ESKİ İLE YENİNİN ARASINDA
Murat Belge
03 Ocak 2012 Salı 01:01
İnsan yaşlandıkça “yeni yıl” klişesinin “yeni” kısmı gitgide ironik birtakım çağrışımlar ediniyor. Hayatta “yeni” denecek pek bir şeyler olmadığı gibi, bütün bu “yeni”ler insana kendisinin epey eskidiğini hatırlatıyor.
Bu “yeni” yıla girerken, Uludere faciasının gölgesi altında kaldık. Hani, “hiç umutlanmayın, 31 aralık’tan 1 ocak’a geçersiniz, ama bu hayatınızda yeni bir dönem başlayacak demek değildir” der gibi, “eskinin uyarısı” gibi bir şeydi bu.
Belki de o kadar değil. Belki de değişen bir şeyler var. Olmuş olayın saçmalığı, kabul edilemezliği bunları zorluyor olsa da, daha önceleri benzerini görmediğimiz bir şeyler var. Hükümet bir süre “ham-hum” etse de sonunda –fazla da uzatmadan– olanı olduğu gibi kabul ediyor ve özür dilemeye hazırlanır gibi jestler yapıyor.
Tabii, işin ucunda ölüm gibi nihaî, tersinmez bir olay olunca, “özür” insana şaka gibi geliyor. Adamı öldür, sonra “pardon” de!..
Ama şimdiye kadar kaç bin kişi özürsüz öldü. Bunu çok iyi bilen bir halkız biz.
Genelkurmay, yılbaşında “eğlence” anlamına gelecek bütün etkinliklerini iptal etti. Bu da bana anlamlı geldi. Böylesine de alışık değildik, Türk Ordusu ne yaparsa doğru yapar diye bilirdik.
Böyle “yeni” denebilir birkaç şey var, ama onlar da bildiğimiz “eski”nin egemenliğinde. Çünkü savaş devam ediyor. Çünkü devam etmesine karar verilmiş.
Bu karar verilmişse böyle olaylar da olur. Şu eski sözü, “sath-ı mail” üstünde duran canlı, cansız bütün varlıklar o çekim gücünün etkisi altında kalacak demektir. Burada her hareket, o gücü hissedecek.
Ne olmuş bu olayda? İstihbarat gelmiş. Fehman Hüseyin adında bir PKK’lı varmış, “kaçakçı kılığı”na girerek Türkiye’ye sızacakmış. Hazırlık yapıyormuş. İstihbarat bu.
Böyle bir istihbarat alınca ne yaparsın? Ne yapacağın, hangi ortamda, yani hangi “sath-ı mail”de olduğuna göre değişir. “Savaş” kararı vermişsen, işte böyle, uçaklarını gönderirisin, bombalarını sallarsın. Fehman Hüseyin’i yaşatmamaya karar vermişsin bir kere.
İstihbarat gelmiş, bir daha sormuşsun, “Sahi mi? Emin misin? Bu gelenler Fehman’la adamları mı?” cevap gelmiş, “Evet, öyle.” Öyleyse, yapacak başka bir şey yok.
İstihbarat son derece şüpheli, elbette. Kaynağı nedir, nereden bu kadar kesin konuşuyor? Şu ortamda, varolan hükümetin birkaç cephede, canını almaya kararlı düşmanlarla cebelleştiği koşullarda, bunun bir provokasyon olması ihtimali yüksek.
Ama gene bu ortamda, “provokasyon”un kendisi normal. Sen bu “savaş” kararını vermiş, elindeki bütün araçları bu amaca doğru yönlendirmişsen, bununla uyumlu “provokasyonlar” da eksik olmaz.
Bir de öbür tarafından bakalım. Diyelim ki istihbarat doğruydu, Fehman Hüseyin adıyla bilinen şahıs, yanında silâhlı çetenin başka elemanlarıyla, kaçakçı kılığına girerek sınırı geçti, geliyor. F-16’lar havalandı, bombaladı, 35 terörist ölü ele geçti.
O zaman her şey çok güzel mi olacaktı? Bu 35 kişinin öldürülmesini bayram edip kutlayacak mıydık? Onların ölümünden ötürü içinde intikam tutkusu kabaran kimse olmayacak mıydı? Üç gün sonra başka Fehman Hüseyinler yetişmeyecek miydi? Otuz yıldır nasıl yetişiyorlar?
“Savaş” kararı vermişsen, böyle soruların uzun boylu bir anlamı kalmaz.
Savaş soru sorulmasından hoşlanmaz.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.