22 Aralık 2024
  • İstanbul6°C
  • Diyarbakır4°C
  • Ankara5°C
  • İzmir11°C
  • Berlin4°C

ESAD ARTIK RAHAT UYUYAMAZ

Aslı Aydıntaşbaş

27 Haziran 2012 Çarşamba 08:17

Tayyip Erdoğan’ın günlerdir beklenen Suriye konuşması sonrasında yorumlar iki yönde; ”Eyvah hükümet bizi savaşa sokacak” diyenler, bir de ”Erdoğan esti gürledi ama boş konuştu” diye hayal kırıklığı yaşayanlar. (Bir de her iki şikâyeti birden dillendirenler var ki, onların ruh halini tam çözemiyorum.)

İki yorum da yanlış. Türkiye’nin savaşa girmesini bekleyenler, Suriye’yle ilgili yapılan her lafa, ‘Savaşa Hayır!’ diye haykıranlar, yanlış zamanda yanlış diziyi seyrediyor. Boşuna dertlenmeyin. Suriye’de zaten doludizgin giden bir halk isyanı var. Rejim akıttığı kana rağmen ülkenin sadece yarısını zar zor kontrol ediyor. Savaşa niyet de yok, gerek de.

Erdoğan’ın konuşmasını fazla ”yumuşak” bulanlar ise mesajı almamış. Başbakan’ın Meclis kürsüsüne çıkıp ”Bakın bir bir anlatayım, size neler yapacağız” diye Suriye’ye bir ‘tehdit listesi’ vermesi anlamsız olurdu. Bu işler konuşulmaz, yapılır. Suriye’yle uçak krizinden beri hükümet cephesinden aldığım hava, Ankara’nın Esad’a karşı ‘bilendiği’, Erdoğan’ın masasında ‘askeri anlam taşıyan’ bir dizi seçenek olduğu yolunda. Üst düzey bir isim, ”Cevap vermek değil vermemenin faturası büyük olur” dedi.

Dün de Erdoğan’ın konuşması bunu teyit eder nitelikteydi.

Başbakan’ın iki arada bir derede gereksiz yere medyaya çatmasını bir kenara bırakırsak, o konuşmasının aslında tek bir muhatabı vardı: Beşar Esad. Suriye rejimini TBMM çatısı altında alenen bir ‘ulusal güvenlik tehdidi’ olarak tanımlaması, hafif bir durum değil. 1999’da yaşananları unutmayın. Olay artık ”Sen halkına eziyet ediyorsun” olmaktan çıkıp bambaşka bir noktaya geldi. Eminim Esad rejimi Erdoğan’ın sözlerini ciddiye alıyor; harıl harıl Ankara’nın bilerek ve isteyerek ‘muallak’ bıraktığı tehditlere hazırlanmakta.

Peki Erdoğan’ın ‘yeri ve zamanlamasını’ Türkiye’nin tayin edeceğini söylediği sert cevap ne olabilir? Kuşkusuz sadece BM ve NATO’ya gidip ağlamak değil. Erdoğan’ın deyimiyle olayın ‘başka bir aşamaya’ gelmiş olması, Türkiye’nin artık muhaliflere verdiği kısıtlı ‘stratejik destek’ ötesinde, ‘kolları sıvayacağı’ anlamına geliyor.

‘Mesela?’ derseniz kendi tahminlerimi sıralayayım. Önümüzdeki günlerde sınır karakollarının bir bir muhaliflerin eline geçtiğini görürseniz, şaşırmayın. Rejim zaten Hatay’dan Halep’e kadar olan bölgeyi kontrol etmekte zorlanıyor. İdlib’de muhaliflerin kontrolünde ‘kurtarılmış bölgeler’ oluştu. Yakında rejim tamamen kontrolü kaybedip bütün İdlib’in ‘adı konmamış’ bir ‘tampon bölgeye’ dönüştüğüne tanık olabilir; böylece Halep’e kadar bir ‘güvenlik koridoru’ oluşur.

Suriye’nin buna karşı yapabileceği tek şey, helikopter ve uçak kullanmak. Ancak Bülent Arınç’ın “5 kez hava sahamızı ihlal ettiler” açıklamasından sonra kimsenin cesaret edip o helikopterleri uçurabileceğini sanmıyorum. Türkiye sınıra yakın uçan helikopterleri vurabileceğini neredeyse deklare etti.

MİT’in Suriye içinde Şam’a kadar uzanan ciddi bir ağı var. Rejim açısından nerede ne olacağını kestirmek güç. Fakat tahminim, bir zamanlar Erdoğan’ı Şam’da kendi arabasıyla gezdirmekle övünen Beşar Esad ve kardeşleri, artık her an her yerde bir suikast veya bomba patlayabileceği stresiyle yaşamakta.

PKK’yla başı dertte olan TSK, Suriye konusunda isteksiz. Risk algısı yüksek. Ancak yine de 2. Ordu’ya bağlı sınır birliklerinin mobilize olması, Suriye’de büyük yankı uyandıracak, ordunun çözülme sürecini hızlandıracaktır.

Dedim ya, bütün bunları alt alta koyunca, ben Beşar Esad’ın çok da ”Boş tehditler bunlar, koyun bir müzik kaseti” havasında olduğunu sanmıyorum...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.