22 Kasım 2024
  • İstanbul12°C
  • Diyarbakır12°C
  • Ankara15°C
  • İzmir19°C
  • Berlin1°C

DİNİME DAHLEDEN İSLAMCI BARİ MÜSELMAN OLSA!

Mücahit Bilici-

25 Eylül 2013 Çarşamba 08:50

Statükonun milliyetçilik üzerine işlediği bir ortamda itirazsız kalmak ahlaki bir sorundur. Ancak mevcut ve mütehakkim bir milliyetçiliğe yapılan eleştirileri sadece karşı-milliyetçilik bağlamında anlıyor olmak entelektüel zaaf alametidir. Yıllanmış ve muhatapları pek değişmemiş “milliyetçietiketlerinizi yukarıdan konfeti gibi atmak size naylondan bir ulus-devlet eleştirmeni payesi verir ama sizi iyi bir hak teslimcisi yapmaz.

Devr-i sabık
ta Kemalistler, dindarların haksızlığa itirazlarını ısrarla haksızlığın yönünü değiştirme talebi olarak gördüler. Başka türlü göremediler. Madem biz üzerlerinde imtiyazlarımızla tahakküm kurduk, onların yapacağı şey olsa olsa karşı-tahakkümdür diye düşündüler. Peki, karşı-tahakküm isteyen yok muydu? Vardı veya olabilir. Fakat herkesi böyle görmenin hükmü nedir? ‘Ulus-devlet paradigması eleştirmeni’ yaka kartı ile dolaşıp herkesi böyle görmek, eleştirdiğiniz ulus-devletten yakanızı kurtaramadığınız anlamına gelir. Tahakküm tekelini korumakta ısrar edenle, hürriyet ve hâkimiyette eşitlik isteyene aynı etiketi yapıştırırsanız sizi ciddiye alan kalmaz.

Eşitlik isteyen Kürde (karşı-tahakküm özlemcisi) Kürtçü yaftası yapıştıran kişi, şu iki şeyi (bir konuda örtüşmeleri durumunda) birbirinden ayırma kabiliyetini yitirmiş demektir: milliyetçilik ve hakperestlik. Bir yanlışa milliyetçi de tepki gösterir, hakperest de. Yanlışa tepki gösterme noktasında arada bir fark görünmez. Fakat milliyetçi, yanlış, kendisine karşı yapıldığı için tepki gösterir iken hakperest yapılan şey yanlış olduğu için tepki gösterir. Milliyetçi iyiyi sadece kendisi için isterken, hakperest iyiyi herkes için ister. Bunların ilki bencilliktir, ikincisi ise adalet. Bazılarının gözlerini zorlayan pozisyon budur.

Peki, milliyetçi bir yanlışa gösterilen tepkileri velev ki bugüne kadar ortaya konma cesareti gösterilen tepkiler hep bu minvalde olmuş olsun ısrarla bir karşı-milliyetçilik olarak görmek nedir? Belki entelektüel tembellik. Türkçülük pratiklerine tepkileri ısrarla Kürtçülük olarak okumak yeni değil. Ama artık bunun bir bedeli var ve bu bazılarını çok rahatsız ediyor. Kürtlerin çocukları da dindarların çocukları gibi uyandılar ve uyanıyorlar. Tekelini korumak için “Hâkimiyet Allah’ındır”ı tuti kuşu gibi tekrarlayanların rahatsızlığı boşuna değil. Statükoya din boyası sürenlerin yaptığı sahtecilik ve sathilik artık fikren miadını doldurdu.

Türk Müslümanlar (hele de laiklerden hakları olan hâkimiyeti alırken) şunu dediler: “Hâkimiyet milletindir!” İslamcı bunu ya alkışladı ya da sessiz kaldı. Fakat Kürt Müslümanlar, “millete ait bu hâkimiyete ortak olmak istiyoruz” dediğinde İslamcının verdiği tepki: “Katiyen olmaz, hâkimiyet Allah’ındır.” İnsan meleklerden önce merak ediyor: Senin Allah’ın kim?

Birileri İslamcılığın acul versiyonlarını pazarlayıp, sonra gerçekle temas edince elinde çoğulculuk vesikaları ile dolaşırken, ayıptır söylemesi genç yaşta “Bir yabancılaşma olarak İslamcılık”ı yazmış, esasen “bir Müslüman milliyetçiliğiolan İslamcılığın bile neden diğer tüm milliyetçilikler gibi İslam’a ters olduğunu dile getirmiştim. Gençken tenezzül etmediğim milliyetçiliğe, şimdi sizin gibi mütekait aydınların sathi tenkitlerine yem olacak şekilde yenilerde tenezzül edecek değilim. Demokrasi ve adalette güncellenmenin zamanı geldi. Yeni hâl karşısında muhal kalan eski etiketleriniz hükümsüzdür.

Bizim Kürtler için söylediğimiz herşey, evet herşey, Türkler için de söylenebiliyor. Ama sizin Türkler için söylenmiş ve söylenmesine rıza gösterdiğiniz herşey, Kürtler için de söylenebiliyor mu? Şu hâlde biri için söyledikleri diğeri için geçerli olmayanın konumu milliyetçiliktir. Türk için lazım sayılan egemenlik, Kürt için lüzumsuz; Kürt için lazım sayılan feragat, Türk için gereksiz ise o zaman yapılan milliyetçiliktir. Hakperestlik der ki Kürtlerin, idaresi altında bulundukları devletin sahibi olması şarttır.

Kürd’ün “Kürt”lüğü “Kürtçü”lük, Türk’ün “Türkçü”lüğü ise “Türk”lük sayılıyor. Konu Türklük ve Kürtlük iken Müslümanlıktan başka diyebilecek bir şeyi olmayanların herkes sadece Müslüman hâle gelinceye kadar susması gerekir. “Kürt sorununa İslami çözüm basittir: Allah birdir” diyen zevata soruyoruz: Madem Allah bir, siz niye hâlâ konuşuyorsunuz!

Ulus-devletin adaletsiz mevcut hâline itiraz eden Kürt’e, ezberden Kürtçü diyeceksin, bu hâli sürdürmek isteyen Türk İslamcı şeyhülislama tepki gösteremeyeceksin. Kürd’ün dağa çıkmışı bile ulus-devleti aşıyor ama Hayrettin Karaman gibi dindarlar Türk ulus-devleti yedirmeyiz diyor.

Bize Kürtçü diyen kınayıcıların kınamalarına tebessümden fazlasını çok görüyoruz. Hakiki bir Kürtçü’yü evrensel bilgilerinizle mahcup etme ve fikren üstün kalma imkânınız eskiden olabilirdi. Fakat belki haberiniz yok. Bu sermayeniz artık tükendi. Eski hâl muhal. Artık bugüne kadar muhatap olduklarınıza dayanarak oluşturduğunuz etiket haznenizi gözden geçirmeniz gerekiyor. İslamcı aydın da olsanız “Kürdistankelimesini görünce “bölücülük, terörizm” gibi ezberlerden başka aklına bir ihtimal gelmeyenler gibisiniz. Eh sizin de aklınıza İslamcı aydının geçim kaynağı olan post-modernizm çikletli “ulus-devlet eleştirisi” geliyor. Sizi de anlıyoruz. Anlayışla karşılıyoruz.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.