23 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara12°C
  • İzmir18°C
  • Berlin1°C

ELLER BİRBİRİNE DEĞMELİ...

Ali Bayramoğlu

29 Ağustos 2012 Çarşamba 09:16

Değişim rüzgârını arkanıza mı alacaksınız yoksa önüne atılarak ellerinizi, bedeninizi kullanarak durdurmaya mı çalışacaksınız?

Zihinsel terazinizde özgür birey küfesi mi ağır basacak yoksa tabuların ve kalıpların Türkiye'si mi?

Bu topraklarda yaşayan her kimlikten insanın asli sorularıdır bunlar...

Bunlar çağın bahsine, günün tartışmasına, demokrasinin ruhuna işaret eden sorulardır...

Aslında bir süredir bu sorular, doğru sorular istikametinde ilerliyoruz. Tüm sıkıntılara, kimi köklü sorunların diretmesine, kimi siyasi irade zaaflarına Türkiye'nin son yıllarda yaptığı büyük hamleyi tartışmaya bile gerek yok...

Bu hamle, meşruiyetini "çatışmadan uzak açık toplum" talebine sarılan kamuoyundan aldı. İtici gücünü ise globalleşmenin siyasi ve ekonomik "zorunlulukları"nda buldu. Ve çift yönlü, hatta "kendiliğinden" bir değişim hamlesine dönüştü.

Kendiliğinden zira, bir yönüyle bu hamle Türkiye'nin 80'li ve 90'lı yıllarını kuşatan depolitizasyon ortamını yerle bir etti. Başka bir deyişle, toplumsal istekler ile siyasi kararlar arasındaki bağları yeniden tesis etti, kapalı ve aşırı çatışmacı siyaset mekanizmasının toplumsal, kültürel her unsuru içine hapsetmesine bir bakıma son verdi.

Siyaset mekanizmasını her değişim döneminde tezahür eden eski hastalığından, dışa açılma zorunluluğu ile içe kapanma refleksi arasındaki ahenk politikalarından bir ölçüde kurtaran da uluslararası denge destekli bu yeni toplumsal rüzgar oldu.

Bu rüzgar sayesinde ülke demokratikleşme, sivilleşme istikametinde tarihinin en önemli mevzuat değişikliklerini gerçekleştirdi.

Ardından bu değişikliklerin uygulanması safhasında ciddi bir saray kavgasına tanık oldu, asker-sivil arasında cereyan eden bu kavganın sonunda sivil alan genişledi.

Ve şimdi sıra bu genişleyen sivil alanın inşa edilmesine, sivil değer çiçekleriyle donatılmasına geldi.

Bu üçüncü safha, sivil alanın inşası ve sivil değerlerin beslenmesi safhası, aslında yaşanan değişimin "kurumsallaşması" aşamasına işaret ediyor...

Zor bir safha bu.

İlk safhada siyasi iradenin tek taraflı kararlarıyla yol alınmıştı.

İkinci safhada siyasi aktörler arası her alanda büyük savaş, çatışma yaşandı.

Son safha ise bu kez aktörler arası ittifakı gerektiriyor. Zor olması ittifakın, mutabakat ve katılım gibi araçları mutlak kılmasıdır.

İşte burada tekliyoruz...

Bir düzeni yerle bir ederken görülen siyasi etkinlik kurma safhasında yok...

Bunun pek çok nedeni var...

Her şeyden önce şiddet meselesi var...

Şiddet Kürt sorunu üzerinden siyasi alanı daraltıyor, zihinlerdeki siyaset ve sorun çözümü ilişkilerini zedeliyor. Bunda Kürt siyasi hareketinin büyük payı var.

Bu hareketin ürettiği şiddete, şiddet stratejisine karşı siyasi yanıt bulmakta zorlanan ve bunun sonucu olarak otoriterleşen yönetim anlayışının da daralmada payı var.

Kimi unsurlarıyla AK Parti'yi kuşatan, "insansız siyaset", "katılımsız cumhuriyet" anlayışlarının ciddi payı var.

Değişimi, artık, toplumsal talep-siyasi karar ilişkisini temsil eden siyaset taşımalıdır.

Türkiye'nin önüne açılan yeni sayfada, tehdit değerlendirmesinden çok, iç ve dış girdi değerlendirmesi, kapanmaktan çok açılma, yasaktan çok özgürlük, asayiş tedbirlerinden çok sosyal tedbirlerin yer bulması böyle mümkün olur.

Bu aynı zamanda temel hak ve özgürlükler alanının korunmasının da garantisidir.

Burada ilk sorumluluk açık bir şekilde, kendisini katılımcılık konusunda yenilemek, üçüncü safhaya uyum sağlamak zorunda olan iktidarındır...

"Nasıl bir Türkiye istiyoruz..." dün önemliydi, bugün de önemlidir.

Nihai yanıt henüz verilmemiştir.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.