24 Kasım 2024
  • İstanbul5°C
  • Diyarbakır8°C
  • Ankara0°C
  • İzmir8°C
  • Berlin12°C

DEVLETE KARŞI ÇIRILÇIPLAK

Mücahit Bilici-

09 Kasım 2013 Cumartesi 08:46

Türkiye’de yıllarca çiğnenen sakızlardan biri “kamusal alan” kavramıydı. Bu literatür, resmîlik ile kamusallık ayrımını bile yapmayı beceremeyen Kemalist görmemişliğin, Türkiye toplumunun sosyolojik fetva susuzluğu ile birleştiği noktada (sosyologların yataklık etmesiyle) neşv ü nemâ bulmuştu. Darbe heveslisi ve boru bilirkişisi bir genelkurmay memuru bile dünyanın hiçbir yerinde isminin siyaset ve silah erbabınca zikredildiğine şahit olamayacağınız bir Alman filozoftan (Habermas) yahut postmodernizmin milli güvenliğe yönelik tehdidinden dem vurabiliyordu. Kamusal alan kavramından şahsen bana gına geldi. Başörtüsüne yönelik ilkellikten tam kurtulduk derken, şimdi pat diye kızlı erkekli “özel alanagirdik. Hem de sürç-ü lisan ile değil, taammüden. (Habermas Türkiye’ye şöyle bir mesaj gönderse şaşırmamalı: “Beni rahat bırakın. Huzur içinde ölmek istiyorum. ‘Kamusal alan’ kavramını haşat ettiniz, bari ‘özel alan’a karışmayın.”)

Devlet kapıya dayandığında, ev’in devlete karşı korunması sadece kişisel hürriyetlerin korunması değil, aynı zamanda insaniyetin korunmasıdır. Devlet, evi işgal ederse, insanların insaniyeti hukuken biter. Bu meselenin ciddiyetini anlamak için devletin sizin düşman bildiğiniz bir ideolojinin eline geçmesini beklemenize gerek yoktur. Hem Kemalizmden daha yeni yakanızı kurtarmadınız mı? Yoksa belki tehlikenin farkında değilsiniz. Rozet değiştirmeyi kâfi görüyorsunuz.

Şehirde ev, insanda vicdana tekabül eder. İnsanın sırasıyla kendisiyle ve Allah’la başbaşa kaldığı yerlerdir bunlar. Dinde zorlama yoktur’un bir anlamı, din ve vicdan hürriyeti ise, bir diğer anlamı ev’in mahremiyetidir. Özel alan veya ev, öznenin politik karşılaşmadan kendisine paydos verdiği ve huzur ile uyuyabildiği bir tahassungâhtır. Bu iltica ve istirahat yerinin cennete benzetilmesi boşuna değildir.

Kamuya açık alanı tanzim ve terbiye ile iktifa etmeyen devlet, Allah’a açık, devlete kapalı olan özel alanı da tanzime kalkarsa her yer bir nevi devletsel alan hâline gelir.

Otoriter
devlet sadece kamusal alanı cebren tanzim ederken, totaliter devlet özel alanı da işgal eder. Sovyetler Birliği gibi diktatörlüklerin totaliter karakteri özel alanı patlatıp insanları devletin karşısında çırılçıplak bırakmalarından kaynaklanıyordu. Velev ki günah işliyor olsalar bile, özel alana girip insanların günah işleme kabiliyetlerini ortadan kaldırmak demek, insanları sorumlu olmaktan çıkarmak ve hayvan seviyesine düşürmek demektir. Bunu yapan devlet, Allah’ın yapmadığını yapmaya kalkan totaliter bir devlet olur. İnsanın öngörülemezliğini ve günah/ hata potansiyelini ortadan kaldırmaya ahdetmiş bütün ahlaki tanzimat teşebbüsleri, iyi niyetli bile olsalar, neticede fıtratın ve kaderin tokadını yemişlerdir.

Esasen özel telefonları dinleyen ve mahremiyet ihlali yapmayı rutin görev sayan modern devletin İslami meşruluğu tartışma konusudur. İslam’a göre, devlet hiçbir sebeple özel alana giremez iken, modern devlet özel alanda tecessüsü görev bellemiş bulunuyor. Totaliter devletten farkı bunu gizliden yapıyor olmasıdır.

Ahlakınla aşağıdan yükselip
vicdanlara devlet olacağına, devlet eliyle yukarıdan inip ahlak vermeye çalışmak hem kolaycılık hem de İslam’ın özüne terstir. Zira, “Peygambere düşen, ancak bildirmekten ibarettir. Allah ise sizin açığa vurduğunuzu da bilir, gizlediğinizi de” (Maide, 99). Yani özel alan ve vicdanlar Allah dışında hiç kimseye karşı çıplak bırakılmamıştır. Devletin vatandaşı soymaya hakkı yoktur!

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.