DİYARBAKIR’DAN BAKMAK
Enver Sezgin
20 Mayıs 2014 Salı 08:12
Soma’da “iş cinayetinin” meydana gelmesinden bir gün sonra Roboski köyündeyim. Roboski-Der Başkanı Veli Encü’nün konuğu olarak buradayım. Köylüler televizyon kanallarında bu elim olayı üzgün gözlerle izliyorlar. Herkes acıyı yüreklerinin derinliklerinde hissediyor. 28 Aralık 2011 yılında bir bombardıman sonucu 35 evladını kaybeden bir köyden söz ediyorum. O gün, köyde tam bir yas vardı. Ağlayan kadınlar gördüm. Yaşlı gözlerle olup biteni anlamaya çalışıyorlardı.
İki gün sonra Diyarbakır’dayım. Burada da herkes Soma için ağlıyor. Binlerce insanını çatışmalar ve faili meçhul cinayetler sonucu yitirmiş bir yöreden başka türlü bir davranış beklenemezdi zaten. İnsanlar, yıllarca devam eden bir savaşın acı sonuçlarını yaşadılar. Artık bir dönem kapansın istiyorlar.
Diyarbakır’da kiminle konuşursanız konuşun, “Barış ve Çözüm Süreci”nin başarıya ulaşmasını istediklerini görürsünüz. Elbette hükümetin, gerekli adımları atmamasının, işi ağırdan almasının yarattığı kızgınlık var. Ancak bu böyle diye “savaş günlerine” dönmeyi arzulayanları bulmanız oldukça güçtür. Elde ettikleri kazanımın farkındadırlar ve bunu korumak istiyorlar. Öte yandan daha fazla oyalanmak da istemiyorlar.
“Sabretmek de bir yere kadar.”
Otuz yıl devam eden savaş, çok şeyi alıp götürdü. İnsanlar ölümü ve yıkımı yaşadılar. İşte bu “zor günleri” yaşayan halk artık savaşın sona ermesini istiyor. Önce silahlar sussun istediler. Barışın pekâlâ mümkün olduğunu gördüler. Burada, Türkiye’yi “çözüm noktasına” getiren temel dinamiğin işte toplumdaki bu barış talebinin olduğunu görmek mümkündür. Bu gerçeği hesaba katmayan kimi çevreler ise “hükümetin, Kürt hareketini rehin aldığı” iddiasını ortaya attılar.
Kadim kent aylardır en çok “Barış ve Çözüm Süreci”ni konuşuyor.
Evde, kahvede, sokakta...
Diyarbakır’a bir yıl içinde dördüncü gelişim.
Gün boyu dolaşıp iyice yorulduktan sonra, akşam dost sofrasında yorgunluğumuzu atmaya çalışıyoruz. Masada, Kürt siyasetinin içende yer alan ve bu bölgenin nabzını tutan isimler var.
Sağ yanımda, Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) Başkanı Mehmet Kaya oturuyor.
Soruyorum: “Gerçekten hükümet, Kürt siyasetini rehin aldı mı?”
“Haksız bir eleştiri olduğunu düşünüyorum”, diyor.
Şöyle söylüyor: “Nihayetinde, Kürt siyasetini yönlendiren, Kürt toplumsal güçleridir. Toplum şu anda barışa sahip çıkıyor. Bu konuda tam bir mutabakat var. Aslında yavaş yavaş Tüm Türkiye’de giderek ortak bir dil oluşuyor. Çatışma dilini kullanarak barışı getiremezsiniz.”
“Sonunda Kürt hareketi, toplumun eğilimlerini iyi okudu ve stratejik bir adım atarak çatışma alanlarından çekildi. Şimdi ise devletin adım atmasını bekliyor. Olup biten budur.”
Mehmet Kaya, sözlerine şöyle devam ediyor: “Bir süredir, devletin dilinin de değiştiğini ve çatışmacı bir zihniyetten kurtulmaya çalıştığını görüyoruz.”
Örnek olarak ise geçtiğimiz günlerde Lice’de iki askerin kaçırılması sonrası, alınan uzlaşmacı tutumu gösteriyor.
Ekliyor: “Devlet operasyon yapmak yerine, BDP’li milletvekillerinin devreye girmesini tercih etti.”
Bunları ilk izlenimler olarak not edelim.
Devam edeceğim.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.