04 Aralık 2024
  • İstanbul8°C
  • Diyarbakır5°C
  • Ankara4°C
  • İzmir11°C
  • Berlin5°C

DOSTLARLA BİR HASBİHAL…

Abdullah Can

20 Nisan 2016 Çarşamba 23:37

Yazacaklarım, hemcinsim(hemcinsiyetim değil) “insanlar”la bir hasbihaldir; bir dertleşmedir; dert yanmadır. Sözü dinlenilmeyenlerin, yazıdan başka sermayesi yoktur. Onun için, derdimi yazıya dökmek istedim; yazıyla dertleşelim istedik.

Bu yazı, dostlarla bir hasbihal, insanlığın ortak vicdanıyla bir istişaredir. Bu yazı, üç maymun komedyenlerine sessiz bir tepki; kör, sağır ve kalpsizlerle bir hesaplaşmadır. Bu yazı, aklı başında, kalbi yerinde olanların müşterek hassasiyeti, "la havle" ve "hasbunallah"larının ifadesidir. Ve bu yazı, arş-ı azamı lerzeye getiren zulümlere mukabil, "artık yeter" manasında, Kâinatın Sahibine sunulmuş bir şikâyetname; bir arzuhaldir.

Ey hemcinsim! Sen ki eşref-i mahlûkatsın; seni şerefli kılan, özgür iradendir. Sakın ha, iradeni sattırma! Allah'a kul ol, kullara kul olma! Özgür yaratılmışken, kölelik ve teslimiyetçiliğe kanma; katlanma! Unutma, sana, "ey insan" diye hitap eden Allah, seni başlara taç kılmıştır; sen, kölelikle ayaklara pabuç olma!

Ey hemcinsim! Sen ki mükerrem bir varlıksın; seni mükerrem kılan, senin insan oluşundur. İnsan, Allah'ın muhatabı, yeryüzündeki halifesi ve mahlûkatın efendisidir. Öyleyse konumunu bil, kıymetini koru, sıradanlaşmaya rıza gösterme!

Ey hemcinsim! Sen ki ahsen-i takvimde yaratılmış güzeller güzeli bir varlıksın. Sakın ha, yaratanına rağmen kendini heder etme! Güzelliğini nimet bil, sağa-sola saçma! "Bendekiler, bana aittir; dilediğim gibi harcarım" diyerek saçmalama! Eserin değeri, sahibinin şöhretiyle orantılıdır. Unutma, sen bir şahesersin, sahibin de Allah'tır. O halde, paçavralaşma!

Ey hemcinsim! Sen ki Allah'ın güzide muhatabısın; güzideler, gözdelerdir; göz önündekilerdir. Allah, sana "buyur" demiş; seninle konuşmakta, seninle paylaşmaktadır. O halde, "lebbeyk" de, liyakatini göster; buyruklarını, "amenna ve saddakna" kabulüyle karşıla. Bu karşılama, o huzurun adabı, muhatabın edep nişanesidir. Edepsizlikle, çirkinleşme!

Ey hemcinsim! Sen ki yeryüzünün halifesisin; adil ve merhametli olmak zorundasın. Sorumlu olduğun alan, tüm sath-ı arzdır. Sadece insanlardan değil, bütün varlıklardan sorumlusun. Halife, tahtına çöküp kapalı kapılar ardına gizlenmez; ortalığı ateşe verip saray sefahatine dalmaz. Denge unsuru olmak zorundasın, zira kâinat gibi, yerin kıvamı da dengeye bağlıdır. Unutma, dengeyi sağlarsan, halifesin; aksi, fitne ateşini karıştıran bir şeytansın.

Ey hemcinsim! Sen ki akıl ve fikir erbabısın; bunlar, senin farkındır; farkındalığındır. Kendini tanı, etrafınla tanış ol! Kendini merkeze alma; her şeyle merkezileş. Varlığın, varlık dünyasıyla kaimdir. Onlar senin ailen, sen onların reisisin. Akıl ve fikir, sana çevrenle bütünleşmeyi emreder; ben yerine biz demeni öğütler. Unutma, uçsuz-bucaksız evrende sadece bir eve ve bir aileye maliksin; o da, dünyadır, dünyanın sakinleridir.

Ey hemcinsim! Sen ki kalp ve vicdana maliksin; bunlar, sevmeyi ve acımayı emreder. Kalpsizlik ve vicdansızlık edemezsin; çünkü bu, senin yaratılışına terstir. Kalpten ve vicdandan boşalmış bir insan, sureten insan, hakikatte şeytandır. "Canavar" diyemiyorum, çünkü canavarın zararı sınırlıdır; ancak şeytan yeminlidir, "kıyamete kadar zarar vereceğim" demiştir. Herkesi kendine benzetemezsin; her şeyi de kurban... Unutma, gül dikensiz olmaz; onunla güzeldir.

Ey hemcinsim! Sen ki bu cihanın rengisin; mat ve monoton bir hayat, senin fıtratına aykırıdır. Zira

monotonluk, renksizlik, yoksulluk ve yoksunluktur. Çakan şimşek, çalkalanan deniz, püsküren volkan, hayattır, renktir, güzelliktir, zenginliktir. Çocuk, düşe-kalka ayaklanır; yürümeyi öğrenir. Farklılıklar, hayatın tadı, yeryüzünün ziynetidir. Düzen böyle kurulmuştur; fıtrat bunu istiyor. Unutma, sınırsız renk ve ses cümbüşünden müteşekkil dünya mozaiği, senin hevesatına göre değil, Allah'ın iradesine göre tanzim edilmiştir.

Ey hemcinsim! Sen ki kâinatın meyvesisin. Meyve, bahçıvanın amacı, ağaçtan beklenen nihai gayedir. Meyvesi alınmayan ağaç, oduna layık görülür. Odun değil, meyvedar ağaç olmaya çalış! Evreni yaratan, seni hedeflemiştir; sen O'nun amacısın, en müstesna ürünüsün. Yeryüzü, seninle anlam kazanmış; seni yetiştirmekle sahibini memnun etmiştir. Sen, yerin bereketi, sahibinin nimetisin. Unutma, nimet şükür ister; şükrü ifa edilmeyen nimet, nikmete(azaba) inkılap eder.

Ey hemcinsim! Sen ki bir ruhsun; dünyaya üflenmiş hayat, hayata hayat katan bir zihayatsın. Sen canlara can, canlılar içinde bir canansın. Sensiz dünya, bir kabristan; canlılar ölüler mesabesindedir. Sen hayata hayat katmakla mükellefsin; zira sen hayatın safası, kaosların şifası, yeryüzünün ihyasısın. Kim olduğunu bil, varlığını kavra, aslî vazifene dön! Aksi, hayatın zehiri, kozmosun katili, yeryüzünün baş belalısı olursun. Unutma, bütün varlıklar, yekvücut bir canlı ve sen, bu canlının ruhusun. Hiç ruhsuz canlı olur mu?!

Ey hemcinsim! Sen ki bir mimarsın; tahrip sana yakışmaz. "Büyük Mimar"dan bir tecellisin; yansıma alanın, bütün yeryüzüdür. O'ndan aldığın imar planını iyi uygula. O ki, her şeyi bir nizam ve mizan dâhilinde yaratmıştır. Senden istenilen, ona sadakattir. O yaşatırken, sen öldürmemelisin. O şenlendirirken, sen yıkmamalısın. O güzelleştirirken, sen çirkinleştirmemelisin. Çünkü sen, onun sıfatlarına bir ayna; aynalarından en parlak olanısın. Ondan sana yansıyanı yaşamalısın. Unutma, aynanda görünen, "O" değilse, yansıyan şeytandır, demektir.

Ey hemcinsim! Sen ki bir sulh unsurusun; sulh, senin fıtratın, yaratılışın mayasıdır. Bir bak bedenine, organlarındaki uyumu gör! Birbiriyle nasıl da barışıktırlar. Bir bak etrafına, varlıklardaki insicamı gör! Birbirleriyle nasıl da alışıktırlar. Bir bak kâinata, uydulardan galaksilere kadar, fezadaki düzeni gör! Birbirleriyle nasıl da yakışıktırlar. Bütün bunlar, sana işarettir; böyle olmak zorundasın. Sen, evet sen, bu kâinatın bütün bileşenleriyle barışık, alışık ve yakışık olmak zorundasın. Zira sulh, âlemin sıhhat ve selametidir; sulhunu yitirmiş alem, yörüngesinden çıkmış yıldız gibidir; onun akıbeti kaos, bununkisi anarşi ve terördür. İşte hâl-i âlem...

Ey hemcinsim! Sen ki aziz bir misafirsin; azizliğini bil, izzetinle yaşa! Misafiri olduğun zatın emir ve talimatı mucibince yaşa. Sakın ha, yediğin kaplara tükürme! Oturduğun yeri kirletme! İkramı ikram bil, nankörlük etme! Sana ait olmayan eşyayı kırıp-dökme; çalıp-çırpma! Kendini ev sahibi telakki edip dilediğince tasarrufta bulunma! Sair misafirleri de unutma; rahatsızlık verme, hukuklarına tecavüz etme! Misafirhaneyi, bulduğun gibi terk etmelisin; aksi, bütün misafirleri kendine davacı edersin. Unutma, tüm varlıkların davacı olduğu bir mahkemede, davalı olarak kurtulamazsın!

Ey hemcinsim! Sen ki bir mikroba mağlup düşecek kadar aciz bir varlıksın. Bu acizlik, yaratana karşı olmalı, yaratılanlara değil... O’na karşı acizlik, kuvveti; gayrısına karşı acizlik zilleti netice verir. Sakın ha, gurura kapılıp ululanma! Mağrur Firavun gibi, “Ben, en yüce rabbinizim” havalarına girme! Karun gibi, “Bütün bu serveti, kendi ilmimle kazandım” nankörlüğüne sapma! Nemrut gibi, ateşine aldanma! Zira ki Firavun’u su, Karun’u toprak, Nemrud’u bir sinek tepelemiştir.

Unutma, bu diktatörlere yar olmayan dünya, sana diyar olmayacaktır!

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.