25 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara-1°C
  • İzmir8°C
  • Berlin12°C

GEZİ ARTIK BİR PROJE

Etyen Mahçupyan

26 Eylül 2013 Perşembe 08:46

Muhalif siyasetin ilkesel olmaktan uzaklaşıp faydacı hale gelmesi başlı başına bir yozlaşmadır ve hemen her zaman daha altta yatan bir başka yozlaşmayı yansıtır. 

Oysa iktidarların yozlaşması kimseyi şaşırtmaz. İktidar olmanın bizatihi yozlaştırıcı etkisi açıktır, çünkü gücü ve imkanları nasıl kullanacağınız belirsizleşir ve asıl önemlisi bu güç ve imkanlar sizin ilkeli davranmamanızı ‘kabul edilebilir’ kılar. Ama muhalefetin yozlaşması için görünürde bir neden bulunmaz. Aksine yozlaşan iktidarlar karşısında ilkeli muhalefetin kazanacağı düşünülür. Bu nedenle bir ülkede muhalefet yozlaşmaya yüz tutarsa, orada toplumu kabullenmeye dayanan bir demokrasi anlayışından haz etmeyen bir muhalefet olduğunu düşünmek gerçekçi hale gelir.

Türkiye’de de durum bu… AKP muhalifliği iktidara puan kazandırmaktan öte bir işlev görmüyor ama siyasi partisi, medyası ve sivil toplum kuruluşlarıyla koca bir muhalefet koalisyonu bel altından vuran kışkırtıcı bir hareketliliği ‘siyaset’ sanabiliyor. Bunun nedeni muhalefetin ‘acilen’ bir siyasi blok, bir direnç cephesi yaratma ihtiyacı. Diğer bir deyişle ilkeleri öne çıkaracak zaman yok. Seçimler yaklaşıyor ve eğer AKP bu dönemeci de başarıyla geçerse, bu ülkede karşımızda yeni bir ‘devlet’ olacak. Birçoğumuzu tatmin etmeyecek olsa da, bunun daha demokratik bir devlet olacağına kuşku yok. Ama zaten muhalefetin derdi de bu değil. Şu anki demokrasi söylemi sadece bir kamuflaj. Muhalefetin derdi, bundan böyle uzun süre ülkeyi ‘başkalarının’ yönetecek olması…

Siyasetin acilci bir hal alması ise, eldeki kıymetli imkanların kullanılmasını engellemekle kalmaz, onları da yozlaştırır. Gezi’ye de bu oldu… Gezi kendiliğinden, otantik ve sahici bir olguydu. Kentli, eğitimli, dünyaya entegre olmuş, orta üst sınıfın kendi hayatını ilgilendiren konularda siyasi karara katılma talebini, veya en azından kendi hayat alanına müdahale şeklinde algıladığı kararlara direnme dürtüsünü yansıtmaktaydı. Bu tepkinin temelinde ille de laiklik hassasiyetinin olduğunu söyleyemeyiz. Belki söz konusu sosyolojik niteliklerin aynı zamanda laik kesimin tarihsel gelişim içinde doğal ‘hali’ olduğunu öne sürebiliriz. Öte yandan yine bu niteliklerin, üstelik AKP hükümetlerinin yarattığı ortamdan da beslenerek, İslami kesimin yakın gelecekteki hali olduğunu da gözlemliyoruz. Bunun anlamı Gezi’nin özgün haliyle bir kırılma değil, yaşanmakta olan melezleşmenin demokrasi ‘ihtiyacını’ temsil edeceğidir. Buradan ise AKP’yi alaşağı edecek bir dinamik çıkmaz… Aksine birçoklarına şaşırtıcı gelebilir ama Gezi’nin mirasından en çok yararlanacak olan siyasi parti belki de AKP olacak.

Ne var ki muhalefetin elinde de Gezi’den başka bir şey yok… Dolayısıyla Gezi’yi bir ‘projeye’ dönüştürme ihtiyacı duyuluyor. Artık ‘Gezi’ üretilen, dizayn edilen, stratejik bir hamle. ‘Toplumsal’ hassasiyeti taşıyan ilk halinden uzakta, artık ‘toplumda’ hassasiyet oluşturmanın aracı… Esas hedefi ise Alevi kesim. Geçenlerde özel bir elektronik mesajında Gürbüz Özaltınlı gayet güzel anlatmıştı: “Kürtlerden umut kesilince sokağın kitlesel gücü için elde kalan tek ciddiye alınacak sosyoloji Aleviler çünkü… Her türlü örgütlenmeye, her türlü ‘siyasi talimata’ soğuk bakan ‘gezi gençliğiyle’ bir yere kadar gidilir. O bir ‘imaj maker’ işlevi gördü. Fakat hükümet devirmek, bir liderliği tasfiye etmek çocuk oyuncağı değil. Sağlam öfkelerle yüklü, özgün bir mağduriyet kimliği çevresinde toplanmış inatçı bir sosyolojiye ihtiyaç var. Buna aday iki büyük toplumsal güç vardı bu ülkede: Kürtler ve Aleviler. Kürtlerle dansın muhalefet açısından çok zorlaştığı bir döneme girildi. Aleviler de ayağa kalkmazsa uyduruk ‘sol’ örgütlenmelerle, bin tane pankartın arkasında her telden çalan yüz binde bir marjinallikle sokağı yönetilemez hale getiremezsiniz.”

Toplumsal zeminin genelini elinden kaçırmakta olan muhalefet acilci bir psikoloji içinde bir toplumsal kırılma arıyor. Asıl kırılmanın laik kesim içinde yaşanması ise tek kelimeyle moral bozucu ve yaklaşan hezimetin habercisi. Son fırsat, iktidarı olabildiğince Sünniliğe sıkıştırmak ve oradan bir Alevi kırılması yaratmak… Üstelik ortada Esed- Nusayrilik- Hatay-Alevilik türünden, üzerinde ‘çalışılabilecek’ bir zincir de var. Muhalefetin tek umudu AKP’nin bu tuzağa düşmesi… Onlar yem hazırlayıp oltayı salacak, hükümetin de zokayı yutması beklenecek. Ama ya iktidar bu projenin farkındaysa ve gereğini yaparsa? Elimizde yozlaşmış ve yozlaşmayı siyasete dönüştürmüş pespaye bir muhalefet kalacak. Belki de bu doğal bir durum. Belki de eski rejimler sosyolojik açıdan ancak böyle sona eriyor…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.