DEĞİŞECEK...
Ahmet Altan-
03 Şubat 2010 Çarşamba 15:18
Bazen “sosyal değişimler”, doğanın değişimi gibi insan iradesiyle önlenemez hale gelir.
Nasıl yağmuru, kar yağışını, güneşin açmasını engelleyemezseniz bu tür sosyal değişimleri de engelleyemezsiniz.
Anlaşılıyor ki Türkiye öyle bir noktaya geldi.
Dünyadaki büyük değişimler, Türkiye’de sermayenin yapısındaki kaymalar, teknolojik patlamalar, insanlığın yeni bir çağa doğru yol alması, ülkede biriken sıkıntıların taşınamaz hale gelmesi ve medyanın “özgür” mecralara kavuşması bu büyük dönüşümü kaçınılmaz kıldı.
Rezilce iftiralar, yalanlar, küfürler, bu büyük hareketliliğin yanında sıçan kuyruğu gibi kalıyor, “kullanışlı” medyanın çaresiz alçaklıkları, sadece bu alçaklıklara imza atanların kişisel tarihlerini biraz daha kirletmekten başka işe yaramıyor.
Bu tür zavallılar medyada hep vardı, medyanın yapısı da buna uygundu ama gerçekleri yazan gazeteler çıktıktan sonra bu çapsız kıvranmalardan, gerçekleri yazan yazarların ailelerine, eşlerine iftiralar atıp küfretmelerinden bir sonuç çıkma ihtimali kalmadı.
Onlar yalanlarını yazarlar.
Biz de doğruları yazmayı sürdürürüz.
Balyoz belgeleri karşısında dilleri kulaklarına kaçan, gözleri körleşen tıynetsiz güruh sanıyor ki alçakça yalanlarla hedefi saptırabilirler.
Saptıramazlar.
Onlar ne söylerse söylesin insanlar onlara hep aynı soruyu sorarlar.
“Balyoz belgelerine ne diyorsun?”
Zaten, bütün sistemin büyük bir değişim noktasına doğru yaptığı son sıçramanın önünü Balyoz planları açtı.
Binlerce sayfa “fişleme” bulunuyor o belgelerde, renkli powerpoint sunumlar, harekât emirleri, konuşmalar bulunuyor.
Ordunun içinde birilerinin EMASYA planlarını, içtüzük maddelerini nasıl kötüye kullanabildiği, nasıl bir bölüm generalin aklını darbeye taktığı Balyoz belgeleriyle iyice ortaya çıktı.
Başbakan Erdoğan dün, “Balyoz Planı’nın yargıya gitmesinin umut yarattığını” söylerken Deniz Baykal’a da seslenerek, “bu darbe sadece AKP’ye karşı değil demokrasiye karşıdır” dedi.
Baykal’ın ve darbenin “kullanışlı” medyasının “darbeyi önemsizleştirme girişimleri”, ülkenin demokrasi ihtiyacının güçlenmesi nedeniyle bir işe yaramıyor zaten.
Balyoz Planı, çoktan dolan bir barajın kapaklarını açtı, şimdi geçmiş bütün kiriyle ortaya çıkıyor ve neden temizlenmemiz gerektiğini bize açıkça gösteriyor.
12 Eylül’ün askerî anayasasının fersudeliği, sistemin muhafızlığını yapan bir kısım hukukçunun arkasına sığındığı arkaik yasaların gereksizliği, siyaseti dar bir alana sıkıştıran yapının çürümüşlüğü herkes tarafından fark edilir hale geliyor.
Artık bu ülkenin büyük bir değişimin eşiğinde durduğu hissediliyor.
Birçok insanın “olumlu değişimlerin” AKP iktidarında gerçekleşmesinden rahatsızlık duyduğunu görüyoruz.
Bu insanlar, AKP’den hoşlanmadıkları için onun değişimleri gerçekleştirerek “güçlenmesinden” rahatsız oluyorsa, yapacakları iş, değişimleri önlemeye çalışmak gibi sonuçsuz bir itişmeye girmek değil, değişimleri AKP’den de fazla sahiplenmektir.
Siyaset sahnesinde kimse AKP’yi, “değişimlere karşı çıkarak” geriletemez.
Ama Neşe Düzel’le konuşan Mustafa Erdoğan’ın o çok etkileyici sözlerinde açıklığa kavuşan muhalif çizgiyi benimsemek, AKP’yi “değiştirdiği” için değil, “yeterince değiştirmediği” için eleştirmek bir muhalefeti güçlendirebilir Türkiye’de.
Ancak bu çizgi, gerçek bir muhalefeti yaratır.
Sürekli darbelerden yana çıkan, Ergenekon örgütünü savunan bir muhalefetin gidebileceği bir yer yok, değişimin bu tür bir muhalefeti de siyaset sahnesinden sileceğini bir iki seçim sonrasında görür bu ülke.
Türkiye, muhalefetsizlik ve gerçek bir medyanın olmayışı nedeniyle çok kötü, çok acı, çok vahşi olaylar yaşadı.
O olaylardan birini bugün manşetimizde de okuyacaksınız.
Poşu taktığı için askerler tarafından yakalanan ve kurşuna dizildikten sonra cesedi mayınla havaya uçurulan Kürt çobanın korkunç hikâyesi size yaşadığınız ülkede neler olduğunu da anlatacak.
Öyle bir ülke, öyle bir anlayış artık bu çağda varlığını sürdüremez.
Kürtleri yakalayıp yakalayıp öldüren bir devlet olmaz.
Türkiye büyük bir değişim dönemine giriyor.
Dürüst ve yürekli herkesin bu değişim için hareketlenmesi, AKP’yi duraksadığı noktada ileri itmesi gerekiyor.
Bu ülke değişecek.
Böyle bir ülke olmaz çünkü.
Değişimin önünü tıkayan büyük bir kayayı hep birlikte iterek kımıldattık, ortaya saçılan kirli böcekler o büyük kayanın altından çıkıyor zaten.
Böcekleri ezip kayayı itin.
Hayat, berrak bir su gibi çağıldayarak akacak.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2009 İlke Haber
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.