ESAS BELİRLEYİCİ KCK
Hilal Kaplan
23 Haziran 2015 Salı 07:47
Önceki yazıda devletin güvenlik algısı açısından PYD ve DAEŞ'in kısa bir karşılaştırmasını yapmıştık. PKK sempatizanlarının, devlet tarafından DAEŞ'ten daha tehlikeli bulunmaya tepki göstermesi sevindirici. Zira "T.C."ye karşı salt düşmanca hisler besleyenlerin bu kıyastan ancak memnun olması beklenirdi. Ancak öte yandan, yıllardır T.C.'nin DAEŞ'i kurduğu/ desteklediği propagandasını yayanların da bu kıyastan müteessir olmaya ne kadar hakkı vardır, ayrı bir soru...
Şimdiye kadarki duruşundan, devletin PYD'yi IŞİD'den daha büyük tehdit olarak görmediği sonucunu çıkarmak mümkün. Zira PYD, IŞİD'den büyük tehditse, neden yıllardır açıktan desteklediğimiz Suriyeli muhalif grupların liderleri, Ankara'da bir üst düzey toplantıda bile ağırlanmamışken Salih Müslim, dün itibariyle dördüncü kez ağırlanmıştır?
PYD, IŞİD'den büyük tehditse, neden Türkiye, Suriye'ye ilk açıktan silah yardımını Kobane kuşatması sırasında yapmıştır? PYD, IŞİD'den büyük tehditse, neden 1000'den fazla PYD'li bizim hastanelerimizde tedavi edilmiştir?
PYD, IŞİD'den büyük tehditse, neden Cumhurbaşkanımız, 'Kobane'nin işgal edilmemesi için elimizden geleni yaptık, yine yaparız' demiştir.
PYD, IŞİD'den büyük tehditse, Türkiye'den Kobane'ye yemek yardımlarını neden bir gün bile durdurmamıştır?
Soruları çoğaltabilirim. Bunlar haklı sorular, ancak Tel Abyad'ın alınıp, Kobane ve Cezire kantonlarının birleştirilmesiyle beraber karşımıza farklı bir tablo çıktı. Kuzey Suriye'de bir kuşak halinde yer alan 'PYD devleti yapılanması' ihtimalinin, bölgedeki taşları yerinden oynatması mümkün. Nitekim KCK'nın son açıklamaları da buna işaret ediyor.
Seçimlerden on gün sonra, KCK Yönetim Komitesi'nden Duran Kalkan'ın, Tel Abyad PYD'ye geçtikten sonra, Barzani'nin KDP'si ile ilişkilerinin sona erdiğini açıklaması buna örnek teşkil ediyor. Kalkan, daha önce de "Güney Kürdistanı Erbil'den yöneteceğiz" diyerek, Barzani'yi tasfiye etme niyetinde olduklarını açık etmişti.
Salih Müslim'in, Barzani için "Türk Özel Harp Dairesi'nden emir alıyor" dediğini hatırlarsınız. Geçtiğimiz günlerde de PKK'ya yakın bir site Barzani için "Yahudi hançeri" aşağılamasında bulundu. Yine KCK Dış İlişkiler Birimi, Barzani'ye yakın Rudaw'ı MİT'in kurduğunu iddia etti.
Türkiye'deki seçimler eliyle önce Erdoğan'ın, sonra 'özgür değil, o yüzden silah bıraktıramaz' denilerek Öcalan'ın, yukarıdaki söylemler eşliğinde de Barzani'nin pasifize/ tasfiye edilmek istendiği bir sürece girdik.
KCK, Türkiye ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'yle değil, İran- Suriye Rejimi- ABD üçgeniyle işbirliğini yeğliyor. HDP'nin Türkiye'deki seçimler sonrası, Ak Parti'yle beraber yeni bir anayasa yapmaya girişmekten kaçınıp, önce CHP-MHP koalisyonunu zorlamaları, Bahçeli reddedince de, Ak Parti-CHP koalisyonu istemeleri, Ak Parti'yle beraber bambaşka bir anayasa/sistem kurmak varken muhalefette kalma ısrarları da bundan. IKBY ve Türkiye üzerindeki operasyon birbiriyle örtüşüyor ve hem Kürtlerin hem de bölgenin zararına işliyor.
Kantonların büyüleyiciliği sayesinde görünmüyor olabilir ama adım adım bir 'birakujî'nin de temelleri atılıyor. 'Güç sarhoşluğu'na kapıldığı izlenimi veren PKK ve güdümündeki PYD ile Türkiye'nin yol alması güç. Ancak PYD, Suriye muhalefetini 'onlar laik değil' diye dışlamaktan ve Kürtlere idam dışında seçenek sunmayan İran'a sırtını vermekten vazgeçebilirse, Türkiye Kürt kantonlarını 'hayaldi, gerçek oldu' seviyesine taşıyabilecek adımları atabilir. IKBY ile geliştirilen ilişkiler, bu ufka işarettir.
Velhasıl, devletin PYD'ye ilişkin algısının (dost, tehdit, düşman, vb) belirleyicisi, müttefiklerini kendisi seçecek olan KCK'dır. HDP'nin Ak Parti'yle işbirliğine gidip, seçim barajını kaldırması, yeni anayasayı yapması, yani Türklerle Kürtlerin ortak geleceğini inşa etmesi mükemmel bir başlangıç olabilir.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.