DUVARA KARŞI
Mesut Yeğen
16 Ekim 2016 Pazar 21:45
Çözüm Süreci’nin 2013’te başlayan safhası Kürd Meselesi’ni Türkiye sınırları içerisinde tutmak ve çözmek için belli ki son şansmış; kaçırdığımıza epey ah vah edeceğimiz, bir daha yakalaması zor bir son şans. Kürd Meselesi, Çözüm Süreci’nin çöktüğü 2015 Mart’ının ardından, neredeyse geri dönüşsüz bir biçimde, Türkiye harici de bir hüviyet edinmiş durumda. Hem de iki katmanlı bir biçimde. Türkiye’nin Kürd Meselesi ilk katmanda Irak ve Suriye’deki Kürd Meselesine, ikinci katmanda da Irak ve Suriye’nin akıbetine bağlanmış durumda. Bu haliyle de ABD, AB, Rusya, İran, Türkiye ve Suudi Arabistan başta olmak üzere ‘hemen herkesin’ ilgi alanına girmiş iki meseleye bağlanmış durumda. Türkiye’nin Kürd Meselesi’nin seyri ve akıbeti belli ki Irak ve Suriye’nin ve bu iki ülkedeki Kürd Meselesi’nin seyri ve akıbetiyle beraber şekillenecek.
Peki nasıl seyreder Irak ve Suriye’de işler ve Irak ve Suriye’de ve elbette Türkiye’de Kürd Meselesi’nin akıbetine olur? Bütün bu işler dostlukların ve düşmanlıkların sık sık yenilendiği, bir meselede düşman olanların başka bir meselede dost olabildiği bir ortamda yürüdüğü için “kesin şu olur” demek imkansız; ama zayıf ve kuvvetli ihtimaller analizi yapmak halen mümkün.
Kürd Meselesi’nin Irak, Suriye ve Türkiye düzleminde ortak olmasa da birleşik seyrinde ortaya çıkabilecek ihtimallerin en iyisi ve en kötüsü aynı zamanda en zayıf olanları. En kötü ihtimal şu: Kürdlerin meskun olduğu dört ülkenin iki ‘yerel’ patronu olarak İran ve Türkiye her dört ülkede birden Kürdlere gün yüzü göstermeyecek bir statükoda uzlaşabilir. 1991 öncesi durumun bugündeki bir tekrarı olabilecek bu ihtimalin gerçekleşme ihtimali, eski tip bir küresel savaş çıkıp da İran ve Türkiye’yi bölgede yalnız bırakmadıkça, neredeyse sıfır. Kürdlerin meskun olduğu havali ve civarında işler bugünkü parametrelerle yürüdüğü müddetçe, ne Kürdlerle İran ve Türkiye’nin yalnız kalma ihtimali var, ne de İran ve Türkiye’nin aralarındaki tek meselenin “Kürdleri nasıl tepeleyelim” olma ihtimali.
En iyi ihtimal de çok zayıf. Bölgedeki ülke sınırları statükosunu sarsmadan Kürdlerin hakkının hukukunun korunmasına imkan verebilecek olduğundan en iyi ihtimal olarak görünen “Kürdlere özerklik, İran’a, Türkiye’ye, Irak’a ve Suriye’ye demokrasi” ihtimali de ilki kadar zayıf görünüyor. Seneler önce Abdurrahman Qasımlo’nun İran merkezli formüle ettiği bu seçeneğin alıcısı geçmişte çok olmamıştı, ama bugün hiç yok. Kaldı ki, demokrasi fikri bugünlerde ne bu havalide, ne de başka yerlerde revaçta.
Üçüncü ihtimal, IŞİD’in Irak ve Suriye’den ABD, Rusya, Irak, İran ve Suriye’nin uzlaşacağı bir çerçevede tasfiye edilmesine bağlı olarak Irak Kürdlerinin konfederal, Suriye Kürdlerininse federal bir statüye kavuşması. ABD, Rusya ve İran’ın, Irak ve Suriye’deki Sünnilerin statüsü üzerine uzlaşması halinde çalışabilecek gibi görünen bu ihtimal gerçekleşirse, Kürd Meselesi’nin Türkiye’deki seyrinde büyük ihtimalle bugünküne rahmet okutan bir sertleşme durumu ortaya çıkar. Irak ve Suriye’deki rejimlerin (ve aslında İran’ın) Sünnilerce kuvvetli bir biçimde dengelenmediği, buna mukabil Kürdlerin Irak’ta konfederal, Suriye’de ise federal bir statü edindikleri bir durum ortaya çıkarsa Türkiye müesses nizamı bunu gerçek bir beka meselesi olarak göreceğinden Kürd Meselesi’nin Türkiye kısmında bugünleri arar hale geliriz. Zayıf ihtimal ama aynı durum “Kürd Meselesi’nde deniz bitti” denilip, görüşme, müzakere her neyse onun da önünü açabilir.
Dördüncü ve en kuvvetli ihtimalse IŞİD’in Irak ve Suriye’den sökülüp atılmasının ardından bu iki ülkeye dair hesap kitap içinde olup da sahaya dahil olabilenlerin Kürdler ve Sünniler üzerinden kapışmaya devam etmeleri ve Irak ve Suriye’nin süreklileşmiş çatışma durumunda kalması. Gerçekleşmesi durumunda Kürdlerin ve Sünnilerin Irak ve Suriye’de hesabı olan güçler arasında bölünmesine mal olabilecek bu ihtimal, kuvvetli olmakla beraber, şimdiye kadar sürdürülebilir kalan Irak ve Suriye’deki çatışmaları başka bir merhaleye taşıyabileceğinden herkesçe sakınılmak da istenebilir. Sakınılmadığı durumda Kürd Meselesi’nin Türkiye’deki seyrinden iyiden iyiye tedirgin olmanın vakti gelmiş demektir.
Irak ve Suriye’deki gelişmelerle irtibatlı olarak seyreden Kürd Meselesi’nde zayıf ve kuvvetli ihtimaller bunlar ve hayırlı bir duruma işaret ettiklerini söylemek mümkün değil. Belli ki duvara karşı seyretmeye devam ediyoruz. “Rakka olmadı, bari Musul olsun” demeden bugünleri atlatırsak, belki çarpmadan durabiliriz. (bashaber)
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.