ERTUĞRUL NE DİYORSUN?

Hrant Dink'in üçüncü ölüm yılında sorumluları hatırlatmak için, "Orada mısın Ertuğrul, kendini görüyor musun?" başlıklı bir yazı kaleme almıştım.

O günlerde, Taner Akçam'la yaptığımız televizyon programında Taner, Dink cinayetinde Hürriyet Gazetesi'nin sorumluluğunu hatırlatmış, yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök'e işaret etmiş ve "Ertuğrul Özkök yargılanmalıdır" demişti.

Yazıya Taner Akçam'ın görüşlerini paylaştığım için kaleme almıştım.

Dediğim şuydu:

Hrant'ın vurulmasına giden yolun taşlarını döşeyenler, vurulduktan sonra onu vuranları sokak serserisi ilan edip katille empati ilişkisi kuran ve bugün davanın birkaç kişiye sıkışmasının ön çabasını gösterenler, Özkökgiller başta olmak üzere, tüm dolaylı ve doğrudan suçlular kem gözlerle olup biteni izlemeye devam ediyor...

Hrant Dink'in malum yazısından tek bir cümleyi cımbızla çekerek yayınlayan Emin Çölaşan, buna imkân veren yayın yönetmeni Ertuğurul Özkök'tü.

Yayınlardan davalara, faşist gösterilerinden mahkûmiyetlere ve ölüme giden yol böyle açılmıştı.

Özkök kendisini savunan pek çok yazı kaleme aldı o dönemde, muhiplerine bilgi notları verdi, kendisini savundurdu. Hep birlikte Sabiha Gökçen haberini Ersin Kalkan yapmıştı ve bundan Dink'in haberi vardı, diyerek başka bir yere çekmeye çalıştılar meseleyi...

Ama Ersin Kalkan farklı düşünüyordu, "evet mensubu olduğum Hürriyet gazetesinin Hrant'ı ölüme götüren süreçte başta Emin Çölaşan olmak üzere bir kısım yazarı ve 'habercileri' marifetiyle büyük bir sorumluluğu olduğunu biliyorum" dedi, Agos Gazetesi'ne verdiği röportajda

Peki sonra...

Ersin Kalkan bu olaydan aylar sonra bu nedenden ötürü işinden oldu. Hürriyet'ten çıkarıldı.

Medya Radar sitesinde yayınlanan A.F.E imzalı şu yazıdan izleyelim öyküyü:

"... Gazete yönetimi Ersin Kalkan dan bir savunma istedi. Kalkan'da 'Tarih gazetecinin önüne bir soru çıkardığı zaman ya bu soruya doğru cevap verecek ya da susarak katliama ortak olacaktır. Ben birincisini seçtim, sözümün arkasındayım, savunma yapma gereği duymuyorum' diye karşılık verdi.

Bu olaylar yaşandığında Enis Berberoğlu Hürriyet'in başına geçeli henüz iki hafta olmuştu.

Berberoğlu, Ersin Kalkan'ın da çok eski arkadaşıydı aslında.

Susurluk döneminde, Cengiz Erdinç, Ersin Kalkan ve Enis Berberoğlu birlikte 'Susurluk Bilgi Merkezi'ni kurmak için ortak hareket etmişlerdi. Evet, Hrant Dink öldürüldüğünde Berberoğlu Hürriyet yönetiminde değildi ama Kalkan'la söyleşi yapıldığında kabak onun başına patladı.

En büyük tepki cinayetin işlendiği dönemde yayın yönetmeni olan Özkök'ten geldi.

Patron katından da Ersin Kalkan'ın derhal işten çıkarılması yönünde telkinler alan Berberoğlu, 'olayın üzerinden biraz zaman geçsin, ortalık soğusun, çaresine bakarız' diyerek ortalığı sakinleştirdi.

Ve gazete yönetimin aldığı kararı 7 Haziran 2010'da uygulamaya koydu. Yönetime geldiği günden bu yana gazetede yuvalanmış olan Ergenekon avukatlarına karşı kılını kıpırdatmayan Berberoğlu, en yakın arkadaşlarından birini patron katına ve içerdeki malum çeteye kurban ederek Hürriyet'te hiçbir şeyin değişmediğini de ispatlamış oldu...

Ersin Kalkan'ı aradığımda, bu konuda konuşmayacağını çünkü gerekeni 19 Ocak'ta söylediğini ve bu sözleri sarf ederken gazeteden çıkarılmayı da göze aldığını belirtti.

Aslında bazen tıpkı ilişkilerde olduğu gibi giden kimdir kalan kim belli değildir.

Hürriyet mi Ersin Kalkan'dan ayrıldı, Kalkan mı Hürriyet'ten boşandı belli değil.

Bizce Hürriyet kaybetti ama gazetecilik bu ayrılıktan sonra çok daha fazla değer kazandı..."

Son cümlelerdeki fikri tümüyle paylaşıyoruz.

Bu iddia sıradan bir işten çıkarılma iddiası değil.

Bu siyasi ve ahlaki bir mesele...

Yazdığı yeni bir kitapla ve Doğan medyasında kitap hakkında yapılan program ve yazılarla özgür birey havalarında dolaşan, mağdur havası takınan Özkök Bey ne diyor bu duruma acaba?