DİNDAR CUMHURİYET’TE ÇOK PARTİLİ DÖNEM
Mücahit Bilici-
04 Aralık 2013 Çarşamba 08:46
Laik demokratlar dâhil, tüm dindar ve demokratların katılımı ve sinerjisi ile gerçekleşen bir devrim olan AK Parti, bir yönüyle Kemalist Cumhuriyet’ten çıkışın devrimiydi. Başkanlık seçimi öncesi büyük ödül’ün halka verilmesi yani Ayasofya’nın (Türkiye sağ ve dindarlığını topluca mest edecek şekilde) açılması ve sonrasında başkanlık sistemine geçiş ile birlikte kanaatimce Türkiye’de Dindar Cumhuriyet dönemi başlayacak. Yani AK Parti devrimi devleti gasıplarından geri alıp halka iade etti. Devleti geri alan çoğunluğun şimdi devleti nasıl kullanacağı konusunda bir öğrenme süreci (hatta kavga) yaşanıyor. Bu dönem bir geçiş dönemi olarak okunabilir. Kemalist Cumhuriyet’in müstebit CHP’sinden kopan DP ile nasıl çok partili siyasi hayata geçiş olduysa bugün Dindar Cumhuriyet’in hayırhah AK Parti’sinden çok partili siyasi hayata geçiş süreci yaşanıyor denebilir.
Artık bir tarafta dindar demokrat öbür tarafta laik veya Kemalist istibdat karşıtlığı olmayacak ve dindarlık siyasette kendi başına önemli bir meziyet olmaktan çıkacak diye düşünüyorum. Hatta AK Parti ile birlikte kurumsallaşan işbitirici maharet bile bir eşik olarak geride kalacak denebilir. Mahirlerin sayısı arttıkça bundan sonra dindarlar arasında salahat de aranır olacak. Bu yeni rekabette partilerin (ki taraflar demektir) oluşması ile birlikte siyaset dindarlar için bir “kimlik siyaseti” olmaktan çıkıp onların dünyasına bu kez bir “liyakat rekabeti” olarak dâhil olacak.
Evet, İslam içi siyasetin aktörleri arasında ayrışma yaşanıyor. Dindar siyasetin çoğullaşma sürecinin medenice ve kırıp dökmeden gerçekleşmesi herkesin yararınadır. Dindarlara ve bundan etkilenecek tüm Türkiye vatandaşlarına şimdiden hayırlı olsun.
Bu arada Gülen hareketi için en akıllıca siyaset bundan sonra da lobi siyasetidir. Doğrudan parti kurmak Cemaat’in niteliksel büyüklüğünü kendisini temsil edemeyecek bir niceliksel küçüklüğe hapsetmek anlamına geleceği için hareketin doğrudan parti kurması beklenmemeli. Ancak bundan sonra dindar partiler çeşitli koalisyonlarla birbirleriyle rekabet edecekler. Bunun detayları başka yazıya kalsın. Şu kadarını söyleyeyim ki bu süreçte bir geçiş kavramı olan “muhafazakârlık” bu geçiş savaşının ilk kurbanı olacak ve vefat edecek.
AK Parti ile birlikte devlete ilk kez hâkim olan İslamcı elitler iktidar denen metanın donanım kısmını tüketiyorlar. Daha rafine bir siyaset ve kıvraklık kendisini yazılım aşamasında gösterecek. Hatta siyasetin akıntısına idealist bir saffet ile yakalanmış olan kuşakların yerini alması muhtemel kuşak, bir sonraki vardiyada siyasetin getirilerinin daha bir farkında olan ve siyaseti (en azından aynı zamanda) bir arzu nesnesi olarak gaye edinen bir kuşak olacak. Şimdiki siyasette imkân ve fırsat tecrübesine idealistken kapılanların ufak tefek teklemeleri, bu tecrübenin kokusunu alarak büyümüş yeni kuşağın imkân ve fırsat kastıyla yaptığı siyasetin yol açabileceği çürümenin yanında nostaljik bir iyilik olarak görünebilir. Dindarların romantik saflığı, yerini stratejik menfaatini kitaba dâhil etmeden hareket etmeyen bir hesaplılığa terk edince şöyle bir sorun daha bir ehemmiyet kazanacaktır: Dinin siyasete karşı korunması.
Böylece şimdilik cemaatler içinde gerçekleşen Protestan devrim, toplumsal ölçekte yankı bulacak. Dünyevileşme ve dindar menfaatlerin ayrışması (sadece politik gruplar arasında değil, sınıf, cinsiyet ve etnik gruplar arasında da) yaşandıkça, özgürleşmenin mini asr-ı saadetinden hilafet ve saltanatın daha bir net ayrıştığı şüpheli ve teyakkuz gerektiren düzene geçeceğiz belki de.
Evet, Cumhuriyet’in halka iade edilmesi dindarların AK Parti iktidarı ile oldu. Demokrasinin oturma sürecini ise belli ki Dindar Cumhuriyet’te çok partili siyasi hayatla birlikte yaşayacağız.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.