21 Kasım 2024
  • İstanbul11°C
  • Diyarbakır13°C
  • Ankara14°C
  • İzmir21°C
  • Berlin3°C

DERSİM’DEN ANKARA’YA, ANKARA’DAN DERSİM’E

Mehmet Altan

10 Mayıs 2016 Salı 03:10

Dersim İsyanı'nın akıl almaz bir vahşetle bastırılmasına imkân veren Bakanlar Kurulu'nun 4 Mayıs 1937 yılındaki gizli kararı, ‘Unutturmak Değil Yüzleşmek; Soykırım Tanınsın ve Dersim'i Yeniden İnşa Edelim' başlığıyla yedi yıldır anılıyor…

Anma toplantısı bu yıl, Belediye öncülüğünde Dersim'de yapıldı.

* * *

Dersim İsyanı'ndan ve çok kanlı bir şekilde bastırılmasından bu yana 78 yıl geçti…

Ancak bölgedeki temel sorunlar ve yaşanmakta olanlar açısından o günden bugüne çok da fazla değişen bir şey yok

Çok yoğun askeri bir denetimin, kimlik kontrollerinin ve sokağa çıkma yasağının yürürlükte olduğu sıkıntılı bir coğrafyada olduğunuz bugün de hemen hissediliyor…

* * *

Heybetli dağları, derin platoları, eşsiz vadileri, göz alıcı ovaları, coşkulu akarsuları ve duru gölleriyle Dersim, yeryüzünün ayrıcalıklı bir köşesi…

Büyüleyici güzelliğine rağmen hiç değişmeyen talihsiz bir kaderi var…

Bölgenin Osmanlı Toprak Düzeni ile uyuşmayan sosyal yapısı, hep sorun olagelmiş…

Dönemin İçişleri bakanlarından Şükrü Kaya, 1876 yılından beri bölgeye 11 askeri harekât düzenlendiğini, ancak bir çözüm sağlanamadığını belirtir…

Osmanlı da Cumhuriyet de Dersim'in sorunlarını sükûnetle çözüp, buraları yaşayanlar için cennete dönüştürememiş…

Sürekli kan akan bir cehennem yaratılmış…

İnsan sarsılıyor…

* * *

Peki, ama neden?

Aslında nedeni Dersim üzerine yazılan onlarca raporu okuyunca görüyorsunuz.

Bölgenin zenginleşmesini, dünyanın ayrılmaz bir parçası olmasını, refah içinde fazlasıyla hak ettiği huzuru yaşamasını sağlayacak hiçbir değişimci dinamiğin yaratılmasına izin verilmemiş.

Zaten raporlar da hep ‘güvenlik' açısından hayata bakan bürokratik raporlar.

Kentin, sorunlarını çözerek buraları dünyanın hırçın bir İsviçre'si yapacak bir itici gücü yok.

Dersim ekonomisi bugün de, üstelik toplumsal huzursuzluk nedeniyle çok daha zedelenmiş olarak, hala tarım ve hayvancılığa dayalı… Sanayileşme düzeyi ise çok düşük, hatta yok.

Balıkçılık ve arıcılık ilin diğer geçim kaynakları sayılsa da, toplumsal zenginlik artmadığı için kamu harcamaları ekonomisinde önemli bir yer tutmaya devam ediyor.

Ama tüm bunların ötesinde ise kenti ayakta tutan asıl ekonomik güç, Almanya'da yaşayan ve çalışan Dersimliler… Kent onlar sayesinde soluk alıp veriyor.

* * *

‘Gürül gürül akan bir çeşmenin yanı başında susuzluktan ölmeyi' anımsatan Dersim'e yılda 3-4 milyon yabancı turistin gelmesi işten bile değil.

Bu imkân gerçekleşse, geçmişteki ve bugünkü ağır mağduriyetlerin sürekli acılar içinde bunalttığı kent hiç olmazsa yeni kuşaklarını dünyalı bir sosyal iklime taşır.

Kenti katma değer üretmeye ve sosyo-ekonomik bir zenginleşmeye taşıyacak bir toplumsal tabaka olmayınca, bölge adeta hep kendi izinde yürümeye, zaman dışı bir iklime savrulmaya mecbur kalıyor.

Sadece acılar üzerinden hayat kendini üretiyor.

* * *

Dersim'den Ankara'ya, Ankara'dan Dersim'e…

Buralar niçin değişmiyor?

Çünkü Ankara ülkeyi dünyaya bağlamayı engelliyor, ayrıca bürokratik ruhu nedeniyle becerikli ve demokratik bir yönetim sergilemekten de çok uzak…

Geriye kendini tekrarlayan sorunlara karşı sürekli ‘vurma ve kırma'dan medet ummak kalıyor…

Acılar da bu yüzden hiç bitmiyor.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.