23 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara16°C
  • İzmir13°C
  • Berlin3°C

DİYARBAKIR VE BAŞBAKAN: YENİ BİR KARŞILAŞMA GÜNÜ...

Ali Bayramoğlu

03 Eylül 2010 Cuma 12:07

Bugün önemli bir gün, Başbakan Tayyip Erdoğan Diyarbakır'da konuşacak. Önemli çünkü, Tayyip Erdoğan'ın performansı, altını çizeceği konular, yaklaşım tarzı Kürtlerin oy davranışını etkileme ihtimali taşıyor...

Önemli çünkü bu tür karşılaşmaların fiili ve sembolik belirleyicilikleri yüksek oluyor. Bugün yaşanacak karşılaşmanın da her yönüyle, meydanın doluluğu, kentin tavrı, Başbakan'ın vurgularıyla önümüzdeki dönem Kürt sorununa yönelik yansımaları olacak...

Kürt politikasının iki ayağı var.

İlk ayakta örgüt, parti, partiler, dernekler, bölge insanları, nasıl tanımlarsanız tanımlayın, Kürtler, talepleri ve temsil araçları var.

İkinci ayakta, yasal gücü hareket geçirme imkânına sahip siyasi iktidar var.

Bugün gelinen noktada sorunun çözüme doğru ilerlemesi, bu iki ayağın uyumlu hareket etmesiyle mümkün...

Kürt politikasının bu açıdan sorunlu olduğunu sık vurguluyoruz. Şiddet ve demokratik girdiler dahil her unsuru "Kürtleri temsil tekeli"ni elinde tutmak ve "pazarlıkçı-faydacı bir siyaset" yürütmek için kullanan bir anlayışa sahip Kürt politikası...

Buna karşılık siyasi iktidarın Kürt politikası da demokratik açılım girişimine rağmen, her geçen gün asayiş kokan, "Kürt sorununu Kürt'süz çözmeyi kendisine şiar edinen" bir çizgide ilerliyor.

Böyle olunca iki ayak hedefe koydukları çözüm değil çatışma oluyor.

Nitekim bugün BDT boykotçu tavırla, "ayrı bir taraf olma yolu ve politikası" izliyor. AK Parti ise silah susturmaktan af mekanizmasına değin Kürtlere yeni kapılar açma konusunda iştahlı değil.

Koşullar bunlar olsa da bugün hem siyasi iktidar hem Kürt tarafı sınav verecek...

Umarız yeni bir sayfanın açılmasına vesile olur gün.

O sayfa açılmadan artık yol almak mümkün değil çünkü...

Ve yol alınmadıkça bunun faturası başta Kürtlere olmak üzere herkese, sisteme, değişim sürecine, demokrasiye çıkmaya devam edecek, hem de artarak...

Oysa adımlar atmak hiç zor değil, özellikle sembolik adım...

Haftalardır pek çok kişi Başbakanın Musa Anter'in mezarını ziyaret etmesini öneriyor örneğin. "Evet" diyeceklerini açıklayan bölge sivil toplum örgütleri BDT'yi 2005 yılından farklı davranmaya davet ediyor...

2005 pek çok şey anlatır aslında.

2005 yazı bir grup yazar, çizer, akademisyenin PKK'ya koşulsuz silah bırak çağrısı üzerine esen bir meltem dönemiydi. Başbakan bu grubun temsilcilerini başkanlıkta kabul etmiş ve hemen ertesi gün Diyarbakır'a geçmişti.

2005 Ağustos'unda Başbakan'la Diyarbakır'a giden gazetecilerden birisiydim.

Meydanda şunları söylemişti:

"Büyük devlet, hatalarıyla yüzleşebilen bir devlettir. Geçmişte idari ve siyasi hatalar yapılmıştır, yok sayılamaz. (...) Bir ad koymak gerekirse Kürt sorunu sadece bölgenin değil, tüm Türkiye'nin, herkesin sorunudur. Benim de sorunumdur. (...) Kürt sorunu ne olacak, nasıl çözülecek? Anayasal düzen, toplumsal bütünlük içinde daha çok hukuk, daha çok demokrasi ve daha çok refahla çözülecek..."

Geçmişe yönelik eleştiri, hatta "dolaylı özür", "sorunun varlığının ve farklılığın kabulü", "çözüme demokrasi ve hukuk vurgusu" Diyarbakır konuşmasının ve siyasi iktidarın "Kürt politikasının üç temelini" oluşturuyordu...

Ama o gün sorun olan meydandı...

Başbakan'ı Diyarbakır'da boş sokaklar, toplanmamış çöpler, kapalı kepenkler ile meydanda toplanan 500-600 kişi, karşılamıştı...

Umarız tekrarlanmaz bu manzara...

Ve Başbakan...

O da dünden bugüne Kürt sorununda çok geriye gitti...

Umarız geri gelir...

Sonrası siyasettir, demokratik siyaset...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.