22 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara13°C
  • İzmir18°C
  • Berlin1°C

'DİBLOMASİ ÜSTADLIĞI'

Aydın Selcen

28 Aralık 2016 Çarşamba 08:53

Hariciyeci eskisiyim diye bana bazen akıl danışıyorlar. Mesela Genelkurmay Başkanı Akar ve MİT Müsteşarı Fidan Moskova’ya gitmiş. Soruluyor: Ne konuşuldu, neden gittiler? Cevaben “üstada alo dedim, bana ziyaretin içyüzünü anlattı” diyemeyeceğime göre genel bağlam ve zamanlama üzerine ahkam kesmek durumundayım. Sadece gidenlerin unvanlarına, verilen resme bakarak dahi Suriye dosyasının tamamen güvenlik açısından ele alındığının görüldüğünü, resimde Dışişleri’nin hiç olmayışının da bunu anlattığını söyleyebiliyorum.

Esasen Ankara’daki kançılaryalar da böyle çalışır. Bizim yabancı ülkelerdeki temsilciliklerimiz de. Aradaki fark, sıkletine ve/veya Ankara için önemine göre Büyükelçilikler doğrudan da bilgi almaya gayret eder. Yani gidip Çukurambar’daki muhataplarına sorarak. Bağlantılarınızın düzeyi, konumu ve sayısı bunun için önemlidir hariciye mesleğinde. Ama çoğunlukla teknik düzeyde yapılan temas resmi konuşma notu çerçevesinde kalır. Tatsız, renksiz.

Resmi tamamlamak için metinleri söylemle, söylemi eylemle karşılaştırmak gerekir. Mesela Sayın Cumhurbaşkanı 24 Aralık’ta Maltepe’de konuşurken “İşin bu bölümü (“Bab”-A.S.) bitti. Ama şimdi sırada Münbiç var. Münbiç’ten sonra Amerika ile yeni dönemde ele ele verebilirsek, Rakka var” dedi. Sayın Başbakan ise 5-7 Aralık’taki Moskova-Kazan temaslarının ardından Fırat Kalkanı’nda son durağın Bab olduğunu ifade etmişti. Bu söylem.

Eylemde ise TSK’nın sürekli Bab kenarına kuvvet yığınağı yaptığı görülüyor. Bab’ın doğu ve batısında YPG, güneyinde Suriye ordusu var. Dolayısıyla Bab harekatı tek cepheden yürüyor. Hava şartları da çok olumsuz. Mevkilerini tahkim etmiş ve çatıştığı yeri iyi bilen bir cani sürüsü var karşıda. Ayrıca Bab, içinde 80.000 civarında çoğunluğu IŞİD destekçisi sivil barındıran bir meskun mahal. Burayı havadan veya karadan bombardıman olası değil. ÖSO milis gücünün etkinliği de kısıtlı hatta kuşkulu.

Metin ise 20 Aralık tarihli Moskova Bildirisi. Bununla ilgili ayrıntıları Pazar günü buradan yayımlanan bir önceki yazıda konuşmuştuk. Özü Beşar Esat’ın meşruiyetinin zımnen tanınması ve önceliğin IŞİD/Nusra ile mücadeleye verilmesi. Bu durumda Esat’ı devirmek amacıyla çarpışan ÖSO’nun Bab’taki rolü fetih değil, IŞİD’den kurtarma ve ardından bir biçimde Esat’ın egemenliği altına girme olacak.

Şimdi yukarıdaki soruların olabilecek en yüksek çözünürlüklü yanıtlarını derlemek işte Ankara’daki diplomasi erbabının işi. Tabii kendi başkentlerinin doğrudan sahadaki kaynaklarından aldıkları bilgilerle de karşılaştırmalı olarak. Diğer taraftan, Türkiye’yi de dışarıda temsil eden misyon şefleri aynı biçimde tutarlı bir anlatı oluşturmaya çalışıyorlar ki ellerindeki kuru konuşma notlarına bağımlı kalıp muhataplarını sıkıntıdan esnetmesinler.

Tüm bu mekanizma tıkır tıkır saat gibi işlediğinde ortaya öngörülebilirlik ve öngörülebilirliğin getirdiği güvenilirlik yahut kısaca itibar ortaya çıkıyor. Malum, güveni kazanmak çok zor ama yitirmek anlık iş. Algı yönetimi, halkla ilişkiler diplomasinin kuşkusuz parçası ama esası değil. Ahde vefa ilkesi, altında imzanız olan metne bağımlılığınızı gösteriyor. Söyleminiz de eyleminizle uyumlu olmalı. Veya tersi de geçerli.

Şimdi Astana’da Şam’ın görünür veya görünmez misafiri olacağı Rusya-İran-Türkiye toplantısı öncesi Ankara’daki kançılaryalar hangi çözünürlükte resim çekebiliyor? Şayet bu durum kasden stratejinin parçası da “kurt puslu havayı sever” kuralına dayanılıyorsa, sahanın Trump yerine oturmadan yani Şubat ayına dek temizlenmiş olması gerekiyor. Aralık ayı bitmek üzere. Fırat Kalkanı dört ayı geçti. Sizce Bab bir ay içinde fethedilecek mi? Fethedildi diyelim, TSK oradan hangi takvim çerçevesinde çekilebilecek? Çekilmeyecek mi?

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.