EŞİT DEĞİLİZ, HİÇBİRİMİZ
Hilal Kaplan
25 Ocak 2013 Cuma 08:30
28 Şubat süreciyle alakalı bir belgeselde izlemiştim. Okula başörtüsüyle giremeyen, dördüncü sınıf bir tıp öğrencisi, okuldan çıktığı andan tekrar okuluna adım basana dek başörtüsünü çıkarmıyordu. Okulda ayrılmak zorunda kaldığı başörtüsünü, evine geldiğinde bile bırakmıyor; yorganın altına dahi onunla giriyordu.
Yıllar önce bir dost meclisinde dinlemiştim. Kürt olduğu için gündelik hayat içinde pek çok kez ayrımcılıkla karşılaşmış bir arkadaşı, bilgisayarda kullandığı metin programında 'Kürt' kelimesini yazdığında, altının kırmızıyla çizildiğini; yani programın bile 'Kürt'ü kelimeden saymadığını fark etmişti. Tepesi öyle atmış ki, o gece sabaha kadar, bir metin belgesine kâh ağlayarak kâh gülerek 'Kürt Kürt Kürt' diye yazmış durmuş.
Geçenlerde, kendisi de Alevi olan bir arkadaşım şöyle demişti: 'Dikkat edersen Alevi anneleri, diğer insanlara nisbetle temizliğe daha düşkündür.' Nedenini sorduğumdaysa 'Neden olacak? Yıllar boyu Aleviliği temiz olmamakla özdeşleştirisen, 'Alevi'nin pişirdiği aş yenmez' diye nesiller büyütürsen; olacağı budur'demişti.
Geçtiğimiz sene, bu köşede o hikâyeyi paylaşmıştım. Öğrencisinin bunalımda olduğunu hisseden başörtülü bir öğretmen, onu bir kenara çekip ne olduğunu soruyordu. Çocuksa, 'Annem Ermeni benim' diye başlayarak hissettiklerini anlatıyordu. Okullarında haftalardır Hocalı Katliamı üzerine bir belgesel gösteriliyordu.Gözleri oyulmuş bebekler, karınları deşilmiş hamile kadınlar, kolları,bacakları kesilmiş insanların görüntüleriyle dolu olan bu belgesellerde, Ermeni kimliği âdeta şeytanlaştırılarak o çocuğun sınıf arkadaşlarına işleniyordu. Bu yüzden o da kendisini belli etmeden, silik ama kederli bir varoluşa boyun eğmeye çalışıyordu. ('Annem Ermeni benim', 7.3.2012)
Bu ülkede kulaklarımla duyduğum, gözlerimle şahit olduğum, başımı önüme eğdiren o kadar çok ötekileştirme hikâyesi var ki, binlerce köşe yazısına sığmaz. Peki, bunları neden bugün yazıyorum? Çünkü, bırakın temsil ettiği milleti bilmeyi daha kendini bilmeyen biri, bir 'milletvekili', milletin bir bölümünün diğerine eşit olmadığını meclis kürsüsünden söyleyebildi. Üstelik onlarca diğer vekil tarafından da alkışlandı,onaylandı.
CHP'li Birgül Ayman Güler şöyle dedi: 'Türk ulusuyla Kürt milliyetini eşit, eş değerde gördüremezsiniz (...) Bundan sonra biz savunmadayız, bundan sonra meşru müdafaa hakkı için saldırıdayız.'
Sözleri duyduğum an aklıma, İmam Hatipler Liseleri başta olmak üzere tüm meslek okullarını hedef alan kat sayı eşitsizliğine dair, dönemin İstanbul Baro Başkanı Muammer Aydın'ın sözleri düştü: 'Eşitlik, eşitler arasında olur.'
Irkçılığın en sarih biçimde yansıdığı bu beyanat, Güler'in de aslında bize anlatmak istediğiydi. 'Sizinle eşit değiliz ki, eşit olalım' diye haykırıyordu.
Yeni CHP bir balondu, dün son nefesini verdi. Hâlâ boşluğa üfleyenlere geçmiş olsun.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.