22 Kasım 2024
  • İstanbul11°C
  • Diyarbakır10°C
  • Ankara14°C
  • İzmir18°C
  • Berlin2°C

DÜNYANIN EN BÜYÜK ATATÜRK HEYKELİ

Roni Margulies

11 Ocak 2012 Çarşamba 01:05

Çok millî, çok güzel bir yolculuk yaptım bu sabah.

İstanbul’un Anadolu yakasında uyandım, öbür yakasında Fatih’e doğru yola çıktım. Hüda Kaya’nın Başörtüsüne Özgürlük Yolunda - Görülmüştür kitabının tanıtım kahvaltısına katılmak üzere.

Hüda Hanım, 1998 ile 2003 arasında başörtüsü nedeniyle defalarca cezaevine girmiş, bir defasında idam talebiyle yargılanmış, iki kızı ve oğluyla cezaevinden yaptığı yazışmaları kitaplaştırmış.

Sabahın köründe Kadıköy Meydanı’na vardım. Koca bir apartmanın bir yüzünü tümüyle kaplayan dev bir afiş karşıladı beni: “Dünyanın en büyük Atatürk heykeli Artvin’de”. Açılış için hepimiz Artvin’e davetliymişiz.

Önce düşündüm: Dünyadaki en büyük Atatürk heykeli! Yani Ulan Bator, Pyongyang, New York, Londra ve Brazzaville’dekilerden bile daha büyük! Helal olsun!

Sonra merak edip internetten baktım. Heykeli yapan demir doğrama atölyesinin ustası “Bu dev eserin Artvin için çok önemli olduğunu söylemek istiyorum. Halkımız her gün Atatürk heykelini görmek için inşaat sahasına gelmektedir” demiş. “Hayırsever Sıtkı Kahvecioğlu’nun Artvin’e ne kadar sanatsal kalıcı heykel yaptırdığını Artvin halkı zamanla anlayacaktır. İnşaat bitmeden bu kadar ziyaretçi alıyorsa tesisin tamamlanarak Artvin’in hizmetine girince önemli turizm hareketi başlayacaktır. Buraya gelen herkes Artvin ve Atatürk manzaralı resim çektirerek anılarına güzel resimler eklemektedir.”

İnternete girmişken, Birikim dergisine baktım. Ayşegül Kars Kaynar’ın harika bir yazısı dikkatimi çekti:

“Türkiye Perakendeciler Federasyonu gıda, kozmetik ve giyim sektörlerinde Fransız mallarının, Türkiye Tohumcular Birliği ise Fransız menşeli tohum firmalarının boykot edileceğini, Emniyet Genel Müdürlüğü Peugeot model makam aracı alınmayacağını, Spor Toto Teşkilatı ise İddaa programından Fransa Ligi maçlarının çıkarılacağını açıkladı.”

“Fransız menşeli ürün dediğimiz şey tüketim mallarına özgü değildir. Mesela, Fransız Devrimi’nin ivme kazandırdığı ‘özgürlük, eşitlik, kardeşlik’ düşünceleri, anayasacılık hareketi, parlamenter demokrasi de kısmen Fransız menşeli gelişmelerdir. Dahası, şarkıcı Patricia Kaas ve Zaz, sanatçı Alain Delon ve Juliette Binoche, bilim insanları René Descartes ve Marie Currie de en az Peugeot ve Citroën kadar Fransız menşelidir. O halde Fransa boykot edilecek ise, yeni anayasa çalışmaları bir an önce durdurulmalı, bir daha Zaz dinlenilmemeli, Alain Delon’un oynadığı filmler yasaklanmalı ve Kartezyen koordinat sistemi matematik müfredatından çıkarılmalıdır. Nihayetinde Türk milliyetçiliğinin yürüttüğü akıl doğrultusunda milliyetçilerden görmeyi beklediğim dik duruş, Fransız bilim adamı Pasteur’ün bulduğu kuduz ilacını kullanacaklarına, kudurarak ölmeyi tercih etmeleridir.”

Ve nihayet vapurda Karaköy’e doğru giderken okuduğum kitapta Nihad Sami Banarlı’nın şu satırlarına rastgeldim:

“Başlangıçta İslamî bir ümmet şairi vazifesini yüklenen Mehmed Âkif, giderek, İslamî Türk milliyetçiliği diyebileceğimiz bir imanın yegâne büyük şairi olmuştur.”

Banarlı, Âkif’in yazdığı İstiklal Marşı’ndan şu dizeleri alıntılıyor:

“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.”

Ve diyor ki, “Şairin burada kullandığı ‘ırkıma’ sözü de ayrıca manalıdır.”

Doğrusu, bence de anlamlı.
Âkif bunu 1921’de yazmış.
Aradan doksan yıl geçmiş.

Hâlâ milliyetçilik, hâlâ ırkçılık, hâlâ en büyük Atatürk heykelleri, hâlâ...

Ama bir de fark var.

Şimdi başımızda “İslamî Türk milliyetçiliği diyebileceğimiz bir imanın” hükümeti var.

İslam’ın milliyetçisi olmaz demeyin. Oluyormuş işte.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.