23 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara10°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

ESKİ STRATEJİNİN YENİLİĞİ

Etyen Mahçupyan

15 Nisan 2012 Pazar 07:46

Bir bürokratın, bazı gazetecilere resmen aktardığı 'stratejinin' Kürt meselesinde hükümet adına yeni bir açılım olup olmadığı geçen haftaların ana konusu oldu.

Bu epeyce çekici, gazetecilik açısından ağız sulandırıcı bir konu, çünkü sadece Kürt meselesinde yeni bir aşamanın olup olmayacağının değil, hükümet içinde ve iktidar odakları üzerinden yaşanan bir çekişmenin de belirtisi olarak yorumlanıyor. Nitekim bazı bakanların yeni bir stratejiden haberdar olmadıklarına dair beyanları söz konusu iç gerilimin kanıtı olarak ele alındı. Ortaya çıkan tablo Başbakan'ın bazı danışmanları ile birlikte ayrı bir Kürt meselesi stratejisi ürettiği ve bunu Bakanlar Kurulu'ndaki arkadaşlarıyla paylaşmadığıydı. Ancak şaşırtıcı olmayan bir biçimde, sonradan gelen açıklamalar aslında 'yeni' bir stratejinin olmadığı noktasında yoğunlaştı ve konu bir bürokratın sınır aşmasına dönüştü. Ne var ki bir bürokratın böyle bir açıklamayı bilerek, organize ederek ve önceden saptanmış olduğu anlaşılan kelimelerle yapmasını kendi 'düşüncesizliğine' bağlamak pek de makul gözükmüyor. Daha akla yakın olan açıklama, Başbakan'ın Kürt meselesinde 'yeni' bir şeyler aradığı ve bunu Bakanlar Kurulu'na getirmeden önce kamuoyunda 'pişirmeye' çalıştığıdır. Gelecek tepkiler ve özellikle Kürt siyasetinden yansıyacak olanlar hükümete de farklı bir yol izleme şansını verebilir. Bu bağlamda kamuoyu önünde söylenenlerin dışında, AKP ile BDP arasında kapalı kapılar ardında iletilecek muhtemel niyet beyanlarının da seçilecek yolda epeyce önemli olacağını tahmin etmek zor değil. 

Dolayısıyla basına 'sızdırılan' stratejinin hem hiçbir yenilik taşımadığını hem de bir yeniliği aradığını söylemek mümkün. 'Terörle mücadele, siyasetle müzakere' şiarı devam ediyor ama doğrudan muhataplara işaret ederek, hükümetin hareket alanını genişletiyor. Çünkü şimdi açık bir biçimde bu cümle 'PKK ile mücadele, BDP ile müzakere' haline dönüşmekte. Oysa geçmişte hükümet hem PKK ile BDP'yi ayırmıyor hem de mücadele ve müzakerenin her ikisini de PKK ile yapmaya çalışıyordu. Bu yaklaşım temel hak ve özgürlükler alanını şiddete esir etmişti. İdealist bir açıdan yaklaşarak sonucun böyle olması gerekmediğini, AKP'nin terörle mücadele ederken aynı zamanda reformları da yapabileceğini öne sürebiliriz. Ama gerçeklik böyle değil ve AKP'yi veri olarak aldığımızda bu yöntemle reformların yapılamadığını idrak etmekte yarar var. Bu hükümetin zihnî yapısı, siyaset algısı ve kapasitesi reformlar için bir hareket alanına ihtiyaç duyuyor. AKP belirli idealler uğruna iktidar olmuş bir partiden ziyade, doğal olarak kendi tasavvurlarını hayata geçirmek üzere bu konuma talip olmuş bir hareket. Kürt meselesinin çözümüne ilişkin tasavvurları da yine doğal olarak PKK'nın beklediğinin gerisinde ama evrensel uygulamalardan çok da uzakta değil. PKK'nın muhatap alınması durumunda temel haklarla PKK beklentileri üst üste oturuyor ve hükümeti paralize ediyor. Oysa eğer bu ikisi arasına mesafe konabilirse, yaratılacak hareket alanı hükümetin temel haklar alanında adım atmasını ve Kürt kesimindeki oy tabanını korumasını sağlayabilir. 

Yeni olmayan ama önemli bir yenilik getirme istidadı taşıyan stratejinin ikinci yararı ise hükümetin bugüne kadar tek başına yüklendiği 'Türk' muhataplığını da sona erdirme veya yumuşatma potansiyeli. Şimdiye kadar hükümet, kendisini Kürt meselesini çözecek aktör olarak gördüğü ölçüde, PKK ile karşı karşıya getirmiş oldu. Böylece alınabilecek yolu da kendi eliyle tıkadı, çünkü bu meselede her gelişme PKK'ya verilmiş bir taviz olarak değerlendirilme fırsatı yaratmakta ve bunun siyasî yükü de AKP'nin sırtına binmekteydi. Oysa stratejinin 'yeni' olan bir tarafı da şimdi 'Türk' tarafının muhalefet partileri tarafından temsil edilme yolunu açması. Bunu sağlayan vurgu müzakere zemininin Parlamento olduğunun söylenmesi... PKK ile müzakere mecburen kapalı kapılar ardında cereyan etmek durumundaydı ve siyaseten hükümeti sorumlu kılıyordu. Oysa BDP ile müzakere konunun Parlamento'ya taşınmasına olanak verdiği için, konunun daha geniş bir yelpazede ve 'Türk' hassasiyeti de dikkate alınarak tartışılması mümkün olacak. Bu ise hükümetin hareket alanının daha da açılmasını ima ediyor, çünkü Kürt meselesinde ne CHP ne de MHP hükümetin 'ilerisinde' değiller. Ayrıca eğer örneğin CHP daha özgürlükçü bir çizgi izlerse, bu onu MHP ile karşı karşıya getirecek ve yine yararlanan AKP olacak. 

Sonuç olarak mesele stratejinin yeniliği değil çünkü zaten yeni olabilecek bir strateji de yok. Eğer kastedilen PKK ile müzakere ise onun da yeni bir tarafının olmadığını biliyoruz. Soru, sıkışmanın nasıl aşılacağı, siyasetin elinin rahatlaması için ne yapılacağıdır. AKP'yi 'yeni' strateji üretmediği için eleştirenler, siyaset okumalarını fazla ideolojik hale getirmiş gibi bir izlenim veriyorlar. Kategorik yargılamalar, nihayette belirli bir aktörün zaviyesine oturulduğu hissini uyandırır... Gözlemcilerin daha serinkanlı olup, çözümü gerçek anlamda ve pratik gerçekçilik içinde arayan bir bakışa sahip olmaları gerekiyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.