21 Kasım 2024
  • İstanbul20°C
  • Diyarbakır13°C
  • Ankara12°C
  • İzmir19°C
  • Berlin3°C

DEVLET SUÇ İŞLER Mİ?

Cafer Solgun

16 Ocak 2016 Cumartesi 01:47

Savaş, çatışma, operasyon, silahlı mücadele ya da devlet jargonuyla ‘terörle mücadele’... Adına her ne derseniz deyin, kötüdür, uğursuzdur, hiçbir toplumsal, siyasal ya da hak temelli meselenin o şekilde ya da bu şekilde ‘çözümü’ değildir... Zor da olsa, sıkıntılı da olsa, çileli de olsa, bir sorunun hallolması için ‘şiddet’ değil barışçıl, demokratik siyaset yolu esas alınmalıdır. Aynı şekilde kaynağını temel hak ve özgürlüklerde, uluslararası hukukun temel normlarında bulan hiçbir hak talebi, hiçbir sorun, ‘inkar’la, devlet zoru ve baskısıyla ‘yok’ edilemez. Hele ki o sorun ya da talep bir halkın varlık yokluk meselesi ise...

Sıkıntılı da olsa siyaset yapma imkan ve araçları varsa, 12 Eylül türünden faşizm koşulları söz konusu değilse, bir sorunun çözümü için şiddet yoluna başvurmak asla tasvip edilemez.

Yeterince açık mı?

Ama birileri ‘yok, illa da benim gibi konuşacaksın, yazacaksın, yoksa...’ diyorsa, bu bir dayatmadır. Ve bu dayatmanın ‘devlet’i temsil eden kişi ve kurumlardan gelmesi, dayatmanın ‘haklı’ olduğu anlamına gelmez, daha da ‘kötü’ bir dayatma olduğu anlamına gelir.

PKK kendisini bir ‘devlet’ gibi örgütlemiş olsa da yöneticilerini oylarımızla seçtiğimiz, hizmet etmesi için vergi verdiğimiz bir devlet değil. Gel gelelim bu devletin yöneticileri ile onların hık deyicileri sağa sola ‘terör örgütü propagandası yapıyorsun’ diye saldırmakla aslında en büyük ‘terör örgütü propagandası’ suçunu kendileri işliyor, farkında değiller.

Eğer bir ‘hukuk devleti’ anlayışı söz konusu ise, yasa ve hukuk dışına çıktığı zaman tabii ki ‘devleti’ eleştirme, protesto etme ve hatta bağımsız yargıyı göreve çağırma hakkımız doğar. Bu, devlete karşı sahip olduğumuz bir ‘hak’ ve hatta ‘görev’ ve ‘sorumluluk’tur. Şu ya da bu örgüte karşı değil. ‘Ama onlar da devlet gibi’ diyorsanız eğer, işte orada bu ara önüne gelene yapıştırılan o ‘propagandayı’ kendiniz yapmış olursunuz...

Asıl önemlisi ise ‘devlet suç işler mi işlemez mi’ meselesi. Zira, malum ‘cadı avı’na uğrayan akademisyenlerin bildirisi vesilesiyle en çok ‘devlete cinayet işliyor, katliam yapıyor diyorlar’ deniyor. Tabii bu öyle bir üslup ve belagatle söyleniyor ki ‘A, bunlar gerçekten hainmiş’ diyesi geliyor insanın.

Oysa bu bayat bir demagoji. Eğer demokratik denetleme ve ‘ayar’ mekanizmaları yoksa, aşınmışsa, bir devletin ‘suç’ makinesi olması işten bile değildir. Bu anlamda devlet ‘hırsızlık’ da yapar, ‘yolsuzluk’ da yapar, ‘yüz kızartıcı’ suçların kaynağı da olur, ‘cinayet’ de işler...

Mesela bizim devletimizin bu konuda sicili çok da parlak değildir. En çok bilinen örnekleri hatırlatayım: Dersim 38 ‘devlet’ eliyle işlenmiş bir katliamdır. Geçtiğimiz günlerde terk-i diyar eden eski Özel Harpçi Sabri Yirmibeşoğlu’nun ‘muhteşem bir özel harp operasyonuydu’ diyerek tarif ettiği 6-7 Eylül 1955 olayları ‘devlet’ işiydi. Darbe şartlarını olgunlaştırsın diye gerçekleştirilen provokasyon ve katliamlar da öyle. Darbelerin kendisini ise, saymıyorum bile...

Türkiye’nin ‘devlet’ olarak AİHM’nin sürekli cezalandırdığı müdavimlerinden biri olduğunu da hatırlatayım.

Demek ki, ‘devlet’ suç işleyebilirmiş. Yani o ‘devletin’ kurumları, yöneticileri...

Söyleyeceklerim bitmedi...

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.