22 Kasım 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara10°C
  • İzmir17°C
  • Berlin0°C

EVREN’İN SON ZAFERİ

Roni Margulies

07 Nisan 2012 Cumartesi 03:22

Türk solu, tarihiyle, gelenekleriyle, yaptıkları ve yazdıklarıyla özel ilgi alanlarımdan birini oluşturuyor.

Çok acıklı bir durumda olduğum düşünülebilir.

Kimsenin umurunda olmayan, siyasî gelişmelere en ufak bir katkıda bulunmayan, ülkede olup bitenleri etkilemekten tümüyle aciz bir “sol” benim özel ilgi alanımsa, bende bir gariplik olsa gerek, değil mi?

Bence değil!

Türk solu bu haliyle var olmaya devam ettikçe, Türkiye’de bir sol olmayacak. Bu nedenle ilgileniyorum. Bu hali ilgimi çektiği için değil, bu haliyle devam etmemesini amaç edindiğim için.

“Bu hali” derken, hangi halden söz ettiğim geçtiğimiz günlerde en belirgin haliyle sergilendi.

Kenan Evren, 1980’de cezaevlerinde, işkencehanelerde, idam sehpalarında imha etmeye çalışıp edemediği Türk solunu bu kez bir mahkeme salonunda, üstelik o salonda bizzat bulunmadan, bir hastane yatağında yatarken, imha etti.

Geçen gün bu sayfalarda Yıldıray Oğur, Evren’in mahkemesinde gördüğü bazı “sol” isimlerin, 12 Eylül Anayasa değişikliği referandumundan önce söylediklerini belgelemiş. Hatırlatayım:

“... AKP’nin bu meseleyi bir demokratikleşme ve 12 Eylül’le, darbecilikle hesaplaşma gibi yutturmaya çalışmasının, nasıl olup da sol adına savunulabildiğidir. Sanırım ileride insanlar böyle bir budalalığın nasıl yapılabildiğini izah etmekte çok zorlanacaklardır.” (Oğuzhan Müftüoğlu - ÖDP)

“... 12 Eylül Anayasası ile hesaplaşma olarak pazarlanmaya çalışılması, daha önce de benzer örneklerini gördüğümüz, halkı aptal yerine koyan, aldatmaya ve kandırmaya dayalı AKP tarzı politik bir hamledir.” (Türkiye “Komünist” Partisi)

“Pakette Geçici 15. Madde’nin olması benim oyumun renginin belli olması anlamına gelmemeli. O kadar basit değil. Toplumun çeşitli kırılmaları var. Bu kırılmaları Anayasa’nın 15. maddesini kaldırıyoruz dediğimizde çözebiliyor muyuz?” (Nimet Tanrıkulu - 78’liler Vakfı)

Referandumda “Hayır” oyu çıkması için, yani Evren’in yargılanmasını engelleyen Geçici 15. Madde’nin kalkmaması için var güçleriyle çabalayan, sonra da hiç utanmadan mahkemede boy gösteren, hatta bazıları davaya müdahil olan bu kişi ve örgütler hakkında Yıldıray, “Fikirlerini değiştirmeleri iyi bir şey, ama keşke bunu özür dileyerek, kendileriyle hesaplaşarak yapsalardı” demiş.

Yıldıray saf ve temiz bir çocuktur. Ben ise sözkonusu örgütlerin özür dilemesi, kendileriyle hesaplaşması önerisi karşısında gülümsemeden edemedim.

Özür dilemek de neymiş, tümüyle haklı buluyorlar hâlâ kendilerini!

“Hepimiz davacıyız, Evren Yetmez” kampanyası çerçevesinde geçtiğimiz haftalarda bir dizi toplantı, forum, panel düzenledik. İzmit’teki toplantıda bir “solcu” kalktı, önce referandumda “Hayır” oyu kullandığını belirtti. Sonra özür mü diledi? Hayır. Şöyle dedi:

“Darbe, darbe deyip duruyorsunuz. Şu anda durum darbe koşullarından on kat daha kötü. Biber gazı yiyip duruyoruz, arkadaşlarımız hapiste, herkes tutuklanıyor. Darbe günlerinden ne farkı var? Çok daha kötü! Siz ikide bir darbeden, Evren’den söz ederek AKP’nin işini yapıyorsunuz, AKP’ye hizmet ediyorsunuz!”

Sizi temin ederim, bu sözleri eden adamın kafasında huni yoktu, görünüşe bakılırsa aklî dengesi yerinde gibiydi.

Aynı toplantıda bir başka “solcu”, herhalde birincisinden gaza gelmiş olmalı, “Ayrıca,” dedi, “bugün olanların hepsi sizin gibi ‘Yetmez ama Evet’çilerin kabahati. Doğrudan sorumlusunuz.”

Solun büyükçe bir kesiminin bu garipliğini çoğu yorumcu, Yıldıray gibi, “anti-AKP’lilikten malul zihnî sefalet” ile açıklar.

Doğru. Ama eksik.

Sosyalist olarak ben AKP’ye ve politikalarına egemen sınıfın çıkarlarını temsil ettiği için karşıyım. Kenan Evren’i, Veli Küçük’ü, Çetin Doğan’ı yargılamasına ise hiç itirazım yok.

ÖDP, TKP ve benzerleri ise AKP’ye İslamî kökenli ve dindar olduğu için ve dindarlığın gericilik olduğuna inandıkları için karşı. Yani sınıfsal nedenlerle değil, Kemalizm’in “dindar, geri”/ “çağdaş, ileri” saçmalığına inandıkları için.

Ve generallerin, ne kadar kötü de olsalar, son tahlilde AKP’ye kıyasla çağdaş ve ileri olduğuna inandıkları için.

Yani hayallerinde “sosyalist Türkiye” değil, “muasır medeniyet seviyesine ulaşmış Türkiye” olduğu için.

Yani dünya görüşleri Marx’tan değil, Mustafa Kemal’den kaynaklandığı için.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.