DEVLETE ZORUNLU LAİKLİK DERSİ
Hilal Kaplan
22 Ekim 2010 Cuma 14:41
Taraf’ta geçen hafta “gelmekte olan güzel günler”i müjdeleyen iki haber vardı. İlkinde muhafazakâr yazarların din dersinin zorunlu olmasına karşı çıkışı sebepleriyle anlatılıyordu. Ertesi gün çıkan ikinci haberse Alevi cemaatinin önde gelen temsilcilerinin başörtüsü yasağına karşı duran demeçleriyle doluydu.
Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren Sünniler “din elen gidiyor”, Alevilerse “laiklik elden gidiyor” korkusunu besleyen söylemlerle harekete geçirilen ve birbirlerinin haklı taleplerine kayıtsız kalan ya da daha vahimi karşı çıkan iki toplumsal grup olarak konumlandırıldılar. Böylelikle hak ve özgürlük taleplerinin önüne konulan taşları gönüllü bir biçimde taşıdılar. Sonuçta ne laikliğin ne de dindarlığın tam anlamıyla yaşanabildiği bir ülkeye mahkûm oldular. Ancak ne mutlu ki 12 Eylül’ün tortularıyla hesaplaştığımız bugünlerde, devletin Sünnilerin taleplerine gelince laik, Alevilerin taleplerine gelince Sünni kesildiği bir ülkede yaşamayı artık iki grup da kabullenmiyor.
Malumunuz, bir 12 Eylül klasiği olan zorunlu din dersi uygulaması, darbe anayasasının 24. maddesiyle hayatlarımıza sabitlendi. Dersin genel amacı Tebliğler Dergisi’nde şöyle özetleniyor: “İlköğretim ve ortaöğretimde öğrenciye, Türk Milli Eğitim Politikası doğrultusunda genel amaçlarına, ilkelerine ve Atatürk’ün laiklik ilkesine uygun, din, İslam dini ve ahlak bilgisi ile ilgili yeterli temel bilgi kazandırmak; böylece Atatürkçülüğün, milli birlik ve beraberliğin, insan sevgisinin dini ve ahlaki yönden pekiştirilmesini sağlamak, iyi ahlaklı ve faziletli insanlar yetiştirmektir.”
“Dini siyasete alet etmek” mi demiştiniz? Genel amaç olarak “ İslam’ı öğretmekten çok, resmî ideolojinin sacayaklarını dinî payanda olarak kullanıp sağlamlaştırmaktır” yazsalar da olurmuş yani. Resmî ideolojinin çocukların zihinlerine tarih, milli güvenlik, vatandaşlık bilgisi gibi derslerle zerk edildiği yetmezmiş gibi dini de bu amaca alet eden bir ders müfredatına bir Sünni olarak ben de karşıyım elbette. Din dersi müfredatının tek-tipçi “yüce devlet” anlayışına sadık kullar yetiştirmekten çok Allah’a sadık kullar yetiştirmek için bilinmesi gerekenleri içerecek biçimde düzenlemek şart. Buna ek olarak çözüm, bu anlayışı benimseyen çocukların din dersini seçmeli olarak alması; benimsemeyenlerinse salt tarihsel-sosyolojik bir perspektifle ve felsefe veya sosyoloji formasyonuna sahip hocalar tarafından verilecek dinler tarihini anlatan bir dersi alması olabilir. Böylelikle iki ders de nota tabi olunca “Din dersini seçmeli yaparsak, öğrenci seçmez” korkusu da yatıştırılmış olur.
Diyanet temsilcilerinin ve Alevi açılımını yöneten Devlet Bakanı Faruk Çelik’in “Din dersine Aleviliği de ekleyeceğiz” açıklamaları iknadan uzaktır. Aleviler de Sünniler de çocuklarını devletin verdiği din dersine teslim etmek zorunda değiller. Kaldı ki bu ülkede ateist veya agnostik ebeveynlerin de olduğunu hesaba katmak zorundayız. “Dinde zorlama yoktur” ayetine iman etmişlerin, inanmayanlara bu dersi zorlaması ancak 12 Eylül’den arınmamış bir zihniyetin ürünü olabilir zaten. Şu anki Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı olduğu 2006 yılındaki demecini kendimize şiar etmemiz kâfidir: “Benim fikrim, hiçbir şeyin zorunlu olmamasıdır. Ama ‘Benim çocuğum da din bilgilerini düzgün bir şekilde öğrensin’ diyen ailelerin çocuklarına okullarda en düzgün şekilde öğretilmelidir ki, ortaya düzgün bir şey çıksın.”
Bununla beraber din dersini zorunlu tutan devletin aynı zamanda Kur’an eğitime yaş sınırlaması getiren devlet olduğunu hatırlamak gerek. Bu ülkede dindar Müslümanların belli bir yaşa gelen çocuklarının Kur’an öğrenmesinin önüne getirilen ve 28 Şubat sürecinde arttırılan yaş sınırlaması bir an evvel kaldırılmalıdır.
Devlet, eğer gerçekten laik karakterinin hakkını vermek istiyorsa vatandaşını denetlemek ile ona hükmetmek arasında bir orta yol olduğunu görmek zorunda. Bu yolu öğretmek de biz vatandaşların devlete zorunlu laiklik dersi olsun. Yasakçılara direnen başörtülü öğrencilerle halktan talep gelmemesine rağmen cami yapan devletin imamını cemaatsiz bırakanlar da başöğretmenimiz olsun.
Yasakçıları deşifreye devam
Geçen haftaki yazımın ardından Çapa Tıp Fakültesi Diş Hekimliği’nde yasak kalkmış. Ancak daha önce sıraladığım yasakçı üniversitelere ek olarak Amasya, Uludağ, Ortadoğu Teknik, Hacettepe Üniversitesi ile İTÜ Mimarlık Fakültesi ve garip bir biçimde Gaziantep Üniversitesi’nin inkılâp tarihi dersinde de yasağın devam ettiğine dair duyumlar aldım. Ayrıca Kadir Has, İstanbul Bilim ve Doğuş gibi vakıf üniversitelerinde de yasak devam ediyor. Üstelik burslu okuyan başörtülü öğrenciler burslarını kaybetme tehdidi yüzünden derslerine “direnmeden devam etme” zorunluluğunu hissediyorlar.
Başörtüsüne özgürlük cephesinden ümit veren bir haberle bitireyim: Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitime Giriş Sınavı’nda (ALES) başörtüsü yasağı kalktı. Haydi kızlar yükseköğrenime!
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.