22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara11°C
  • İzmir17°C
  • Berlin-2°C

ERDOĞAN ENTROPİSİ

Kadri Gürsel

13 Mayıs 2016 Cuma 08:42

Bütün iktisadi ve siyasi sistemlerin kaderinde zamanla yozlaşıp yıkıma uğramak vardır. Sistem yorulur; baş gösteren düzensizlik ve istikrarsızlık arttıkça artar. “Siyasal entropi” deniyor bu duruma. Fizikteki “termodinamiğin 2’nci yasası”ndan mülhem bir kavram... 

Entropi, Yunanca kökenli bir sözcük. Özlü ifadesiyle, kapalı bir sistemdeki iç ısı artışından kaynaklanan düzensizliği işaret ediyor. Bu ısı, mekanik işe dönüştürülemeyen faydasız termal enerji birikiminden ileri geliyor. Sistem bir yandan aşırı ısınırken, diğer yandan da işe dönüştürebileceği faydalı enerjiyi üretemiyor. Artan entropi, sürdürülemez bir durum yaratıyor ve nihayetinde sistemi çökertiyor. 

Şöyle düşünün: Bir otomobilin içten yanmalı motoru kapalı bir sistemse ve bakımdan geçip yenilenmediği için faydasız termal enerjiden kaynaklanan ısı artışını önleyemiyorsa, motordaki entropi yükselir ve sonunda o motor yanar. 

Erdoğan rejimi altında yönetilemeyen ve dolayısıyla yenilenemeyen Türkiye’nin hali de böyle işte... 

Türkiye’dekinin adı “Erdoğan entropisi”

Türkiye, tedbir alınmadığı takdirde Erdoğan rejimiyle birlikte yanmak üzere. 

Bu “Erdoğan entropisi” şöyle oluştu: 

AKP iktidarı 2011’den itibaren bir “Erdoğan rejimi”ne dönüştü ve bu rejim Türkiye’nin hiçbir büyük sorununu çözemediği gibi mevcut olanları hem karmaşıklaştırdı hem de bunlara yenilerini ekledi. 

Sorunları kodlamakla yetinelim: 

Yargı düzeni ve eğitimin iflası, bütçe ölçeğinde cereyan eden yolsuzluk, hukuk devletinin tamamen çökmesi, basın ve ifade özgürlüğünün yok edilmesi, laikliğin tasfiyesi, Sünni mezhepçiliği altında Alevilerin sistemli biçimde dışlanması, serbest piyasa ekonomisinden oligarşik kumanda ekonomisine geçiş, artan güvenlik açığı ve terör, Kürt sorunundan kaynaklanan savaş, keyfi ve baskıcı yönetim... 

Ayrıca bu “Erdoğan entropisi” ölçülebilir. Kamuoyu araştırma şirketlerinin halihazırda yaptıkları bir iş de bu zaten. 
Entropinin bir göstergesi, toplumdaki derin rahatsızlık, güvensizlik, karşılıklı düşmanlık, düzene yabancılaşma ve sistemi yönetenlerle ilgili hoşnutsuzluğun seviyesidir. 

Hiçbir diktatörlük, baskı ile yönettiği bir ülkede en azından güvenlik ve istikrarı sağlayamadan ayakta kalamaz. Bunların yanında nispeten yüksek bir büyüme hızı da gerekir. 

Erdoğan’ın baskı rejimi, 1 Kasım’dan önce bir seçim kazanma taktiği olarak güvenlik ve istikrarla kumar oynadı. Güvenlik ve istikrarı seçim zaferiyle değiş tokuş etti; tek parti iktidarını geri kazandı ama şimdi güvenlik ve istikrarı geri getiremiyor ve entropi bu şekilde de artıyor. 

Erdoğan iktidarda kalmak için yol arkadaşlarını da artan oranda dışlayarak, yok sayarak değersizleştirmekten başka bir yöntem geliştiremiyor. Böylece entropiyi kendi eliyle büyütüyor. 

Türkiye’yi ve bölgeyi 2009’dan bu yana birlikte çökertip istikrarsızlaştırdığı baş refiki Davutoğlu’nu da sonunda tasfiye etti. 

Bu fahiş bir hataydı. Biz şimdilik bu ha-tanın “Erdoğan entropisi” ile ilgili yönü üzerinde duralım. Davutoğlu’nun tasfiyesi rejimin düzensizliğini daha da artıracak, iş görme kapasitesini ise azaltacaktır. Kapalı sistemdeki “ısınma”nın derecesi, bu tasfiyenin neden olduğu hoşnutsuzluk nispetinde yükselecek. 

Davutoğlu’nun hükümet darbesi yoluyla tasfiyesi bir yenilenme değil, eksilmedir. Bu tasfiye ile bir sorun çözülmüş değildir, sorunların daha da büyümesinin önü açılmıştır. 

Erdoğan, bir kısır döngü içinde. Kendi rejiminin entropisi arttıkça, başka bir deyişle rejim düzensizleştikçe, başka bir yöntem bilmediği için baskıyı artırarak düzen kurmaya çalışıyor ama bu da tam tersine düzensizliğin daha da yayılmasına neden oluyor. 

Rejiminin sonu da böyle gelecek. Düzensizliği artıran kırılmaların arasındaki zaman aralığı giderek azalıyor. 7 Haziran’da kaybettiği iktidarını savaş başlatarak 1 Kasım’da geri aldı; aradan altı ay geçtikten sonra bu kez darbeyle bir daha geri aldı. Nasıl, nereye kadar? 

İnsanlığın büyük icadı demokrasi, aynı zamanda siyasal sistemlerin kaçınılmaz sonunu geciktirmek içindir. Adil ve serbest seçimler, demokratik siyasi partiler, basın ve ifade özgürlüğü ve hepsinin güvencesi olan hukuk devleti sayesinde demokratik değişim her düzeyde sağlanır, sorunlar tedricen de olsa çözülür ve siyasal entropi seviyesi düşer. 

“Erdoğan entropisi” Türkiye’yi demokrasiden uzaklaştırdığı nispette artıyor, arttıkça da rejimin kaçınılmaz sonu yaklaşıyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.