22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara12°C
  • İzmir17°C
  • Berlin1°C

EYLÜL 2020/KÜRDLER-KÜRDİSTAN

İsmail Beşikci

28 Eylül 2020 Pazartesi 11:34

16 Eylül 2020 tarihli Kürd basını, Bağdat’da yaşayan bir Kürd ailenin vahşice katledildiğini yazdı. Baba Dara Reûf, anne Xatû Aliye Reşîd, kızları Şilan Dara gizlice eve giren Haşdi Şabi teröristleri tarafından bıçaklanarak katledilmişler. Baba ve annenin emekli olduğu, kızları Şilan Dara’nın Tıp Fakültesinde öğrenci olduğu bildiriliyor. Şilan Dara’nın Bağdat’daki protesto eylemlerine katıldığı, ailenin, yaralanan, baskıyla karşılaşan eylemcilere maddi, manevi yardım ettiği dile getiriliyor. Baba-anne, bir devlet kurumunda 40 yıldan fazla çalışmış, emekli olmuşlar.

İkinci gün, katliamı yapan katillerden birinin yakalandığı bildirildi. Bu katliamı gerçekleştirenler dört kişiymiş. Yüzleri kapalı bir şekilde aileye baskın yapmışlar. Bunlardan biri Hewlêr’de, Kürdistan Bölgesi Terörle Mücadele Ekipleri tarafından yakalanmış. Yakalanan teröristin adı Mehdi Hüseyin Nasır. Kürdistan Bölgesi Terörle Mücadele Ekipleri bürosunda ifade vermiş: Zanlının itirafı ise şu şekilde:

“Adım Mahdi Hussein Nasr, 1984 doğumluyum. Bağdat ilçesinde ikamet ediyor ve Rusya büyükelçiliğine atanan büyükelçiliklerin koruyucusu olarak görev yaptım, aynı zamanda İçişleri Bakanlığında çalışmaya devam ediyorum.

4 yıl sonra Şilan’ın babası adında birini tanıdım. İki gün sonra, biraz paraya ihtiyacım vardı, çünkü borçluydum. Kendisinde borç istedim, param yok dedi vermedi, aramızda arbede yaşandı. Daha sonra kendisini bıçakladım, işlediğim suçu örtmeye çalışırken eşi geldi, şok oldum ve panikledim, kadın da bağırmaya ve çığlık atmaya başladı. Onu da bıçakladım daha sonra iki cesedi de banyoya götürüp duşu açtım. Tam o sırada Şilan geldi.

Şilan geldiğinde gördükleri karşısında şaşırdı, kendisini sakinleştirmeye çalıştım ama sakinleşmedi, başıma bir kül tablası fırlattı. Ben de iki yumruk attım, yere düştü daha sonra başına bir yastık bastım, boğarak öldürdüm. Suçu örtbas etmeye çalıştım ama olmadı, ne yapacağımı bilemiyordum. Daha sonra ortalığı temizledim ardından para bulmak için evi aradım ve buldum. Ne kadar olduğunu bilmiyordum, 10 bin dolar civarında bir meblağdır sanırım. Bir miktar Irak dinarı da vardı. Parayı ve cep telefonları aldım ve kullandığım bıçağı da aldım ve çıktım.

Nereye gideyim diye düşündüm, önce su kanalına gittim ve bıçakla cep telefonları attım. Daha sonra özel bir araçla Erbil’e geldim. Bir otele yerleştim. Daha sonra yurtdışına kaçmayı düşündüm, otelden çıkıp Türkiye veya başka bir ülkeye kaçmak için vize temin etmek için çıktım. Otele geri döndüğümde yakalandım.”

Dikkat edelim, katil İçişleri Bakanlığı’nın bir personeli. İçişleri Bakanlığı’nda çalışmaya devam ediyor. Rusya Büyükelçiliği’nde de çalışıyor. Diplomatların koruyucusu.

Kürd ailenin oturduğu ev, Bağdad’da, Yeşil Semt olarak bilinen güvenli bölgede. Bağdat, Mensur Mahallesi El-Mensu er-Raki Mahallesi. ABD Büyükelçiliği de bu semtte. Buraya sıradan insanların girmesi mümkün değil. Ancak, devlette görevli olan personel bu mahalleye girebiliyor. Çok korunaklı bir yer.

Bu, Bağdat gibi alanlarda yaşayan Kürdlerin, aynı zamanda, Kürdistan’dan Koparılmış Alanlarda yaşayan Kürdlerin çok büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğunu göstermektedir. Örneğin, Xaneqîn’de, IŞİD katillerinin, gündüz Irak polisi, gece IŞİD üyesi olarak çalıştıkları anlatılıyordu. Kürd basınına bu tür haberler de yansımıştı.

Mahdi Hussein Nasr gibi insanlar için terörist deniyor, katil deniyor. Ama bunların İçişleri Bakanlığı’nda görevli oldukları da açık. Herhalde sayıları da fazla…

Kürd düşmanlığı söz konusu olduğu zaman, IŞİD ile Haşdi Şabi arasında hiçbir fark yoktur. Haşdi Şabi elemanlarının, İçişleri Bakanlığı, büyükelçilikler gibi alanlarda çalışıyor olmaları çok dikkate değer bir konudur. Haşdi Şabi de, Kürdistan’dan Koparılmış Alanlar’da Kürdlere karşı çok katliam yaptı. Kerkük, Xaneqîn gibi alanlarda, bu kesimlere getirilen Arapların Kürd çiftçilerin arazilarıne el koymasını, Kürd aileleri evlerinden zorla çıkarıp Arapların yerleştirilmesini IŞİD de teşvik ediyor, Haşdi Şabi de teşvik ediyor.

Bu katliamın, 25 Eylül referendumu yıldönümünün yaklaştığı günlerde gerçekleşmiş olması Kürdlere bir mesaj olarak da algılanabilir.

Kürdler, sadece, Irak’ta, Bağdat’da, Kürdistan’dan Koparılmış Alanlar’da tehlikelerle karşı karşıya değil, örneğin, Suriye’de, Güneybatı Kürdistan’da, Rojava’da da büyük tehlikeler altında yaşam sürdürüyor. Türkiye’nn işgal ettiği Afrin, Serêkanî gibi bölgelerde, Türkiye’nin desteğindeki SMO elemanları Kürdlere, Kürd ailelere karşı sık sık operasyonlar gerçekleştiriyor. Kürd gençlerini kaçırıyor, işkence yapıyor. Bir kısım gençleri işkencelerle katlediyor. Kürd kızlarını kaçırıyor, işkence yapıyor, tecavüz ediyor. Kürdleri evlerinden zorla, büyük bir terör eşliğinde çıkarıyor, evleri içindeki eşyalarla gasbediyor, evlere, Arapları, SMO elemanlarını bunların ailelerini yerleştiriyor. Kürdlerin evleri yanında dükkanlarını, arazilerini, bağlarını bahçelerinin gasbediyor. Türkiye’nin desteğindeki, denetimindeki SMO elemanları Kürd köylerinin sularını kesiyor. Korona virüsü günlerine bunun ne büyük bir zulüm olduğu açık.

BM Uluslararası Bağımsız Araştırma Komisyonu raportörü Hanny Megally, Türkiye'nin desteklediği Suriyeli muhalif grupların sivillere karşı uyguladığı şiddetin artmasına rağmen, işlenen suçlara ilişkin araştırmanın yetersiz olduğunu söyledi.

“BM Cenevre Ofisi'nde devam eden BM İnsan Hakları Konseyinin 45'inci oturumuna sunulacak olan rapor hakkında Rûdaw’a konuşan Komisyon üyesi ve BM Komiseri Hanny Megally, SMO gruplarının Efrin, Serêkanî ve kontrol ettikleri diğer bölgelerde sivillere yönelik kaçırma, keyfi tutuklama, tecavüz ve mallarını yağmalama gibi suçların işlendiğini belirtti.

Bu bölgelerde yaşanan ihlallerin bazılarını belgelediklerini vurgulayan Hanny Megally, “Görüyoruz ki bazı yerlerde sivillerin mal ve mülklerine zorla el konulmuş, yağmalanmış ve pazarlarda satılmış. Ayrıca siviller zorla yerinden edilmiş, gözaltına alınmış, işkence ve tecavüze maruz kalmış” dedi.

Sivilleri kaçırıp fidye istendiğini belirten Megally, “Sivillerin fidye için kaçırıldığını ıspatlayan raporlar var. Burada şöyle bir detay var. Özellikle SMO grupları yeterli maaşı alamadıkları için bu tür yollara başvuruyorlar. Ayrıca bazılarının siyasi nedenlerle tutuklandığı da görülüyor” diye konuştu.

Özellikle son 6 ay içerisinde zorla göçertme ve evlerinden çıkarılan sivillerin yerine başkalarının ikame ettirilmesi gibi suçların arttığına dikkat çeken Megally, “Gördüğümüz kadarıyla Türkiye SMO üzerinden bu grupları bu tür suçlar işlememek için ikna etmeye çalışmış. Ancak silahlı grupların uyguladığı şiddet ve işlenen suçlara ilişkin araştırmanın yetersiz olduğunu görüyoruz. Türkiye'nin bu grupları daha fazla kontrol etmek, yapılan ihlalleri engellemek için nüfuzunu kullanabileceğini düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.”

İran’da Kürd gençleri her gün birer-ikişer idam ediliyor. 20li yaşlarını yaşayan Kürd gençlerinin birer-ikişer idamı, istenmeyen nüfusun kontrolü açısından üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Özellikle  Kürd gençlerinin birer ikişer idamı, Kürdlere karşı uygulanan bir soykırım yöntemi olmuş. İnsanların gaz odalarında boğdurulmalarıyla, üzerlerine zehirli gaz bombaları atılarak boğdurulmaları, gençlerin her gün birer ikişer idam edilmeleri arasında ciddi farklar yoktur.

Türkiye’deyse şu haber Kürdlere karşı geliştirilen politikaları, uygulamaları açık bir şekilde ortaya koyuyor: Erzurum’un merkez Yakutiye ilçesinde AKP’li belediye, kent genelinde bulunan billboardlara 9 dilde “Lütfen Maskenizi Takın” yazılı afişler astı. Erzurum kent merkezinde en yoğun Kürt nüfusunun yaşadığı Yakutiye’de asılan afişlerde Kürtçeye yer verilmezken, ilçede Arap, İngiliz, Rus, Gürcü ve Azeri yurttaş olmamasına rağmen bu dillerde uyarıcı yazıların yazılması dikkat çekti.

Mezopotamya Ajansı’ndan Dindar Karataş’un haberine göre haftalık yayın yapan Xwebûn Gazetesi’nin Erzurum’da yaşayan yazarlarından Abdurrahman Sever, yarısının Kürt olduğu bir kentte böyle bir ayrımcılığının yapılmasının Kürt halkı üzerinde yıllardır süregelen inkar politikalarının bir devamı olduğunu söyledi. (17 Eylül 2020)

Çatak’da (Van) yedi çocuk babası Şaban İba (50) sekiz çocuk babası Servet Turgut (55) isimli iki köylünün helikopterden atıldıkları, bilinçleri kapalı bir şekilde hastaneye getirildikleri konuşuluyordu. Bu köylülerden biri bilincini kaybetmiş, diğeri yoğun bakımda. HDP Van Milletvekili Tayyip Temel bu konuda, TBMM’de, İçişleri Bakanı’nın cevaplaması istemiyle soru önergesi vermiş. (20 Eylül 2020)

Bir başka konu da, İsveç İkinci liginde mücadele eden Dalkurd’un sansürlenmesiydi. İK Brage ile maç yapacak olan Dalkurd yerine 123456789 rakamları kullanılmış…(21 Eylül 2020)

25 Eylül 2020’de Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, Sırrı Süreyya Önder ve Ayhan Tan’ın da içinde olduğu 82 kişi gözaltına alındı. 6-8 Ekim 2014 günlerinde Kobani’ye IŞİD saldırıları sırasında gerçekleşen direnişler gerekçe gösterildi.

Aynı gün İstanbul’da Temel Demirer ve Hakan Gülseven’in de içinde olduğu ‘İsimsizler Operasyonu’nda 24 kişi gözaltına alındı

* * *

Ağrı Belediye Başkanı Savcı Sayan, 17 Eylül’de verdiği bir demeçte, ‘Cumhur İttifakı’na en büyük destek Kürdlerden gelecek’ demiş. Savcı Sayan, hükümetin bu uygulamalarına ne diyor acaba?

Anti-Kürd politikaları ve uygulamaları 1920’lerden başlatabiliriz. Şüphesiz İttihat ve Terakki’ye kadar inen kökleri de vardı. O yıllara Milletler Cemiyeti çerçevesinde anti-Kürd bir dünya nizamı kurulmuştur. Anti-Kürd dünya nizamı 1945’de daha da güçlendirilmiştir. Günümüze kadar böyle gelmiştir.

Kürd/Kürdistan sorunu uluslararası bir sorundur. Başta da Birleşmiş Milletler’in sorunudur.

25 Eylül 2017 Referandumu’nun sonucunu hatırlayalım. Bir de yukarıda kısaca bellrtilen Bağdat’da Kürd ailenin vahşice katledilmesini görelim. Arapların çoğundaki Kürd karşıtlığını, Kürd düşmanlığını görelim. Kürdistan’dan Koparılmış Alanlar’daki Kürd/Kürdistan karşıtı IŞİD ve Haşdi Şabi operasyonlarını görelim. Peşmergenin, hala o alanlara dönmesine izin verilmediğini bilelim. Bir halkı silah zoruyla, katliama varan operasyonlarla merkeze bağlı tutmaya çalışmak Birleşmiş Milletler’i rahatsız etmiyor mu? Böylesine bir süreç Birleşmiş Milletler’in temel ilkelerini çürütmüyor mu?

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.