GERE GERE KAZANMAK
Mücahit Bilici-
24 Mayıs 2014 Cumartesi 09:09
Gerilim siyasetin fıtratında var. Bunun suiistimal edilmesi bu gerçeği değiştirmiyor. Siyaset taraflaşmayı gerektirir. Bu oyunun kurallarına uyarak kazanan taraf devleti yönetir. Ancak, devlet yönetimi ile parti yönetimi aynı şey değildir. Öyle olsaydı, tüm vatandaşların kimlik kartlarını parti rozetleriyle değiştirmesi gerekirdi.
Devleti yönetmeye talip olanlarla yarışmak için ihtiyaç duyduğunuz parti(zanlık) kültürü, devletin kendisini yönetmede büyük bir tehlikedir. Bir partinin tartışılmaz ulu önderi olabilen biri, bir ülkenin başbakanı olarak pekâlâ tartışılır olmak zorundadır. Çünkü parti tasavvurunda siz ve düşmanlarınız vardır. Fakat devlet yönetiminde tüm vatandaşlara hizmeti esas almak ve parti çerçevesini aşmak zorundasınız. Parti aşamasındaki heyecan ve kavga hâli, devlet veya hükümet aşamasında yerini sükûnet ve kapsayıcılığa terk etmezse, partiye olan muhalefet de devlete karşı ihanete dönüşür.
Özetle, eğer devleti de partiyi yönetir gibi bir psikoloji ile yönetirseniz sürekli kriz hâline davetiye çıkarmış olursunuz. Yönetmek, sürekli bir kavga etmek hâlini alır. Bugün yaşanan bir açıdan da budur. Devletin bugün partizan bir psikolojiye teslim olduğunun delili, nötr olması beklenen (mesela, Anadolu Ajansı veya Türk Hava Yolları gibi) kimi kurumların devlet kurumu gibi değil birer militan parti kurumu gibi hareket etmesidir.
Futbolda bir oyuncu “golümü attım bir de kaleciyi tekmeleyeyim” diyemez. Ya da takım “golleri atıp, skoru sağlama aldık, o hâlde kırmızı kartlık fiilleri yapabiliriz” diyemez.
Toplumdaki gerilim fayları üzerinde sörf yapan bir siyaset anlayışının parti olarak elde edeceği başarının elbette ki bir ertelenmiş maliyeti olacaktır. O da parti olarak azdırılan bu gerilimlerin güvensizlik ve tehdit algısıyla hükümet olarak muhatap olmaktır.
Gere gere kazananbir siyaset, kendi dışındaki toplum kesimlerini de gere gere kaybeder. Bu yabancılaşmanın otorite ve otoriterlik ihtiyacı hâsıl etmesi tesadüf değil. Zamanından önce gelmiş bir eski slogan “kurtar bizi baba”dır. Tehdit varsa, kurtarıcı da baba olur. Gerilim siyaseti ve kesintisiz siyaset anlayışı sürekli kendini aşmak zorunda kalan bir bağımlılık gibidir. Komplo ve düşman kategorilerindeki zenginlik ve dinamiklik kaçınılmazlaşır.
Bir insanın başına gelebilecek en büyük komplo, her baktığı yerde komplo görmesidir. Her baktığın yerde komplo görüyorsan, büyük bir komploya yenik düşmüşsün demektir. Kurnaz politikacılar bunu bilinçli bir politik araç olarak kullanırlar ama kendileri buna inanmazlar. Onun için durum sanıldığı kadar kötü değildir.
Başbakan hakkındaki diktatör suçlamaları, başbakanlığı noktasında abartılı bir tepkiyi ifade ediyor. Yine de abartıyı bahane edip tepkiyi görmemek yanlış olur.
Çünkü partide diktatör olanındevlette diktatör olmaması için hiçbir sebep yoktur. Eğer ikisi arasındaki ayırım bu kadar zayıflamışsa partiyi yönetme kültürünün, devleti yönetme kültürü olarak peyderpey tezahür ediyor olmasına da şaşmamak gerek.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.