24 Kasım 2024
  • İstanbul3°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara0°C
  • İzmir7°C
  • Berlin3°C

GAZZE'Yİ UNUTTUK MU?

Hilal Kaplan

13 Temmuz 2014 Pazar 08:02

Yine mübarek Ramazan ayı, yine İsrail vuruyor, yine Gazze yanıyor, yine dünya izliyor.

Beş gün boyunca 500 tondan fazla bomba atan İsrail saldırıları neticesinde İslâmî Cihad komutanı Hafız Hamed dahil 121 Filistinli şehit edildi, 920 Filistinli yaralandı.

Şehitlerin büyük çoğunluğunu çocuklar, kadınlar ve yaşlılar oluşturuyor.

Sivil katliamında yeni bir 'zirve'ye daha ulaşan terörist İsrail devleti, hastanelerden okullara kadar hedef aldığı sivil alanlara bir engelli sığınağını da ekledi. Üç engelli çocuk ve bir hemşireyi de şehit etti.

Peki, zulmün artmasının neticesinde değişen ne? BM'den Avrupalı liderlere ve tabii ki ABD'ye kadar 'uluslararası düzen' Hamas'ın roketlerini diline dolamakla meşgul.

Değişen tek bir şey var: İslâm Dünyası içerisinde İsrail'e açıktan tavır koyan, 'Zulüm durmadığı, ambargo bitmediği müddetçe sürece normalleşme olmayacağını' ilan eden Erdoğan faktörü.

Mısır darbe rejimi, bırakın Gazze'ye yardım etmeyi, İsrail'le işbirliği içerisinde. Refah Kapısı kapalı, Gazze'ye çıkan tüneller bertaraf.

Suriye'deki Beşşar Esed rejimi, kendi insanlarını öldürmekle meşgul.

Irak deseniz, Şii direnişçilerle işbirliği yaptığı için HAMAS'ın İsrail'den daha öncelikli düşman olduğunu ve yok edilmesi gerektiğinidüşünen IŞİD hunharlığıyla paramparça.

İran, Irak'ı bölen Maliki'yi ve Suriye'yi yakıp yıkan Esed'i desteklemeye devam etmekte.

Arap Birliği ülkeleri bile, bombardımanın üzerinden beş gün geçtikten sonra ancak toplanmayı akıl edebildiler.

Bu arada Türkiye'de de daha önce olmadığı kadar büyük bir tepkisizlik ve sessizlik hakim. Sosyal medyada benim takip ettiğim kişilerin bile bombardıman gecesi tek derdi dünya kupası maçlarıydı.

Aynı gece İsrail, Han Yunus plajında aynı maçı izleyen sekiz çocuğu öldürmüştü ve Mavi Marmara Anıtı'nı bombalamıştı...

Halid Meşal, bombardımanın ilk gününde şöyle sesleniyordu:

'Gazze'ye ilk saldırılar başladığında verdiğimiz yanıt sınırlıydı. Ey Batı, ey Amerika , ey İsrail, Gazze halkı insan değil mi?

Evlerimizi vurdular, tüm dünyanın gözü önünde siviller katledildi. Siz hala Hamas diyorsunuz! Bunlara sesiniz çıkmayacak mı!

Filistin halkı işgali, kuşatmayı, zulmü, katliamları baskı ve esareti kabul etmeyecek! İsrail bunu öğrenmek zorunda.

Ey İsrail halkı, sizin işgalci hükümetiniz başınıza bunları getirdi.

Füzelerimiz gasp ettiğiniz Kudüs'e düştüğünde, oradaki Filistinliler tekbir getirip sokaklara dökülürken, siz yer altındaki sığınaklarınıza koştunuz. Çünkü size ait olmayan topraklardasınız!

Biz BM'ye ve dünyaya defalarca fırsat verdik. Onlar İsrail zulmüne sessiz kalmayı tercih ettiler. Topraklarımızı savunmak için kimseden izin almayacağız.

Filistin'in cesur çocukları, erkekleri, kadınları! biliyoruz düşmanımızın çok güçlü, son teknoloji silahları var. Bu hiç önemli değil, haklıyız ve kimseyi tehdit etmiyoruz. Topraklarımızı savunuyoruz ve savunacağız.

Tüm Filistinli grupları İsrail karşısında birlik olmaya davet ediyorum.

Yanımızda olduğunu hissettiren bu ümmete müteşekkiriz. Ancak tek başımıza da kalsak savaşacağız.

Ramazan zafer ayıdır. Allah yardımcımız ve vekilimizdir, ondan başkasından yardım dilemiyoruz.' (Tercüme: twitter.com/ersoyakif1)

Meşal'in müteşekkir olduğu ümmetin bir parçası olarak görüyor muyuz kendimizi?

Bu Ramazan ayının önümüze koyduğu sınav kağıdının ilk sorusu bence budur…

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.