08 Eylül 2024
  • İstanbul21°C
  • Diyarbakır22°C
  • Ankara20°C
  • İzmir25°C
  • Berlin21°C

GEREKSİZ

Ahmet Altan-

14 Şubat 2010 Pazar 13:37

Siz o meşhur meseli bilirsiniz değil mi?

Padişah, iki düşmanı çağırmış huzuruna.

Birine demiş ki, “ne dilersen dile benden, her istediğini vereceğim ama bir şartım var, sana ne verirsem iki mislini de düşmanına vereceğim.”

Adam, “benim bir gözümü çıkarın” demiş.

Şaşırmış padişah.

“Neden?”

“Böylece düşmanımın da iki gözünü çıkaracaksınız.”

Ben bugün yaşadıklarımızı doğrusu biraz bu hikâyedeki adamların yaşadıklarına benzetiyorum.

Dünya, Türkiye’ye ve bu ülkede yaşayanlara “istediklerini” verebilecek koşullara sahip.

Yüzlerce yıllık bir baskıdan sonra hep birlikte özgür ve mutlu bir hayat yaşama imkânımız var.

Ama garip bir sıkışıklık içindeyiz.

Bizimle birlikte “düşman bellediklerimiz” de özgür olacak ve biz bunu istemiyoruz.

“Benim bir gözümü çıkar” diyen adam gibiyiz.

Bu ülke, kendi çocuklarını birbirine düşman ederek yönetebileceğini sanan bir zihniyetin eseri olarak bir “kimlikler” savaşına girmiş.

Herkes kendisinin haklı olduğundan emin.

“Düşmanı” özgürleşmesin diye kendi özgürlüğünden vazgeçiyor.

“Biz niye düşmanız” diye soran pek yok.

Türklerle Kürtler niye birbirine düşman?

Elimizde belli miktarda “özgürlük” var da biri alınca öbürünün özgürlüğü mü eksiliyor?

Yoo.

Aslında bu iki kavim de bu ülkedeki düzenin esiri.

İki kavim de özgür değil.

Türkler, ülkeyi yönetenler “Türk” olduğu için kendilerini “efendi” sanıyorlar.

Değiller.

Dindar Türkler özgür mü, Alevi Türkler özgür mü, solcu Türkler özgür mü, liberal Türkler özgür mü, milliyetçi Türkler özgür mü hatta Kemalist Türkler özgür mü?

Kemalist bir Türk, Atatürk’ün bütün konuşmalarını öğrenip, onları tekrar edebilir mi?

Atatürk’le ilgili bütün gerçeklere ulaşabilir mi?

Atatürk’ün bile “yöneticiler” tarafından sansür edilebildiği bir ülkede ne özgürlüğü?

Bu ülkenin “esir” Türkleri sırf efendileri “Türk” diye kendilerini özgür ve efendi sanıyorlar sadece.

Bu garip ve utandırıcı “ayrıcalıkları” kaybolmasın diye Kürtlerin “özgürlüğüne” karşı çıkıyorlar.

Halbuki Kürtler özgürleşmeden, eşit vatandaşlar olmadan bu ülkenin sıkıntıları ve acıları bitmez.

Türklerin özgür olabilmesi için Kürtlerin de özgür olması gerekir.

Aynı gerçek Kürtler için de geçerli.

Kürtlerin özgür olabilmesi için Türklerin de özgürleşmesi gerekiyor.

Türkler özgürleşmeden, düşüncelerini endişesizce söyleyecek, daha da önemlisi özgürce düşünebilecek düzeye gelmeden, Kürtlerin özgürlüğünü ve isteklerini nasıl rahatça konuşabileceğiz?

Özgürlüğün ilk adımı, kendine ait bir fikre sahip olabilecek zihinsel imkânlara kavuşmaktır.

Bugün kaç tane Türk bu imkâna sahip?

Özgürce düşünebilecek bir zihinsel yapıyı oluşturmaya eğitim kurumları ve medya izin veriyor mu?

Özgürce düşünemeyen bir Türk, Kürtlerin çektiklerini, acılarını, taleplerini anlayabilir mi?

Anlayamaz, anlayamadığı için de onu “düşman” sanır.

Kürtlere karşı, kendini de “esir” alan “efendileriyle” birleşir.

Özgürlük bir bütün.

İsterse kendini “özgür” sanan bir Türk “devletin hoşuna gitmeyen bir fikir söylesin, özgür olup olmadığını hemen görür.

Aynı kilitlenme Sünni Alevi meselesinde de geçerli.

Biri özgürleşmeden diğeri özgürleşemeyecek.

Cemevi sorunu çözülemezse, “başörtüsü” sorunu da çözülemeyecek.

Koşullar hep birlikte özgürleşmemize elveriyor.

Hatta bizi buna zorluyor.

Özgür bir hayat sürebiliriz.

Yeter ki, “dile benden ne dilersen” diyen kadere, “benim bir gözümü çıkar” diyecek zavallılıktan kurtulalım.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.