26 Aralık 2024
  • İstanbul9°C
  • Diyarbakır7°C
  • Ankara3°C
  • İzmir11°C
  • Berlin5°C

ERDOĞAN’IN İRAN SEYAHATİ

Fehim Işık

08 Nisan 2015 Çarşamba 07:44

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tartışmalı İran gezisi başladı. Bu satırlar kaleme alındığında, Erdoğan’ın uçağı henüz Tahran’a inmemişti.

Bu gezi öncesinde İran’da Erdoğan’a yönelik ne tür tepkiler var, bir kısmına bakalım...

Tahran’da 8 üniversitenin öğrencileri, Erdoğan’ın İran halkından özür dilemesini umdu. Ziyaretin tatsız geçmesini önlemek için Erdoğan’dan özür bekleyen gençlerin, sokakları hareketlendireceğini de söyleyebiliriz. Elbet sokakları hareketlendirecek gençler, İran yönetiminin bilgisi dahilinde hareket edecek.

Bir başka tepki de İran’ın Pasdaran ordusuna bağlı sivil gönüllülerin oluşturduğu Besiç Güçlerinden geldi. Besiç Gücü adına İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’ye gönderilen mektupta, Erdoğan’a ağır sözler sarf ediliyor; ayrıca Erdoğan’ın İran ziyareti karşısında sessiz kalınmayacağı açıkça belirtiliyor.

Bir grup İranlı parlamenterin Erdoğan’ın İran ziyaretine tepki gösterdiğini ve dışişlerinin ziyareti iptal etmek için girişimde bulunmasını istediğini de biliyoruz.

Elbet Erdoğan’a tepkiler bunlarla sınırlı değil. İran toplumunun ama özellikle de rejime yakın duran kesimlerin önemli bir kısmı Erdoğan’a tepkili...

Bu tepkilerin nedeninin, Türkiye’nin, Suudi Arabistan’ın Yemen saldırısına destek vermesi ile Suriye’de izlediği politikalar olduğunu biliyoruz. Erdoğan’ın, gelinen durumdan İran’ı sorumlu tutması ve suçlaması da işin tuzu biberi oldu.

Bu tartışmalar ışığında Erdoğan’ın İran seyahatinden ne çıkabilir bir de ona bakalım.

Tahranlı üniversite öğrencilerinin istediği olur mu? Yani Erdoğan özür diler mi? Hiç sanmıyorum.

Besiç Güçlerinin ya da İran toplumunun Erdoğan’a tepkili olan diğer kesimlerinin tutumu ne olur? Bunlar, hiç kuşku yok kontrollü bir biçimde Erdoğan’a tepki gösterileri düzenler ve diplomasi masasında “söylenmeyecekleri” Erdoğan’a hissettirirler.

Tabii tüm bu tepkilerin esasen İran yönetiminin tepkisi olduğunu unutmamak gerek.

Hal böyle iken görüşme masasında bir araya gelecek iki devletin koşulları da önem taşıyor elbet.

Suriye krizinin başından bu yana hep yazar çizerim. Ortadoğu’nun iki köklü devleti yani Türkiye ve İran, Suriye krizini sönümlendirmek yerine kendi nüfuz alanlarını genişletme açısından bir fırsat olarak kullanmaya kalktılar. Yani, ateşe körükle gittiler. Bir gün öncesine kadar Esad’la kanka olan Erdoğan Esad’a kılıcını çekti. İran da, Suriye rejimini koruma altına aldı. Türkiye, Suriye muhalefetini silahlandırdı, İran rejimi ile çatışmalı ne kadar radikal dinci grup varsa Suriye’ye soktu. İran ise Besiç güçlerinin yanı sıra Lübnan Hizbullahı’nı bölgede aktifleştirdi. Bu tablo haliyle bir Şii-Sünni bloklaşmasını beraberinde getirdi.

IŞİD’in Suriye ve Irak’ta yayılmaya başlaması aynı zamanda İran’ın müdahil olduğu alanların büyümesini sağladı. İran, Irak’tan Yemen’e, Suriye’den Lübnan’a geniş bir alanda daha fazla etkin olmaya başladı. Suudi Arabistan ve Katar liderliğindeki Arap blokunun Türkiye destekli Yemen saldırısının esas nedenini de bunda aramak gerekir.

Suudi Arabistan ve Katar başta olmak üzere Ortadoğu’daki tüm Arap şeyhlikleri artık İran korkusunu daha çok hissediyorlar. Türkiye bu sonuca yol açan gelişmelerde, yani Suriye krizinin daha başından bu yana geleneksel dış politikasından vazgeçerek taraf oldu. Erdoğan’ın tek yaptığı bu tarafgirliği devam ettirmektir. Belki başka bir yazının konusu olur ama bilmek gerekir ki aksi durum, yani Erdoğan’ın taraf olmaktan vazgeçmesi, Erdoğan’ı da, AKP’yi de tepetaklak ettirir ki salt bu nedenle olsa bile mevcut politikadan geri dönmenin kolay olmayacağını söyleyebiliriz.

İran’ın elinde Türkiye’ye karşı kullanacağı başka kartlar da var. En başta gelen kart, Kürt meselesidir. Bir başka yazımda bunun üzerinde ayrıntılı durmuştum. Tekrar yazmam gerekmiyor. İran, Kürtleri paylaşan dört ülkenin, özellikle de Türkiye ve İran’ın ortaklaşmaması halinde önümüzdeki 10-15 yılda bir parçalanmanın yaşanacağını ve Kürtlerin belirleyici güç olacağını söylüyor.

Tüm bunlardan anlıyoruz ki Erdoğan’ın İran gezisinde masada yalnız Yemen sorunu, Suriye ve Irak’taki gelişmeler olmayacak. Aynı zamanda Kürtler de masanın konularından biri durumunda...

Şunu da unutmayalım, her iki tarafın uzlaşacağı tek nokta Kürtlere yönelik tutumdur.

Kürtlere dönük tutum hariç diğer hiçbir sorunda uzlaşmasalar bile -ki uzlaşmayacaklar- Kürtler konusunda hemfikir olacakları açık İran ve Türkiye’den, Kürtlerin başat siyasi yapıları tedirginlik duyuyorlar mı?

Bu ara Rojava-Güney Kürdistan hattında yaşanan engellemelerden, tutuklamalardan, konuyla ilgili Kürt basınında çıkan haberlerden/yorumlardan hissediyorum ki ne yazık ki Kürtlerin başat siyasi yapıları henüz o kadar tedirgin değiller.

Başta Kürt siyasi yapılarının niçin tedirgin olmadıkları da bir başka yazının konusu olsun...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.