EN BÜYÜK TÜRK DAYISI VE EĞİTİM SİSTEMİMİZ
Roni Margulies
28 Kasım 2013 Perşembe 08:49
Ben mi yeni fark ettim, yoksa yeni mi yapılmış, bilemiyorum, ama İzmir’de çok duygusal ve çok millî bir heykelle karşılaştım. Ne heykeli olduğunu anlayamayanlar için güzel bir hizmet de sunulmuş ve heykelin kaidesine “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’in annesi Zübeyde Hanım” yazılmış.
Herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, Mustafa Kemal için “Nerenin kurucusuydu yahu?” veya “Bir türlü hatırlayamıyorum, annesinin adı neydi?” diye düşünür mü? Düşünmez, düşünmeyi teklif bile edemez, ama yine de güzel bir hizmet.
İzmir dönüşü Yeşilköy’den otobüse binmiş Sahil Yolu’nda gidiyordum ki, Samatya’da Zübeyde Hanım’ın bir heykelini daha gördüm. Bunun kaidesinde de “En büyük Türk anası” yazıyordu.
Düşünmeden edemedim, Mustafa Kemal’in tek akrabası anası değildi ki. Ülkemizin başka yerlerinde “En büyük Türk babası”, “En büyük Türk teyzesi”, “En büyük Türk dayısı”, “En büyük Türk baldızı” gibi heykel ve büstler var mı acaba?
Yoksa, niye yok? Baldızdan emin değilim, ama en azından Ali Rıza Bey’e ayıp olmuyor mu?
Dersimiz matematik hocamız otomatik
Sonradan öğrendim ki, ben Sahil Yolu’nda bunları düşünürken, memlekette herkes başka bir şeye kafa patlatıyormuş. Millet birbirine girmiş, ortalık kan revan içinde. Eski dostlar düşman olmuş, aralarına nifak girmiş, “kafa patlatmak” mecazî olmaktan çıkmış.
Önce sandım ki kavganın temeli, Mustafa Kemal’in annesinden öğrenip bize öğrettiği “En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır. Millî eğitimde süratle yüksek bir seviyeye çıkacak olan bir milletin, hayat mücadelesinde maddî ve manevî bütün kudretlerinin artacağı muhakkaktır. Eğer Cumhurbaşkanı olmasam, Eğitim Bakanlığı’nı almak isterdim” sözleriyle ilgili.
Değilmiş. Eğitimle alakası bile yokmuş tartışmaların. Mesele çok daha basitmiş: Cemaat’ten yana mısın, hükümetten yana mı?
Eğitim gibi temel bir konunun bu şekilde tartışıldığı, böylesi bir tartışma sonucunda tüm anne ve babaların “Siz bu kadar manyaksanız, biz de çocuklarımıza okula göndermiyoruz” diyerek okul boykotu uygulamadığı bir başka memleket düşünmekte çok zorlanıyorum.
Bize ne yahu hükümetle Cemaat’in kavgasından? Kavga edeceklerse, çekilin kuytu bir yere, tekme tokat girişsinler birbirlerine. Çocukların eğitimi ve geleceği bu kavganın çerezi olamaz.
Üstelik, sözde tartışır gibi yaptıkları konunun özü o kadar basit ki:
1) Eğitim haktır. Eğitim sunmak devletin görevidir. Bu görevin nasıl yerine getirileceğine seçilmiş hükümet karar verir. Kimseye hesap vermek zorunda olmayan bir “cemaat” karar veremez.
2) Geçmiş hükümetlerin ve ilk 11 yılı boyunca bu hükümetin uyguladığı politikalar sonucunda, saçma sapan bir eğitim sistemi oluşmuştur. Lise ile üniversite arasında, sistemin saçmalığından ve yetersizliğinden kaynaklanan, velileri sömüren, öğrencilere hayatı zehir eden garip bir tampon bölge oluşmuştur. Bu bölge, yani dershane sektörü, bir hilkat garibesidir. Dershane diye bir şey olmamalıdır. Dolayısıyla, Cemaat’in dershane savunusu anlamsızdır. Dershaneleri kapatmak doğrudur.
3) Dershanelerin liseler arasındaki eşitsizliği telafi ettiği, fakirlere hizmet ettiği iddiası gülünçtür. Aynı eşitsizlik dershaneler için geçerli değil mi? Dershanelerin de en iyilerine zengin çocukları gitmiyor mu? Kaldı ki, eşitsizliği düzeltmenin yolu dershane sektöründen değil, eğitim sisteminin adam edilmesinden geçer.
4) Demek ki, dershaneleri kapatan hükümet, sistemin tümünü nasıl değiştireceğini, lise eğitimini ve giriş sınavlarını nasıl ıslah edeceğini planlamak ve anlatmakla yükümlüdür.
5) Yani Cemaat tümüyle haksız. Hükümet hemen hemen tümüyle haksız. Niye? Çünkü konu eğitim değil. Konu bizi ilgilendirmeyen bir itişme. (Serbestiyet)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.