21 Kasım 2024
  • İstanbul7°C
  • Diyarbakır9°C
  • Ankara15°C
  • İzmir19°C
  • Berlin0°C

’DEVRİMCİ HALK SAVAŞI’

Mesut Yeğen

22 Eylül 2015 Salı 08:47

Tekinsizliği, belirsizliği bir yana, PKK’nin büyük hedefi malum: Demokratik özerklik ya da özyönetim. Senelerce askeri mücadele yoluyla bağımsız, birleşik, sosyalist Kürdistan için faaliyet yürüten PKK bir zamandır, bağımsızlaşmış değil, demokratik özerklik ya da özyönetim yoluyla ‘özgürleşmiş’ bir Kürdistan için çalışıyor. Bunu da biri diğerinin alternatifi iki yolla, iki vasıtayla gerçekleştirmeyi öngörüyor: Müzakere ya da Devrimci Halk Savaşı. PKK, 2011’den beridir “müzakere, olmadı Devrimci Halk Savaşı yoluyla demokratik özerklik” diyor. Bu yeni doktrine göre müzakerenin alternatifi artık kırsalda verilen gerilla mücadelesi değil, PKK militanları ve milisleriyle Kürd kitlelerinin iç içe geçtiği şehir çatışmalarına dayalı Devrimci Halk Savaşı. Ve malum, 2011 Temmuz’unda  olduğu gibi çözüm sürecinin son raundunun çökmesinin ardından bugün de PKK Devrimci Halk Savaşı ilan etmiş durumda. 

Ancak Kürd ve Türk muhaliflerinin tespit ettiği üzere, PKK Devrimci Halk Savaşı işinde başarılı olmuş değil. Özyönetim ilan edilen Kürd şehirlerinde olan bitene bakıldığında ortada pek de bir Devrimci Halk Savaşı oluyormuş gibi görünmüyor. Hendekler kazılıyor, YDG-H’liler polisle çatışıyor, ama 6-8 Ekim 2014’te ortaya çıkan çatışma enerjisi düşünüldüğünde, bugün olan biten pek Devrimci Halk Savaşına benzemiyor. Belli ki 7 Haziran’da yüzde seksen doksan oranında HDP’ye oy vermiş şehirlerdekiler de dahil, Kürd kitlelerinin Türkiye devletine isyan etmeye, silahlı kalkışmaya gönlü yok. Devletten, Ak Parti hükümetinden bütün hoşnutsuzluklarına rağmen Kürd kalabalıklarının Devrimci Halk Savaşı davetine icabet etmeye niyeti var görünmüyor. En azından bugünkü şartlarda. 

PKK’nin Devrimci Halk Savaşı’nı gerçekleştirmekteki başarısızlığı sarih olmakla birlikte, bu başarısızlıktan büyük sonuçlar çıkaranların ihmal ettiği en az üç önemli nokta var. İlk nokta şu: PKK, Devrimci Halk Savaşını, çatışmasızlık durumunun sona ermesinin ardından devletin kendisinden yapması beklenenlere bağlı olarak, PKK’nin teklifiyle değil, devletin sürüklemesiyle gelişecek bir vasıta, bir vasat olarak düşünmüş olabilir. Devlet PKK’yi Kürd şehirlerinden kazımaya dönük bir sindirme siyasetine başvurmadıkça Devrimci Halk Savaşının gelişmeyeceği PKK tarafından öngörülmüş olabilir. Kısacası, PKK’nin Devrimci Halk Savaşını bağımlı bir değişen olarak devreye almış olma ihtimali az değil. Bu da şu demek: PKK şehirlerde olmaya devam ettikçe, Devrimci Halk Savaşı stratejisinin çalışmıyor oluşu, bu başarısızlık  PKK tarafından o kadar hazmedilemez bulunmayabilir. 

İhmal edilen ikinci nokta PKK’nin kurulduğu 1978’den beri hiçbir stratejik hedefini gerçekleştiremediği. Malum, PKK 1978’den bugüne ‘bağımsız, sosyalist Kürdistan’, ‘demokratik cumhuriyet’, ‘demokratik konfederalizm’, demokratik özerklik’ vs. birçok hedef önüne koydu ve ama bunların hiçbirini gerçekleştiremedi. Lakin, bütün bu ‘başarısızlığa’ rağmen kırk senedir her geçen gün büyüyen ve artık büyük bir siyasi komplekse dönüşmüş bir PKK var ortada. PKK, neredeyse, yüz bin kadar Kürdü bir biçimde silahlı mücadeleye dahil olmaya ikna edebilmiş, halen binlerce militana sahip ve yüzbinlerce Kürde moral ve siyasi önderlik yapabilen bir örgüt. Bu hal şunu gösteriyor: PKK’yi, önüne koyduğu hedefleri gerçekleştirmekteki başarısızlıklar üzerinden değerlendirdiğimiz kadar, bütün bu başarısızlıklarına rağmen edindiği cüsse ve meşruiyet üzerinden değerlendirmek gerekiyor. Stratejik hedeflerini gerçekleştirmekte, Kürdleri ayaklanmaya teşvik etmekteki bütün bu başarısızlıklarına rağmen PKK bütün bu cüsse ve meşruiyetini neye borçlu? PKK üzerine düşünenlerin bu ikinci soru üzerine de düşünmesi gerekiyor. PKK’nin söz konusu cüsse ve meşruiyeti PKK’nin yaptıklarından çok PKK’ye ve Kürdlere yapılanlarla, bu yapılanların pek de makul olmamasıyla ilgili olabilir. 

Bu da bizi üçüncü noktaya getiriyor. PKK hedeflerini gerçekleştiremedi de devlet hedeflerini gerçekleştirebildi mi? Buradaki duruma serinkanlı bir bakış herhalde şunu gösteriyor: Mesele hedeflenenle gerçekleşen arasındaki mesafeyi ölçmekse, devletin hedefledikleriyle (PKK’yi silahsızlandırmak, minimize etmek ya da ortadan kaldırmak ve Kürdleri mevcut anayasanın bağlıları kılmak) gerçekleşenler (bir siyasi kompleks olarak PKK ve bir hafta sokağa çıkma ilan edilen şehirler vs.) arasındaki mesafe galiba PKK’nin hedefledikleriyle gerçekleştirebildikleri arasındaki mesafeden daha büyük. 

Bir devletle bir örgütü karşılaştırmakla ‘kaybedilen şeyler’ bahsine hiç girmeyeyim. (basnews)

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.