12 Aralık 2024
  • İstanbul9°C
  • Diyarbakır3°C
  • Ankara5°C
  • İzmir10°C
  • Berlin1°C

ELEŞTİREL BİR DİNDARLIK İHTİYACI

Mücahit Bilici-

06 Aralık 2014 Cumartesi 10:20

İslam dünyasındaki aydınlar, Müslümanların kaderini bazı Müslümanların yüzeysel otantiklik arayışına feda etmemeli. Zulme bulaşma hangi dindarlık adına olursa olsun reddedilmeli ve Müslümanlar din adına yapılan yanlışlara karşı din adına pozisyon almalı ta ki yapılan yanlışlar dinle özdeşleştirilmesin.

İslam politik alanı şekillendiren önemli etik prensipler içerir: özgürlük, adalet gibi. İslam’ın resmî bir devlet anlayışı yoktur. “İslam devleti” düşüncesi modern Müslümanların bizde de olsun kabilinden ürettiği bir tepkisel düşüncedir. İslam’da adalet, dürüstlük, düşmanın bile olsa ölüye saygı, savaşta çatışmayanları ama özellikle çocuk ve kadınları koruma gibi ilkeleri vardır mesela. Faiz haramdır ama İslam ekonomisi kapitalist veya anti-kapitalist denilemez. İslam, tarihi durduran ve donduran bir totaliter ideoloji değildir. İslam’ın sadece kendisi değil, İslam hukuku olarak bilinen hukuk anlayışı bile “yaşayan” bir hukuktur. Bu açıdan toplumların şartlarını dikkate alan bir değerler pınarıdır. Maalesef modern İslamcılık ve İslam’a cahil olan modern seküler ideolojiler elbirliği ile İslam’ı alternatif bir politik ideoloji seviyesine düşürmüştür.

Müslümanlığın yeniden insanlığa örnek olması elbette ki mümkün. Bunun için Müslümanların bencilliğe, milliyetçiliğe ve menfaate tamah etmemesi gerekir. Sadece kaybetmeyi göze alanlar ve hatta kendi eliyle kaybetmeyi seçenler muhataplarını kazanırlar. Batı düşmanlığı Müslümanları adi bir rakip seviyesine düşürür, örnek alınacak moral bir üstünlükle mücehhez kılmaz. İntikam almaktansa, kalp ve vicdanları kazanmaya odaklanmalı. Müslümanlar İslam’ı bir silah olarak kullanmamalı. İslamcılık bu açıdan bir felakettir.

İslam toplumlarındaki mezhep, etnik ve anlayış farklarının birer boğazlaşma nedeni hâline gelmesi, bir grubun diğer grup üzerinde tahakküm kurması, kurmak istemesi sebebiyledir. Demokrasi de Şeriat da hürriyet ve adalet devleti kurmak ister. Müslümanlar bugün ne demokrasiyi biliyor ne de şeriatı. Bir tek mütehakkim devleti tanıyorlar.

Eleştiriye tahammülü öğrenemeyenler medeniyet kuramaz, sorunlarını çözemez. Buna dinî eleştiri ve görüş farklılıkları dâhildir. İnsan, itiraz ve eleştiri imkânına sahip olmasaydı insan olamazdı. Acı ama gerçek: Müslümanların yeterince insan olmayı başardıkları söylenemez.

Batı Müslümanlar için mümkün ufkun sınırlarını çizmez, çizmemeli. Ancak Batı’yı şeytanlaştırmanın Müslümanları faydası kuru bir milliyetçilik duygusu iken zararı kesindir.

Türkiye’nin bir imparatorluk mirasına sahip olması hem avantajına (özgüven kaynağıdır) hem de dezavantajınadır, çünkü hamaset için zihinler hazırdır. Yeni Osmanlıcılık veya İslam âleminin kaderinin Türklere, Türkiye’ye bağlı olduğu gibi düşünceler Türk milliyetçiliğinin İslami hissiyata zerkettiği bir seçilmişlik duygusundan kaynaklanmaktadır. Her millet kendine bazı misyonlar biçer ve buna inanır. Bunun bir ihtiyaç olduğunu teslim etmekle birlikte kendi efsanesine fazlasıyla inananların gerçeklere karşı körleştiği gerçeğini de not etmek zorundayız. Türkiye önemli bir ülkedir ve bölgesel, küresel liderlik rolleri oynayabilir. Fakat bu prematüre bir tarzda hazırlıksız, altyapısız olacak bir şey değildir.

Türkiye siyaseti şu anda tıkandığı için tek parti durumu var. AK Parti dindar cumhuriyetin tek partisidir ve her geçen gün kendi tek parti rejimini kuruyor. Türkiye bir geçiş sürecindedir. Devrimin demokratik rahatlaması tamamlanınca ve devrim nimetleri yeterince yağmalanınca siyaset de yeni bir döneme girecektir. Milli iradeden demokrasiye geçiş kaçınılmaz bir süreç gibi görünüyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.