeşler’in ”Darbe yapamazlar” tavrını yansıtmış; bu yüzden de, Mısır’daki siyasi krizin tam teşekküllü bir askeri darbeye evrilmesi, herkesten çok Ak Parti hükümetini şaşırtmış.
İkinci detay ise, darbe öncesindeki haftalarda perde arkasında Amerikalıların başı çektiği ciddi bir arabuluculuk sürecinin olduğu, ancak Mursi’nin son ana kadar taviz vermeyi reddettiği yolunda.
Darbeden birkaç saat önce, bir Arap dışişleri bakanının (Katar, Ürdün olabilir) Mursi’yi arayarak Mısırlı generallerin son teklifini ilettiğini, New York Times’a bizzat Mursi’nin danışmanları aktarmış. Washington’un da desteğiyle hareket ettiğini belirten Arap bakan, telefonda Mursi’ye yasama yetkilerinin yeni bir başbakan ve yeni atanacak bir kabineyle paylaşması ve atamış olduğu valilerin değiştirilmesini teklif etmiş. Mursi ise, daha önceki tekliflere verdiği cevaba benzer bir yanıtla boynunu işaret ederek ”Ancak beni öldürürseniz” gibisinden bir cevap vermiş.
Bunun üzerine Mursi’nin danışmanlarından El Haddad, ABD elçisi Anne Patterson’u arayarak Mursi’nin teklifi reddettiğini bildirmiş. Hemen ardından da, Obama’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice’ı aradığında darbenin bir saat içinde başlayacağını öğrenmiş. Bunun üzerine El Haddad, Mursi’nin ekibine şu mesajı atmış ”Anne oyunun bir saat içinde biteceğini söyledi.”
Anlayacağınız, darbe öncesinde Mısır’da tam bir gerilim filmini andıran gizli müzakereler yaşanmış...
ABD’nin darbeye giden haftalarda Mursi ve ordu arasındaki pazarlıkların göbeğinde olduğunu daha yeni yeni öğreniyoruz. Amerika darbeyi engellemek için daha çok çabalamalıydı; yapmamış. Amerikan kamuoyu ve köşe yazarları, Mısır’daki darbe konusunda ikiye bölünmüş durumda; ”Yaşasın artık siyasal İslam’la demokrasinin yürümediği ortada; Mursi zaten fazla otoriterleşmişti” diyerek darbeyi destekleyenler ve aralarında Senatör McCain’in bile olduğu, sağdan ve soldan, ”Bu basbayağı darbedir; sonu da hayırlı olmayacak” diyen bir kitle.
Tereddütsüz; ikinci grup haklı. Darbenin gayrimeşru bir durum olması bir yana, bu manevra Mısır’ı istikrar ya da demokrasiye daha yaklaştırmayacak. Muhtemelen uzun vadede Müslüman Kardeşler daha da güçlenerek iktidara gelecek. Evet, Mursi’nin de hataları vardı ve bütün yetkileri kendinde toplamak gibi sayısız antidemokratik adımı oldu. Ama günün sonunda, darbe darbedir ve şu anda yaratılan mağduriyet, gelecekte bir İhvan hükümetini garantilemiş gibi gözüküyor.
Mısır Cumhurbaşkanı, daha tavizkâr davransaydı darbeyi engelleyebilir miydi? Bilemiyoruz. Mursi’nin Türkiye’den esinlenerek (ve biraz da Türkiye’nin telkiniyle) uyguladığı ”Dik dur, eğilme, bu millet seninle” taktiğinin başarısız olduğu, Mısır bağlamında bir anakronizm olduğu, bizzat tankların Tahrir’e inmesiyle kanıtlandı.
Ama unutmayalım: Türkiye, Mısır; Mursi de Erdoğan değil. Gezi’den girip Adeviye’den çıkan, sürekli sosyal medyada insanların kafasına silah tutup ”İtiraf et, darbeye sevindin. Sevindin değil mi? İtiraf et hadi” diyen hastalıklı ruh hali, Türkiye’deki demokratik talepleri Tahrir’deki Mursi karşıtı sloganlarla eşdeğer tutmaya çalışıyor. 2011’de seçim öncesi Ak Parti’nin ”BDP-PKK-CHP-MHP-Ergenekon-Silivri hepsi aynı cephede” taktiği, bugün de ‘Gezi-Tahrir-CHP-MHP-PKK-darbe’ tezini sürekli işliyor. Çok tuhaf.
Bu arkadaşlara diyeceğim, propaganda diye yapıyorsanız, eyvallah. Ama sahiden inanıyorsanız, birilerine görünün derim...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.