22 Kasım 2024
  • İstanbul15°C
  • Diyarbakır14°C
  • Ankara13°C
  • İzmir20°C
  • Berlin3°C

ESRARENGİZ KAMP

Ahmet Altan-

28 Ağustos 2012 Salı 08:20

Ortada garip bir dağınıklık var.

Hükümet, Suriye, PKK ve Şırnak’taki çatışmalar konularında kalın bir karanlık perdenin arkasına çekilmiş durumda.

Neler olduğunu bilmiyoruz.

Siyasette geniş bir boşluk doğmuş gibi gözüküyor.

Belki de bu boşluktan dolayı Meclis Başkanı Cemil Çiçek, dün bir basın toplantısı düzenleyerek “Teröre Karşı Mutabakat” metni açıkladı ve bu açıklamayı kendi kişisel inisiyatifiyle gerçekleştirdiğini de vurguladı.

“İspanya modeli” öneren Çiçek’in özellikle “insan hakları” ve “yeni anayasa” gerekliliği konusundaki sözleri, benim görebildiğim kadarıyla hükümetin bugünkü pozisyonundan “daha ileri” bir pozisyon.

Çiçek, “özerk” yönetimlerden yana tavır almasa da hiç olmazsa “yerel yönetimlerin” güçlendirilmesinden yana çıkıyor, “demokrasi standartlarını” yükseltmekten bahsediyor.

Cemil Çiçek’in önerilerini destekleyip desteklememekten daha önemli olan, bence, Meclis Başkanı’nın ortaya “somut” öneriler koyma ihtiyacını hissetmesi.

“Tartışalım” dediği bir metni hazırlaması.

Ben, Çiçek’in açıklamalarını, özellikle “hiçbir şeyi tartışmayalım, bizim dediğimize aynen uyun” görüşünü benimseyen siyasi iktidara da bir uyarı olarak değerlendirdim.

Çiçek bu siyasi boşlukta kendine yeni bir siyasi gelecek inşa etmek için adım atmış olabilir ama “tartışalım” diyen ve kendi pozisyonunu açıkça ortaya koyma cesaretini gösteren herkesi memnuniyetle karşılayacağımız bir dönemden geçiyoruz.

Çiçek’in bu siyasi çıkışı, önerilerinden de önemli gözüküyor bana.

Şu andaki siyasi durumun çözüme yardımcı olmayacağı, ülkenin sosyal ve siyasal dengelerinin yeniden belirlenmesinin gerekli olduğunu anlayan ve söyleyen birilerine ihtiyacımız olduğu çok açık bir gerçek.

Cemil Çiçek, bu ihtiyaca cevap veriyor.

Belki diğerleri de ona ayak uydurur ve tartışılacak “somut” örneklerle ortaya çıkar, belki Çiçek bu yolu açar.

“Demokrasiyi, insan haklarını, siyasi çözümü ve tartışma gereğini” vurgulayan herkes, bu dağınıklık görüntüsünü yatıştırmaya yardımcı olur.

Hükümetin, yaşanan bu karanlık günlerde artık kendi durumunu daha ciddiyetle gözden geçirmesi hem kendileri için hem ülke için yararlı olacak.

Ürkütücü bir karanlık yaratmanın kimseye yararı yok.

Önceki gün CHP’li milletvekilleri, Hatay’da “giremedikleri” bir Suriyeli mülteciler kampı buldu.

Hurşit Güneş’in başkanlığındaki milletvekillerini kampa almadılar.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, o kampta Suriye’den iltica eden “askerlerin” bulunduğunu ve kamp sakinleri kabul etmedikçe kimsenin onları ziyaret edemeyeceğini, bunun BM anlaşmaları gereği olduğunu söyledi.

Tabii bu kamp birçok soruyu beraberinde getiriyor.

Yabancı bir ordudan kaçmış askerler nasıl oluyor da “Meclis’in bilgisi olmadan” Türkiye topraklarında kamp kuruyorlar?

Ana muhalefetin bile bu kamptan haberi olmaması, o kampa girememesi biraz tuhaf değil mi?

Suriye istihbaratının ve Suriye yönetiminin Hatay’da “Suriyeli askerlerin kaldığını” bildikleri yüzde yüz, peki onların bildiğini biz niye bilmiyoruz, Meclis niye bilmiyor, ana muhalefet niye bilmiyor?

Bazı Suriyeli mültecilerin “akşamları sınırı geçip çatışmalara katılıyorum, sonra geri dönüyorum” diye açıklamalar yaptığı bir sırada, Türkiye’de “Suriye rejimine karşı olan askerlerin” içinde eğitim de yapabilecekleri bir kamp kurulabilmesine, Suriye yönetiminin nasıl bir cevabı olacağını düşünüyor hükümet?

Hükümetin, Meclis’e haber vermeden, Meclis’ten izin almadan, halktan gizleyerek “Suriyeli askerler” için kamp kurması yasalarımıza uygun mu?

Peki, topraklarımızda böyle kamplar varken Suriye yönetiminin de PKK’yı desteklemesine şaşar mısınız?

Bugünlerde Suriye ile bir “blok” kurmuş olan İran da PKK’ya aynı desteği sunarsa bu size inanılmayacak bir olay gibi mi gözükür?

Suriye yönetimi boşaltıp Kürtlerin ve PKK’nın denetimine bıraktığı bölgelerde “ağır silahlarını” terk etmişse bu çok mu büyük bir sürprizdir?

Durumun böyle olup olmadığını bilmiyorum ama böyleyse bu hiç şaşırtıcı gelmez bana.

Hükümetin Esed’e karşı olması, bu diktatörün devrilmesini istemesi bence doğru bir tercihtir ama bu karşıtlığı “silahlı eylemcileri kendi topraklarında eğiterek destekleme” boyutuna tırmandırdığınızda bunun bir cevabı olacağını öngörmemek en hafif deyimiyle düşüncesizlik olur.

Hükümet hem içeride hem dışarıda birtakım hamleler yapıyor ama “karşı tarafın da” hamleler yapacağına sanki hiç ihtimal vermiyor.

Hep şaşkın vaziyette yakalanıyor ve çareyi bütün gerçekleri halktan gizleyip bir karanlığın içine saklanmakta buluyor.

Bu, çare değil, bu çaresizlik.

Devletin ve hükümetin bir an önce şeffaflaşıp, Meclis’in denetimi altında hamleler yapması ve artık yüz yıllık sorunlara yeni çözümler önermesi gerekiyor.

Aksi takdirde bu iktidarla birlikte bu toplum da dağılacak.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.