21 Kasım 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır11°C
  • Ankara14°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

EVİN BAŞINA YIKILMASIN

Ayşe Böhürler

29 Ekim 2011 Cumartesi 14:04

İki gündür Van'dayım. Van milletvekili Gülşen Orhan ile birlikte merkez ve köyleri gece gündüz dolaşıyoruz. Taziye çadırlarını ziyaret edip depremzedelerle konuşuyoruz. Her şeyden önce Van İstanbul'dan göründüğü gibi değil. Bütün alanlarda devletin en üst düzeyde yetkilileri, bakanları sahada. Gittiğimiz en ücra yerde bile bir bakan, bir üst düzey yönetici ile karşılaşıyoruz. Van'da yaşanan bütün sorunlara çözüm getirilmeye çalışılıyor, çalışmalar gece yarılarına kadar sürüyor. Mevlana Evleri ve prefabrik evlerin de kurulmaya başlamasıyla bu süreçte şimdiye kadar en önemli sorun olarak karşımıza çıkan barınma ihtiyacı da giderilmiş olacak.

Van'da iki önemli problem var. Birincisi var olanı görmemek, ikincisi olmayanı görmek. İkisi de körlük aslında... Bu iki körlüğü bir tarafa bırakıp gördüklerimi size aktarmak istiyorum.

Van merkezden başlayalım. Evlerinde kalan insan sayısı çok az. Bina sağlam olsa da birçoğu psikolojik nedenlerle evlerine giremiyor. Evi yıkılan, hasar görmüş ya da sağlam olan herkes bir çadır istiyor. Mümkünse de herkes bu çadırı kendi evinin önünde istiyor. Hal böyle olunca çadır talepleri neredeyse nüfusun yarı sayısına ulaşmış. Tabi bir de çadır alıp zulaya atanlar var.

Çadır kentlerde her çadıra bir elektrikli soba, battaniye, yatak, günlük sıcak yiyecek dağıtılıyor. Günlük düzenli sağlık kontrolleri yapılıyor. Çadır kentler hayırseverler için de düzenli bir dağıtım imkânı sunuyor. Çadırların içine koruyucu olarak süngerler dağıtılmış ancak bu bile yağmurla birlikte çadırların alt zemininin çamurlaşmasına mani olamayacak nitelikte. Daha şimdiden çamur, çadır kentler için en büyük problem. Çocuklar, bebekler, yaşlılar ve özürlüler için bu çadır koşulları yaşanılabilir değil. Seyyar tuvaletlere, yıkanma yerleri ve çamaşırhanelere ihtiyaç var. Bu nedenle eski giysileri Van'a göndermekten vazgeçip daha temel ihtiyaçlara yönelmek lazım.

Diğer tarafta Van'da hayat, kahvaltı salonları dahil, normale dönmüş durumda. Gece oluyor nerede kalacağız kâbusu dışında Van'da her şey normal. Ama şehir halkının bu travmayı atlatabilmesi için özel desteğe ihtiyacı var. Şehirde sağlık hizmetleri sorunsuz yürüyor. Erciş'te sokaklarda evde bakım araçları dolaşıyor, hastalara evde tedavi yapılıyor, özel hastaneler hastalara ücretsiz bakıyorlar. Çadır kentlerde sabit revirler kurmak, özellikle bölgeye gelen doktorlara doğru bir çalışma alanı oluşturmak açısından önemli. Depremde en fazla ölü ve yıkımın olduğu yer olan Erciş'te neredeyse her hanenin köşesinde bir yardım kamyonu var. Burada da çadır en önemli talep.

Köylerde ise asıl sorun gece başlıyor. Hemen hemen her köye çadır dağıtılmış ancak bunların sayılarının yetersizliği, çadır zeminlerinin çamur haline gelmesi, yolların balçığa dönüşmesi burada yaşayanların en fazla dile getirdiği sorunlar.

Köylerde aşevleri kurulmaya başlandı. Bayrampaşa Belediyesi'nin Güveçli köyünde kurduğu aşevi civar köylere de yemek çıkartıyor. Köylerde her haneye verilmese de çadırlar var, ancak sayıları çok yetersiz. Bir çadırda 3-4 aile yani yaklaşık 40-50 kişi kalıyor ya da kadınlarla erkekler ayrı çadırlarda kalıyor. Battaniye ihtiyacı yok ancak yatak sayısı yeterli değil. Bazı köylerde neredeyse evlerin tamamı yıkılmış durumda, ayakta kalan evler ise yaşanmaz halde. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın tespitine göre deprem sonrası 8.000 civarı ev içinde oturulamaz hale gelmiş.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyeleri Van köylerine tam kapasite yardım götürüyorlar. Her ilçenin sorumlu olduğu köyler belirlenmiş durumda. Valiliğin yönetiminde çalışan afet koordinasyon merkezinde de hayat çok kolay değil. Herkes gece yarılarına kadar çalışıyor. Herkesin mağdur olduğu ve herkesin kendi ihtiyacını en önemli saydığı bir süreçte, orada çalışan görevlilerin işi gerçekten çok zor. Sivil toplum kuruluşları, yardımseverler, özel kuruluşlar, belediyeler, üniversiteler hepsi yardım gönderiyor.

Ancak kimin hangi köye, ne götürdüğüne ilişkin bir envanter oluşturulamıyor. Çoğu zaman yardım gönderenlerin kendi ellerinde bile envanter yok. Aynı bölgeye farklı kuruluşlardan yardım gönderilmiş olabiliyor. Bu nedenle yetkililer 1 kamyon karışık yardım malzemesi yerine 1 kamyon battaniye, 1 kamyon gıda veya 1 kamyon soba gibi toplu yardımları tercih ediyorlar. Çoğu zaman kolilerin içinde ne olduğu ancak koliler açılınca ortaya çıkıyor ki, bu da tasnif için inanılmaz bir zaman ve kaynak israfı oluşturuyor.

Çalışan çok sayıda gönüllü var ancak bir gönüllü koordinasyon merkezi yok. Bu nedenle insan kaynağı da verimli değerlendirilemiyor. Burada görev yapan tüm kamu görevlileri de aynı zamanda depremzede. Onlar da deprem travmasını herkes kadar şiddetle yaşamışlar. Her kamu kurumunun kendi çalışanlarına moral motivasyon desteği sağlayacak mekanizmaları kurması gerekiyor.

Ne Yapmak Lazım?

Van'da Okulu yıkılan tek köy Canik köyü. Okul 1990'larda yapılmış. Köy okulunun en zeki çocuğu Ahmet harabeye dönmüş evinin önünde doktor olmak istediğini söylüyor. Babası da ceketimi satar yine de oğlumu okuturum diyor. Eğer Van'a destek vermek istiyorsak, zekâsı ile öğretmenlerini kendisine hayran bırakan bu köy çocuğunu mutlaka burslarla okutmak lazım.

* * *

Deprem dayanışması diyalog kapılarını da açtı. Büyük acıların yaşandığı Van'da sevindirici olaylar da oluyor. Ak Partili bakanlar ve BDP'li milletvekilleri arasında Van'da deprem acılarını azaltmak üzere başlayan sıcak sohbetlerin, Vanlıların hayatında katkı sağlayacak olumlu bir gelişme olduğunu düşünüyorum. Tüm Türkiye'nin Van'a yardım elini uzatması buradaki BDP taraftarlarının da gönüllerini yumuşatmış durumda. Bu yumuşama siyasetin zirvesindeki sohbet ortamlarına da yansıyor.

* * *

Bu arada Van'ın kimsesizlerini, mültecileri de yardımlarda unutmayalım...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.