ETNİK ÇATIŞMA: ATEŞLE OYNAMAK
Ali Bayramoğlu
30 Temmuz 2010 Cuma 19:23
Ülkenin en önemli toplumsal meselesi Kürt sorunu, buna şüphe yok...
Kimi toplumsal sorunlar toplumsal etkileşim içinde zamanla yol alırlar ve hız kaybedeler. Kimi sorunlar ise tersine zamanla azarlar. Etnik nitelikli sorunlar bunlar arasında yer alır. Zaman bu tür sorunları yayar ve daha karmaşık hale getirir.
Kürt meselesinde geldiğimiz nokta bu duruma açık örnektir.
Dağ, bölge, Giresun, Hatay, İmralı, terör, şiddet, şehitler derken, şimdi görüyoruz ki, sorun yanı başımızda ve sokağa inmiş durumda...
İnegöl ve Dörtyol'a çok dikkatli bakın...
Gerekçesi ne olursa olsun, nasıl seyretmiş olursa olsun, yaşananlar "etnik saldırı", beteri "etnik karşılaşma" niteliği taşıyor.
Bunlar sorunun biçim değiştirmesiyle ilgili ilk uyarılar değil.
Tersine hastalığın hız kazandığına dair emareler.
İlk uyarıları dikkate almamıştık: Son iki yıl içinde çeşitli il ve ilçelerde, Sakarya'da, Ayvalık'da, Adana'da, Çanakkale'de daha küçük ölçekli benzer hadiseler meydana gelmişti.
Neden?
Yanıt zor değil.
Silahlar patlayınca, devlet ve örgüt sertleşince Kürtler 30 yıl boyunca, Güneydoğu'dan kitleler halinde ve zorunlu şekilde göç ettiler.
Tek tek gelen göçmenlerden farklı olarak ayrı yerleşim birimleri, güce, kimliğe ve siyasete dayalı farklı akrabalık sistemleri oluşturdular. Adana'da, Mersin'de, İzmir'de, Ayvalık'da, Çanakkale'de ve Edirne'de, İstanbul'da gettolaştılar.
Oluşturdukları kendisine has ve kapalı sosyal alanlar uzun süredir iki sorunun altını çiziyor.
1. Bu akın ve yapılanma sonucu, siyasi olayların ve çatışmaların da etkisiyle Kürtler ve Türkler, Batı, Kuzey ve Güney'de eski dönemlerden farklı olarak iç içe geçmek yerine, ayrışmaya, karşı karşıya durmaya başladılar. Kürtler Türklerin kültürel ve toplumsal "öteki"si, Türkler de Kürtlerin "siyasi öteki"si halini almaya başladı. Çatışmalar sürdükçe, Kürt meselesi ülkeyi kasıp kavurmaya devam ettikçe, grupların birbirini itmesi de arttı. Öylesine ki, Batı'da karma yerleşim birimlerinde her hangi bir sorun, örneğin kız sorunu, esnaf kavgası, hırsızlık hadisesi, bir anda kitlesel kavgalara dönmeye başladı.
2. Göç ve bu siyasallaşma çerçevesinde Kürt sorununun merkezi de kaymaya ya da çoğalmaya başladı. Dağdan kentlere doğru kayış yaşanmaya başladı. Dağ ve Güneydoğu bölgesi kadar Batı'nın metropolleri de Kürt sorununun yaşandığı, temsil edildiği, yönlendiği yerler haline geldiler...
Demokratik açılım hamlesinin ilk günlerinde Polis Akademisi'nde İçişleri Bakanı Atalay'la yapılan toplantıda, bu iki yönün altını özellikle ve kuvvetle çizdiğimi gayet iyi hatırlıyorum. Altını çizdiğim bir diğer nokta da Kürt meselesinin siyasallaşması yanında toplumsallaşmasıydı. Toplumsallaşma bugün yaşananları anlamanın anahtarlarından birisidir...
Şöyle:
Reformların getirdiği özgürlük ve hak zemininde Kürt sorununu örgüt kadar sivil toplum yapıları, dernekler, barolar, siyasi partiler, tek tek insanlar taşımaya ve temsil etmeye başlayınca Türkler bir grup olarak Kürtleri gördü.
Görme aslında iki toplumsal grubun "karşılaşması"dır.
Her sosyal karşılaşma aynı anda iki mekanizmayı birden harekete geçirir: "Tepki ve benimseme" ya da "çatışma ve ilişki"...
Bu karşılaşma da aynı etkiyi yaptı.
Peki hangi istikamete seyreder bir karşılaşma?
Bunu siyaset belirler...
Siyasetin kaçınılmazlığı işte bu nokta da daha önemli hale geldi. Zira siyaset, "benimseme ve ilişki" kapısını açma imkânı olan tek araçtır.
Siyasetsizlik ise tepki ve çatışmayı besler...
Bugün gelinen nokta siyasetsizlik ve çatışma noktasıdır.
Sorun ve çatışma sadece dağda ve bölgede yaşanmıyor, sokakta da, Batı'da da yaşanıyor.
Bu aşamada başta devlet ve güvenlik güçleri olmak üzere sorumluluk herkese aittir.
AK Parti'den CHP'ye ve çatışma üzerinden yol alan BDP'ye hiç kimse ateşle oynamamalıdır...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.