DEMOKRASİYİ HAK ETMEK
Mesut Yeğen
19 Şubat 2017 Pazar 13:11
Türkiye’nin yakın tarihi memleketin toplumsal-siyasi zamanıyla Batı’nın toplumsal-siyasi zamanı arasındaki açıyı kapatmaya çalışmakla geçti dense yeridir. İki yüz sene kadardır Batı kadar gelişmek, altmış-yetmiş sene kadardır da Batı gibi demokratikleşmek için az şey yapılmadı buralarda. Ama son zamanlarda olan bitene bakınca işlerin değiştiğine, “Batı önde biz arkada” koşturmasının sona erdiğine, haddizatında koşturmanın tersine döndüğüne işaret eden bir resim var. Artık ABD’siyle Avrupa’sıyla Batı kendi siyasi zamanıyla Türkiye’nin siyasi zamanı arasındaki açıyı kapatmaya çalışıyor. Epey bir zamandır demokrasi işlerine sırt çevirip otoriterleşen Türkiye Batı’ya ilham veriyor. ABD, Avrupa hızla otoriterleşiyor, bize benziyor.
Batı’daki otoriterleşme dalgası otoriterleşmenin bizdeki faillerini ve destekçilerini de mutlu etmiş görünüyor. Batı’ya öykünmekten yorulmuş Batıcılar gibi Batı’yla kavgalı nevzuhur devletçi-İslamcılar da bu yeni durumu “küreselleşme, bölgesel birlikler sona eriyor”, “ulus-devletler geri dönüyor” nidalarıyla karşılıyor. Ulus-devletlerin 1990 öncesindeki “kimse kimseye karışmasın konforuna geri dönüş” hem eski devletluların hem yeni devletluların hayalini süslüyor. Eski devletlular neyse de, çok değil üç beş sene önce Ortadoğu’ya nizam vermeye girişmiş yeni devletluların “küreselleşme bitmiş olsa da memlekete rahatça nizam verebilsek” ufkuna çekilmiş olmaları takdire şayan.
Peki, bütün bu küreselleşmenin sonu denen şey, yerkürenin önemli bir kısmını saran bütün bu otoriterleşme dalgası demokrasi hayalini canlı tutmak isteyenlere ne anlatıyor? Türkiye’de ya da başka yerlerde, evrensellik fikrinden vazgeçmek istemeyenlere düşen nedir?
Şimdilik ya da bugünlerde iki şey önemli görünüyor: Soğukkanlı kalmak ve demokrasi rehavetinden uyanmak. Kapitalizmin küresel seyrinde yeni bir merhaleye girildiği belli olmakla beraber, bu yeni merhalenin siyaseten ne getirebileceğine dair analizlerin acul olanlarından uzak durmak gerekiyor. Malum, az bir zaman önce, yine böyle bir dönüşüm anında, ortalığı bu türden analizler kaplamış, tarihin sonuna gelindiğine bile kani olunmuş, ne var ki tarihin sonuna gelmediğimizi anlamak için on yıl yetmişti. Demem o ki, bugünün “küreselleşmenin sonu”, “ulus-devletlerimize dönüyoruz” tezleri “tarihin sonu” tezi kadar bile uzun ömürlü olmayabilir. Kaldı ki, bir şeylerin değişeceği belli olmakla beraber bunun eskinin ihyası biçiminde olacağını gösteren bir işaret yok. Geçmişteki büyük dönüşümler eskiyi ihya etmediğine göre, bugün yaşanan büyük dönüşümün de eskiyi ihya etmekle, 1990’lar öncesi ulus-devletler düzenine dönmekle neticelenmeyeceğini düşünmek için yeterince sebep var.
Acul analizlerin çekimine kapılmamak önemli ama demokrasi rehavetinden uyanmak ondan da önemli. Belli ki geride kalan 60 sene bilhassa Avrupa ve ABD’de ‘demokrasi durumunun’ ebediyen kazanılmış olduğu, Batı’da siyasi zamanın demokrasi saatinde durmuş olduğu türünden bir yanılgıya ve bu yanılgıdan kaynaklanan bir rehavete yol açmış durumda. Son altmış seneyi önceleyen birkaç asra yayılan demokratikleşme serüveni Batılı hafızanın derinliklerinde kaybolmuşa benziyor. ABD ve Avrupa’da bir zamandır yükselen ve artık geçici olmadığı anlaşılan otoriterleşme dalgası bir hafıza tazelenmesine ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Bütün buralarda demokrasinin bir kez inşa edilip kendi haline bırakılacak bir siyasi durum olmadığının, aksine her gün yenilenmesi, sadakat gösterilmesi gereken bir hal olduğunun anlaşılmasına ihtiyaç var. Belli ki demokrasi durumu, en kuvvetli olduğu yerde, Batı’da bile henüz her an savrulup gidebilecek bir kum tabakası inceliğinde.
Demokrasi durumunun kırılganlığı ve uçuculuğu demokrasi hayalini canlı tutmak, evrensellik fikrinden caymak istemeyenlere şunu gösteriyor olsa gerek: Batı’da ya da burada kitleler, kalabalıklar olarak demokrasiyi hak ettiğimizi demokrasinin bizim için vazgeçilmezliğini göstermek zorundayız.
Demokrasi durumu dünyanın her yerinde kitlelerden, kalabalıklardan sadakat, hepimizden bağlılık bekliyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.