ERBİL ANKARA’YA KIRGIN
Aslı Aydıntaşbaş
11 Eylül 2014 Perşembe 04:30
‘Hayal kırık-lığına uğradık. 4 yıldır halkımıza Türkiye’nin en yakın dostumuz olduğunu anlatıyoruz. Ama ilk gerçek sınavda hayal kırıklığı yaşadık. IŞİD Erbil’e yaklaştığında gerçekten yardıma ihtiyacımız vardı. Bir daha bu kadar zor bir durumla karşı karşıya kalacağımızı sanmam. Dostun yardımına gelmeyince, hayal kırıklığı daha fazla büyük oluyor... ”
Yukarıdaki sözler, Mesud Barzani’nin sağ kolu ve Kürdistan Bölgesi Başkanlık Divanı Başkanı Fuad Hüseyin’e ait.
Erbil’deki ofisinde görüştüğüm Fuad Hüseyin’e, bu ifadeleri yazacağımı söylüyorum. Çünkü görüştüğüm tüm yetkililerden duyduğum bu hissiyatın, son 4 yıldır tüm enerjisini birbirleriyle yakınlaşmaya harcayan Ankara ve Erbil arasındaki yeni bir dönemin işareti olmasından korkuyorum.
”Yaz, yaz tabii...” diyor Fuad Hüseyin.
Musul’un düşmesi sonrası bir anda kendini IŞİD’le karşı karşıya bulan Irak Kürdistan bölgesinden izlenimlerimi 4 gündür Milliyet’te haberleştiriyorum. Ama turpun büyüğünü sona sakladım. O da Iraklı Kürtlerin IŞİD karşısında Türkiye’nin kendilerini yalnız bıraktığı hissi...
Konuştuğum bütün yetkililer, şu ya da bu şekilde IŞİD saldırırken Türkiye’nin yardıma gelmediğinden, rehine krizini bahane ettiğinden yakındı. Fuad Hüseyin, geçen hafta Rudaw’a verdiği röportajda, 2 Ağustos’ta gizlice Türkiye’ye giderek IŞİD’e karşı yardım istediğini ancak Çankaya seçimleri nedeniyle beklenen yardımın gelmediğini açıkladı.
Daha diplomatik konuşan Neçirvan Barzani ise Milliyet’e ”Türkiye yardım etti ama yeterli diyemem. Daha fazlasını beklerdik” dedi.
Aslında bakarsanız Ankara hiç yardım yapmıyor değil. İnsani yardım da var, askeri destek de. Özellikle de son 2 haftada. Ancak kısıtlı miktarda ve geç.
Bunun yarattığı psikolojik ortam, son dönemde bölgedeki tek müttefiki Erbil olan Ankara açısından ciddi bir sıkıntı. Mevcut konjonktürde Ankara’nın Kürtleri küstürme lüksü yok. Stratejik olarak yegâne müttefikimiz onlar.
Kuşkusuz Musul’daki rehinelerin can güvenliği her şeyden önemli. Ankara’nın bu konuda hassasiyet göstermesini, hem NATO hem de Kürt bölgesi nezdinde geri planda kalmak istemesini anlamamak mümkün değil.
Ancak bu iş, biraz daha nazik, diplomatik açıdan daha hünerli, aynı anda hem Batı hem de Doğu’yu kızdırmadan yapılabilir.
Düşünüyorum da örneğin çok mu zor IŞİD Erbil’e 22 km yaklaştığında, Ankara’nın Erbil’e 2-3 danışman yollaması ya da TSK’nın yakın tanıdığı peşmerge komutanlarına ”Var mı bir ihtiyacınız?” telefonu açması? Çok mu zor Erbil’in düşmesine 5 kala Ankara’nın sessiz sedasız yardımda bulunması?
Nitekim İran tam da bunu yapmış. Üst düzey bir Kürt yetkili ”İranlılar hemen geldiler. ‘Biz eski dostuz. Ne ihtiyacınız varsa söyleyin’ dediler” diyor. İran’ın kara kutusu Bedir Birlikleri Komutanı Kasım Süleymani, Bağdat-Erbil arasında mekik dokuyor. Süleymani, bizzat peşmergeyle birlikte Türkmen şehri Amerli’nin savunmasında IŞİD’e karşı savaşarak kenti kurtaranlardan...
Alt alta koyalım... IŞİD meselesi, Washington’dan Erbil’e Türk dış politikası için ciddi bir açmaza dönüşmüş durumda. Rehine krizin işin sadece bir yüzü. Onun ötesinde IŞİD’in Türkiye-Suriye sınırını ele geçirmiş olmasının getirdiği kısa ve uzun dönem tehditler var.
Türkiye açısından IŞİD’e karşı cepheye katılsan bir türlü, katılmasan bir türlü...
Hareket edemiyoruz; sıkışık kaldık. Ve her şey çok hızlı değişiyor...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.