24 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır13°C
  • Ankara1°C
  • İzmir9°C
  • Berlin10°C

GAZİANTEP VE İŞİN ÖZÜ

Tarhan Erdem

23 Ağustos 2012 Perşembe 05:19

Yazık ki Başbakan Erdoğan, bugünkü statüyü koruyarak önümüzdeki üç seçimi kazanacağını hesaplıyor.

Gaziantep’teki patlamayı herkesin lanetlemesi, güvenlik güçlerinin başarılarına yardımcı olacak, özgüvenimizi arttıracak, farklı yorumları önleyecektir.

Ancak halkın hepsi ayağa kalksa ve teröre karşı durduğunu ortaya koysa da terör bitmez, açıkçası terörün bitmesine halkın karşı duruşu yetmez!

Bazılarının terörü bitirme görüşü de partilerin konuşup anlaşmaları üzerine. Partiler otursun, ne yapılacağını konuşsun diyorlar. Bu yol da yetmeyecek araçlardan biridir; aynı zamanda Meclis’teki partilerin dördünün birlikte toplanamayacağı da belli oldu.

İkisi veya üçü bir araya gelip nedense görüşemiyorlar. Partilerin toplanmasını öneren CHP de bir türlü “Bu konu partilerüstü meseledir, biz diğerleri gelmese de iktidarla konuşabiliriz” diyemiyor!

Herkesin konuştuğu bu ortamda, BDP’ye çatanlar çoğunlukta. BDP’lilerin PKK’yı dışlaması, PKK’ya karşı vaziyet alması isteniyor. Bu istek gerçekçi olmadığı gibi haklı da değildir.

AK Parti grup başkanvekilinin Erdoğan’a karşı çıkması, BDP’lilerin PKK’ya karşı çıkmasından daha kolaydır. Çünkü PKK’ya karşı çıkacak bir BDP’linin seçmenleri arasında bulacağı destekçi sayısı, Erdoğan’a karşı çıkacak bir AK Partilinin tabanında bulacağı taraftardan daha az sayıdadır! Bu karşılaştırmayı daha ileri götürmeye gerek yoktur çünkü ne bir AK Partili ne de bir BDP’li milletvekili, partisinin düzenine, maalesef, karşı çıkabilmektedir!

Çözüm iktidarda

Açıkçası, BDP’lilerin PKK’ya karşı çıkmalarını isteyerek de terörle mücadelede bir sonuç alınamaz.

Gerçekte bir terör olayından sonra, halkın düşüncesini belli etmesini, partilerin toplanmasını, Meclis’teki partilerin PKK’ya karşı olduklarını göstermelerini istemenin bir yararı yoktur, zaten halkımızın büyük çoğunluğu teröre karşıdır, aslolan Kürt meselesinin çözülmesinde birlik sağlamaktır!

Çözüm iktidarın elindedir.

2005 Diyarbakır gezisinden başlayarak iktidar ve liderine bakalım; o yılın ağustosunun 22’sinde, tam yedi yıl önce Sayın Erdoğan ne demişti:

“İlla her soruna bir ad koymak da gerekmez. Çünkü sorunlar hepimizindir. Ama illa ‘Ad koyalım’ diyorsanız Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil hepsinin sorunudur, benim de sorunumdur.”

Kürt açılımının temeli

Sayın Erdoğan bunları söyledikten biraz sonra da “... her sorunu daha çok demokrasi, daha çok vatandaşlık hukuku, daha çok refahla çözeceğiz, bu anlayışla çözüyoruz ve çözeceğiz de...” demişti!

Gitti, geldi, sonra 2009 Kürt açılımı başladı. Başbakan, ‘İçişleri Bakanlığı’nın, bütün ilgili bakanlıklar ve kurumlarla görüşerek, hükümete olgun bir çalışma getireceğini’ söyledi; mahcup ve ürkek bazı adımlar atıldı.

Tekrar gitti geldi, 2011 seçimleri öncesinde Sayın Erdoğan’a göre ‘bu ülkede Kürt sorunu bitmişti’: “Artık bu ülkede benim Kürt kardeşlerimin sorunu vardır ama Kürt sorunu yoktur!”

Seçim sonrasında, zaten merkeziyetçi olan yönetim sistemini, tamamen bakanlara bağlı hale getiren kanunlar çıkarıldı. Son kanunları getirenlerle artık yerinden yönetimi tartışma olanağı kalmamıştı. Oysa Kürt meselesinin özünün yerinden yönetim olduğunu dağdaki, ovadaki, Meclis’teki herkes biliyordu.

Açıkça konuşalım; Sayın Erdoğan ve partisi gidip gelmelerden vazgeçip Kürt meselesini çözmeye karar verirse eylül ayı ilkbahar havasıyla başlar; 2013 yılına anayasasıyla, yasalarıyla farklı bir Türkiye’de girilir!

Yazık ki Erdoğan bugünkü statüyü koruyarak önümüzdeki birer yıllık aralarla yapılacak üç seçimi kazanacağını hesaplamış görünüyor!

Kendi deyişiyle, kazansa ne yazar, kazanmasa ne yazar? Halkım savaş içinde, ülkem yangın yerine dönmüşken!

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.