25 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır6°C
  • Ankara0°C
  • İzmir7°C
  • Berlin8°C

ENDİŞE VE KAYGILARA CEVAPLAR…

Hüseyin Gülerce

10 Mayıs 2013 Cuma 08:36

Çözüm sürecine destek verenler de dâhil, endişe ve kaygılar var. Bu, kanaatimce üç temel sebepten kaynaklanıyor. 

Birincisi, CHP ve MHP, başta genel başkanları olmak üzere, İmralı görüşmelerini esas alarak, sürecin bilinmezlerle dolu olduğu noktasında ha bire kafa karıştırıyorlar. İtirazlarında haklılık payı olsa bile, hükümeti ihanetle suçlamaya kadar varan üslupları, haklılıklarını unutturuyor, siyasî tavra dönüştürüyor. Dolayısıyla eleştirileri, yapıcı değil, yıkıcı oluyor, endişe ve kaygıları besliyor. 

İkincisi, KCK-PKK-BDP çizgisiyle temsil edilen siyasî Kürtçülük hareketinin güven vermeyen tavır, hedef ve üslupları, tam bir endişe kaynağı. Yıllardır, terör, şiddet ve baskı ile ulaşamadıkları hedeflere, çözüm sürecinde “barış” lafını öne çıkartarak, “artık siyasî mücadele dönemi” diyerek, farklı bir yolu deneyerek ulaşmak istiyorlar… Demokratikleşme derken, vali ve kaymakamların kaldırılmasını telaffuza kadar varan, bugünün gerçekleriyle asla bağdaşmayan, Türkiye’yi, federal bir yapıya doğru zorlamaya çalışan, ülkenin yüzde 85’ini oluşturan Türk çoğunluğun hassasiyetlerine balta sallayan bir tavır… 

Güven problemi için başka sebeplerimiz de var. KCK-PKK terör yapılanması; bugüne kadar kendilerine karşı çıkan aşiretleri, kanaat önderlerini, siyasî mücadeleden yana tavır koyarak şiddeti onaylamayanları, çocuklarını bile katlederek sindiren, korkutan, tehdit, şantaj ve baskı uygulayan bir karabasandır. Bunların anladığı demokratik özerklikte, kendilerinden olmayanların hayat hakkı yoktur. Bu gerçek, birlikte yaşama iradesinin sahibi bölge insanının iliklerine kadar işlemiştir. Önceki gün Zaman’da Aziz İstegün imzalı manşet haber çok önemliydi. PKK’nın, dağdaki silahları sınır dışına çıkardıktan sonra şehir merkezlerinde yoğunlaşacağı, çözüm süreci ile birlikte KCK’nın yeniden hareketlendiği, örgütlenme, taban geliştirme, ideolojik eğitim ve vergilendirme konularında faaliyetlerin arttığı, dağa çıkışların devam ettiği hususları elbette endişe kaynağıdır… 

Üçüncüsü, KCK-PKK-BDP, dış bağlantıları olan, Türkiye’nin güçlenmesinden rahatsızlık duyan komşu ülkelerin ve küresel güç odaklarının etkisinde bulunan bir yapıdır. Dış konjonktürdeki değişiklikler, çözüm sürecini her türlü provokasyona açık halde tutuyor. 

Bütün bunlara rağmen, çözüm sürecinin getireceği iç barış ikliminin, Türkiye’nin yarınları adına çok değerli olduğuna inandığım için şahsen ben desteğimi sonuna kadar devam ettireceğim. Bu meseleyi sırf AK Parti çözüyor diye pompalanan bazı endişe ve kaygılara da katılmadığımı beyan ediyorum: 

1. AK Parti, BDP’nin dümen suyuna girmeyecektir. BDP ile başkanlık, yarı başkanlık karşılığında pazarlık olmayacaktır. 

2. AK Parti, KCK-PKK’nın meşrulaştırılarak; terör, şiddet ve baskı ile elde edemediklerini, çözüm sürecinde elde etmesine asla göz yummayacaktır. 

3. Yeni anayasa ve demokratikleşme, KCK-PKK-BDP’ye rehin verilmemiştir, verilmeyecektir. Zaten bu konuda bu çizgi, parti kapatmanın zorlaştırılmasına karşı çıkmak ve referandumda hayır cephesinin değirmenine su taşımaktan sabıkalıdır. Demokratikleşme talebinin asıl sahibi, 2010 referandumunda yüzde 58 evet diyen iradedir… 

4. Türk milleti, anayasada silinmeyecektir. Ancak herkesi Türk olarak tanımlama devri, vesayet zihniyeti bitecektir. 

5. AK Parti, Türkiye’yi federasyona götürecek, ardından da bölünmesine neden olacak bir tavizi asla vermez, vermeyecektir…