22 Kasım 2024
  • İstanbul11°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara14°C
  • İzmir18°C
  • Berlin2°C

ERBİL NOTLARI

Orhan Miroğlu

07 Haziran 2012 Perşembe 07:25

Geçen hafta sonunu Erbil’de (Hewlêr) geçirdim. İyi yönetim konulu bir uluslararası toplantıyı, yeni kurulan Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü düzenlemişti. Kurucuları arasında eski siyasetçilerin ve akademisyenlerin olduğu enstitünün ilk çalışması iyi devlet yönetimi konusundaydı.

Federe Kürt Bölgesi’nde, refah seviyesi arttıkça, devlet nasıl daha iyi yönetilebilir sorusu da popüler bir soru haline gelmiş. Çünkü bütçenin yarısı maaşlara gidiyor. Üretmeden kazanan ve hazineden beslenenler, hatta söylendiğine göre devletten üç maaş birden alanların sayısı bir hayli fazla.

Bu maliyete bir de, devletin temel gıda malzemelerini bedava dağıtması eklenince, yatırımlar için çok az bir bütçe kalıyor.

Milli gelir giderek artıyor Kürdistan’da. On on beş yıl öncesinde 300-400 milyondu, şimdi 10 milyar dolara dayanmış durumda. On yıl bile değil, altı yıl sonrası için öngörülen artış bu rakamı on misline çıkarıyor. 2018 yılında Kürdistan hükümetinin bütçesi 108 milyar dolar olacak.

Petrol ve doğalgaz dünya piyasalarıyla buluştukça, bu rakamın katlanarak büyüyeceğini görmek çok zor değil. Türkiye bu globalleşmenin ve tek ürüne bağlı büyümenin en yakın ve en doğal aktörü durumunda. Bu durumda Türkiye bir türlü bitiremediği GAP için gerekli olan 20 milyar dolar civarındaki parayı Kürdistan hükümetiyle işbirliği yaparak temin edebilir dersem şaşırmayın, çünkü bu uzak bir ihtimal değil kesinlikle.

Yani öyle bir aşamaya geldik ki, GAP bir Kürt-Türk projesi olarak tamamlanabilir.

Kürt bölgesinde nüfus beş milyon civarında. Kişi başına milli gelir, 2011 yılında 5300 dolar olarak gerçekleşmiş. Altı yıl sonra bu rakam 45-50 bin dolara ulaşmış olacak. Birkaç yıl önce imar hizmetlerinde çalıştırılmak üzere aylığı dört dolardan işlere (yanlış duymadınız dört dolar) binlerce kişi başvururken, şimdi hizmet sektöründe Bangladeş ve benzeri yerlerden gelen işçiler 200-300 dolara çalışıyor. Yani Kürtler bu paraya çalışmaya artık razı değil.

Yaklaşık iki yıl sonra gittiğim Erbil’i biraz daha değişmiş buldum.

Şehrin mekânsal bölünmesi hızla devam ediyor.

Milyon dolarla başlayan konutların satışında anlaşılan ciddi bir sorun yok.

Divan iki yıl önce inşaat halindeydi, o da tamamlanmış. Irak’taki siyasi sürecin belli başlı sorunları için taraflar çok değil birkaç yıl öncesine kadar Batılı başkentlere koşturur dururlardı. Şimdi Erbil’in beş yıldızlı otelleri müzakere ve diyalog amaçlı siyasi buluşma mekânlarına dönüşmüş.

Divan bütün haşmetiyle Erbil’in ortasında geceleri parlayan bir inci gibi duruyor.

Koç Grubu’nun, Boyner’le beraber Kürt bölgesinde yeni keşfedilen doğalgaz yataklarına talip olacağı söyleniyordu. Tabii bu konuda resmî bir doğrulama yok, ortada dolaşan haberler şimdilik dedikodudan ibaret. Ama olmaması için de bir sebep yok tabii. Hükümetin izlediği politikalar, yabancı yatırımcıyı her bakımdan yatırıma teşvik ediyor.

Bir zamanlar Türkiye’nin arka bahçesi deniyordu buralara. Arka bahçeye fidanlar dikilmiş, fidanlar meyveye durmuş artık. Bahçeyi korumak ise Irak’ın diğer bölgelerine, Erbil’den yüz kilometre mesafedeki Kerkük ve Musul gibi şehirlere göre daha kolay.

Erbil’de güvenlik sorunu diye bir sorun yok. Bölgesel hükümetin radikal gruplara yönelik tutumu, güvenlik stratejilerini öne çıkaran bir tutum değil, daha çok bu grupları sisteme entegre etmeyi amaçlıyor. Bu bakımdan en uzlaşılamaz sayılan ve geçmişte çok sayıda şiddet eylemi yapan gruplara dahi, şiddete başvurmamaları koşuluyla, siyaset yapma ve partileşme hakkı tanınıyor.

Bizde siyasi istikrarın, yüksek seçim barajı yoluyla korunabileceğine inanıldı. Ama bu tercihin özellikle Kürt meselesi bağlamında maliyeti çok yüksek oldu.

Kürt parlamentosu siyasi çoğulculuğu tanıyan ve önem veren bir parlamento. Baraj yok. Komünist Parti gibi bazı partiler seçimlerde aldıkları oy oranlarına bakılmaksızın hükümette bir veya iki bakanlıkla temsil ediliyorlar. Bölgesel hükümetin Kültür Bakanı bir komünist.

Sorunsuz bir bölgeden söz etmiyoruz, dağ gibi sorunlar var elbette.

Mesela Kerkük referandumu, petrolle alakalı anlaşmalar. Kerkük referandumunun daha fazla ertelenemeyeceği açık. Erteleme her şeyden önce Kerkük halkını mağdur ediyor. Gidip görmek fırsatım oldu. Şehir, yoksulluk ve güvenlikle malul bir görünümde. Işık okullarından biri Kerkük’te bulunuyor. 1994’de başlayan eğitim hamlesi aralıksız devam ediyor. Bu okullarda okuyan binlerce öğrenci, İngilizcenin yanı sıra, bu ülkede konuşulan bütün dilleri öğreniyor. Türkiye’nin bölgedeki varlığının ve etkisinin itmesiyle, Türkçe öğrenmeye ciddi bir merak var. Arka bahçemizde süreç, şimdilik fena gitmiyor, hatta daha da iyiye gidecek gibi görünüyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.