EKİM DEVRİMİNE DOĞRU...
Ali Bayramoğlu
27 Eylül 2013 Cuma 08:37
Türkiye 2003'den bu yana pek çok demokratikleşme paketi hazırladı. Devletin yeniden yapılanması, temel hak ve özgürlükler alanının genişlemesi anayasal değişimleri de kapsayan bu paketlerle son 10 yıllık reform sürecinin temelini oluşturdu.
Yeni demokratikleşme paketi önümüzdeki hafta açıklanacak.
Süpriz vurgularına rağmen, paketin esasını, başörtüsünün önündeki engelleri kaldıran düzenlemeler, azınlıklara ilişkin uygulama iyileştirmeleri, Alevilere yönelik hizmetler meselesi, Kürt meselesiyle ilgili kimi kritik hamleler oluşturuyor.
Bunun yanında iki hususa özellikle dikkat çekmek gerekir.
İlki yeni paketin reform ve demokratikleşme politikalarında sürekliliği ifade edecek olmasıdır.
Bunun için de bulunduğumuz koşullar itibariyle anlamı büyüktür.
Malum siyasi iklim bulutlu. Güvenlikçi uygulamalarda doz artışı, iktidarda kişileşme, kimlikçi politika ve eksik demokrasi tartışmaları, artan bir sokak siyaseti eğilimi, bunlara endeksli toplumsal kutuplaşma aşikar.
Bu koşullarda demokratikleşme paketinin bu 'bulutları' kısmen dağıtması ve 'olumsuz iklimi' kısmen değiştirmesi ciddi bir beklentidir.
Gerçekten de ülkenin şu anda en çok ihtiyaç duyduğu şey, 'reformcu ve demokratik siyasi hava'nın ülkeyi yeniden kuşatması, siyasi iktidarın bu çerçevede özellikle söylem düzeyinde ciddi bir gözden geçirme yapmasıdır.
Paket içeriği itibariyle böyle gözden geçirmeyi bir yönüyle içermektedir. Farklı kimliklerin kültürel alan ve haklarının altını çizen paket, bu çerçevede çoğulcu bir toplum telakkisi üzerine oturmaktadır. Ve pakete şeklini veren devletin yasal ve meşru işletmecisi siyasi iktidardır. Umarız bu içerik, siyasi iktidar söylemi, siyasi ilişkiler ve toplumsal algı açısından da olumlu bir değişim etkisi yapar.
'İkinci husus', açık, Kürt meselesine ilişkin adımlardan oluşuyor.
Her ne kadar bu adımlar siyasi iktidar tarafından genel bir demokratikleşme politikasının unsurları olarak tanımlansa da, bu aynı zaman barış süreciyle, bu sürecin demokratikleşme aşamasıyla doğrudan ilişkili adımlardır.
Başbakan'ın şu sözlerini bu çerçevede değerlendirmekte fayda var: 'Verdiğimiz sözleri şartlar oluştuğu, imkanlar el verdiği için bir reform paketi halinde hayata geçireceğiz. Kimsenin zoru ve dayatması ile değil. Sözünü verdiğimiz için, engeller ortadan kalktığı için milletimize yeni ufuklar açacağız...'
Pakette Kürt meselesi açısından üç konunun öne çıktığı görülüyor:
Ana dilde eğitim, seçim sistemi ve yerel yönetimler meselesi...
Paket ana dilde eğitim konusunda mevcut eğitim sistemini değiştirmiyor, ancak 'Kürtçe eğitim verecek özel okul açma imkanı' getiriyor.
Açıktır ki, bu, hem ana dil meselesi açısından, hem eğitim düzeni bakımından hem Kürt sorununda alınan yolla ilgili olarak son derece önemli, ön açıcı bir reform adımıdır. İsteyen her Kürt için ana dilde eğitim imkanlarını mümkün hale getirmektedir.
Yerel yönetimler meselesine gelince...
Şüphe yok ki, ademi merkeziyetçi bir yapıyı ancak anayasal düzeyde tanımlamak mümkündür. Bununla birlikte Türkiye'nin AB Yerel Yönetim Şartı'nın kimi maddelerine koyduğu çekincelerikaldırması bu paketin önemli unsurlarından birisidir.
Bu da uygulamada ademi merkezi bir yapıya, yerinden yönetime kapı açacak kendi başına son derece önemli bir hamledir.
Seçim barajı konusunda adım atılmamakla birlikte Kürt partileri ve temsilinin önünü mevcut duruma göre daha çok açacak 'daraltılmış bölge' esasına dayalı seçim sistemi önerisi pakette yer alıyor.
Bu düzenlemenin doğrudan Kürt meselesine ilişkin olduğu açıktır.
Özetle bu paketle siyasi iktidar barış süreciyle ilgili angajmanını az ya da çok yerine getirmiş olacaktır.
Bunu önemsemek, demokratik bir aşama olarak değerlendirmek gerekir.
İktidarın 'iç kabinesi'nin bu paketi bugüne kadar hazırlanan en önemli ve hayati paket olarak gördüğünü belirterek bitirelim yazıyı...
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.