22 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara17°C
  • İzmir21°C
  • Berlin2°C

ERGENEKON NEYİ BAŞARDI

Orhan Miroğlu

06 Şubat 2012 Pazartesi 11:20

Kemalistlerin ve CHP’nin bir mucize gerçekleştirip bizi Kemalist Erdoğan’dan kurtarmalarını isteyen yazılar okuduğumuz bir zamanda, Ergenekon neyi başardı diye soru soran yazılara kimi okurlar gülüp geçecektir belki..

Ama ben kendi adıma siyasi mücadele içinde pozisyon belirlemenin büyük oranda bu sorulara verilecek cevaplarla mümkün olduğunu düşünüyorum.

Kemalist iktidardan farkı kalmadı dediğimiz bir iktidardan ve Mustafa Kemal olmak isteyen bir Başbakan’dan bizi kurtaracak olan yine Kemalistler ve şu aralar neo-İttihatçılarla arkaik Kemalistlerin bir mücadele alanına dönüşmüş olan CHP oluyor!

AK Parti’nin İslami Kemalizm’inden, Kemalist bir Başbakan’dan, artık tepeden değil, yirmi bir milyon oy almayı başaran ve tabandan geldiği için daha tehlikeli olan İslami militarizmden ve yeşil Ergenekon’dan bizi ancak CHP kurtarabilir!

Böyle düşünüyor ve böyle yazıyorlar!

Manzara-ı umumiye hiç umut vaat etmiyor.

Ergenekon davası da, Ergenekon süreci de unutuldu gitti.

Ergenekoncular içeride ve dışarıda bu davayı itibarsızlaştırmayı başardılar.

Oysa Türkiye’de siyasal mücadelenin merkezinde hâlâ Ergenekon’un iktidar talebi duruyor.

Siyasal mücadeleyi belirleyen budur.

CHP’yi yegâne kurtarıcı olarak gören birtakım tuhaf analizlerin yapıldığı ve Ergenekon davalarının iyice itibarsızlaştığı, hatta Batı’da Ergenekon’dan yargılanan gazetecilerin ve diğer Ergenekon mütefekkirlerinin 21.yüzyıl kahramanları gibi görüldüğü bir zamanda, sürecin başına dönüp, Ergenekon neyi başardı diye sormanın zamanıdır.

Ergenekoncular, medya ve siyaset kanallarını büyük bir ustalıkla kullanarak, Türkiye’yi hem geçmişine, hem de bugün yaşadıklarına inanmakta zorlanan bir ülke haline getirmeyi başardılar.

Darbe planlarına saplanıp kalmış Ergenekon gitti, onun yerine, Türkiye’nin gerçek siyasi dinamiklerini hesaba katarak siyaset yapan bir Ergenekon geldi.

Bu iktidar talebinin ulusal ve uluslararası alanda müttefikleri ve mütefekkirleri var. Doğrusunu isterseniz ben Ergenekoncuların artık ellerindeki imkânları, meşru zeminlere tahvil edeceklerini ve meşru olmayan, başlarını belaya sokması muhtemel operasyonel faaliyetlerden uzak duracaklarını düşünüyordum. Böyle düşünmeme yol açan şey, Ergenekon tutuklamalarının başladığı ve sonrasında da iddianamelerin hazırlandığı tarihe paralel olarak CHP’de başlayan faaliyetlerdi. O faaliyetlerden umutluydum ve CHP’nin Ergenekon’un zamanla kitle partisi haline geleceğini, ve Ergenekon çizgisinin bu yolla normalleşebileceğini düşünüyordum.

Neo-İttihatçılık siyasi bir fikir ve iktidar talebi olarak CHP’de yola devam edebilirdi.

CHP’de yaşananlar bu düşüncede haksız olmadığımı söylüyordu. Önce Baykal’ın kaseti çıktı ortaya. Sonra da Kılıçdaroğlu CHP’nin başına getirildi. CHP o tarihten sonra arkaik Kemalistlerle neo-İttihatçılar arasında keskin bir mücadelenin yaşandığı bir parti haline geldi. Bu yönüyle kapışma hâlâ sürüyor.

Ne var ki, AK Parti’yi iktidardan devirmeyi hedefleyen Ergenekon stratejisi sadece CHP’yle sınırlı kalmadı. Kürt dinamiği de önemli bir dinamikti ve doğrusu Ergenekoncular bu dinamiği hiç ihmal etmediler.

Ve BDP-PKK hattının temsil ettiği Kürt dinamiğini AKP’ye karşı verilen iktidar mücadelesinin bir parçası, doğal bir müttefiki haline getirmeyi başardılar. Bu bakımdan, Yalçın Küçük ve Doğu Perinçek gibi Ergenekon mütefekkirlerinin açtığı yolda oluşmuş mirasın bir hayli işe yaradığını söyleyebiliriz. Bu mirasın bir ucuna yeni Kürt dostları eklendi. Karşılarına geçip Kürtlerin en temel haklarını dahi savunamayacağınız kimseler hızlı birer Kürt dostu oldular. Bir ulusal hususiyete dönüşmüş AKP nefretinden Kürtler de paylarına düşeni fazlasıyla aldılar. Durum Kürt cephesinde öyle bir halde ki, AKP nefreti o kadar şiddetli ve o kadar büyük ki, Öcalan ve KCK, bir mucize gerçekleşse ve AKP’yi müzakere ve çözüm müttefiki ilan etseler, sırf bu bile, Kürt siyasetini ortadan ikiye bölebilir ve ayrıştırabilir.

Ergenekoncular, tarihsel ve kadim kurbanlarıyla oynamayı sürdürüyorlar.

Kürtler ve Ermeniler en büyük kurbanlardandır.

Hrant’ı önce öldürdüler, sonra da Hrant’ın davasını kullandılar.

Etyen Mahçupyan sonuna kadar haklı. Etyen’in sorduğu soruları, ortaya koyduğu analizi anlamadan, Hrant’ın davasını sürmek ve bu davayı Ergenekon’un elinden kurtarmak mümkün değildir.

Bu durum, Kürtler için de geçerlidir.

Kürtlerle savaşı sürdürenlerle, ister 1920-25’lerde olsun, ister 1990’lı yıllara ait olsun, hiç fark etmez, Diyarbakır’da toprağın altından çıkan kemiklerin gerçek failleriyle, Kürtlerle bugün oyun oynayanlar aynı İttihatçı gelenekten besleniyorlar.

Bu oyunun son halkası da Uludere katliamı oldu.

Hükümetin basiretsizliği, siyasi tercihleri, sürecin başında gösterdiği kararlılığın her geçen gün biraz daha erimeye başlaması, bütün bunlar, doğrusu Ergenekon’un “kurbanla oynama” siyasetini başarılı kılan bir işleve dönüştü.

Siyasetin temel meselesi, bugün kurbanı düşmanının elinden kurtarmaktan başka bir şey değil.

Merak etmeyin, AKP Kemalist bir iktidara dönüşmeyecek, Erdoğan’dan da bir Mustafa Kemal çıkmayacak elbette, ama bu iktidar, kurbanı düşmanının oyun alanından çıkarmayı göze almasa yeni Uludereler ve Hrant Dink cinayetini aydınlatamasa, benzeri yeni cinayetler siyasi hayatımızdan hiç eksik olmayacak ve siyaset bu merkezde kalmaya devam edecek.

Uludere’yi ve Hrant Dink cinayetini aydınlatın ve Ergenekon’un başarılarına bir son verin artık!

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.