01 Mayıs 2024
  • İstanbul14°C
  • Diyarbakır15°C
  • Ankara14°C
  • İzmir16°C
  • Berlin16°C

DARÜL HARP

Doğu Ergil

16 Aralık 2014 Salı 03:34

Bir dizi gazetecinin gözaltına alınıp götürülmesini canlı yayında izledikten sonra güneşli pazar sabahı, iç karartan bir güne dönüştü. Hepsi ülke güvenliği ve rejimin selameti için gerçekleştirilen üç buçuk darbe, sıkıyönetim, olağanüstü hal, bürokrasi ve üniversitede temizlikler, yaygın işkence ve faili meçhul cinayetlere şahit olmuş “kıdemli” bir yurttaş olarak “yine demokrasiyi ve 20 yüzyıldan sonra 21. yüzyılı da mı ıskalıyoruz” diye sormaktan kendimi alamadım.

Neden hep devletin, hükümetin, rejimin güvenliği, insanın, yurttaşın güvenliğinden, hak ve özgürlüklerinden önce gelir? Artık bunların tümünün, kimler iş başına gelirse gelsin, sürekliliğini hiç kaybetmemiş olan otoriter yönetimin devamı için birer mazeret olduğunu anlamalıyız.

Ama anlamayalım diye hep düşmanlar, hainler, çeteler icat ediliyor ve onlarla mücadele adına temel haklar ve özgürlükler askıya alınıyor. O nedenle ne bir hukuk devleti ne de tam bir demokrasi olabiliyoruz.

İşin kötü yanı, bu aldatmaca, ona inanan ve inanmayanları ayrıştırıyor. Yurttaşları birbirine düşman ediyor ve bir ulus olma duygusunu kaybediyoruz. Evet artık bize bir ulus denemez. İçinde düşmanlar taşıyan, birbirine güvenmeyen, aynı değerleri paylaşmayan parçalı bir topluma ulus denmez de o yüzden.

Günümüz toplumunun, çağdaş dünyaya nasıl uyum sağlayacağı ve ona ne gibi katkılarda bulunacağına ilişkin ülküleri yoksa ortak bir gelecek tasavvuru da yoktur. Soralım kendimize var mı?
 
Kendisiyle savaşan toplum
 
Şu anda toplumumuz darül harp (savaş evi veya alanı) ile darül İslam (barış evi veya alanı) arasında bölünmüş görünüyor. Darül İslam’da ölümcül bir savaş verildiğine göre bunun dinle değil siyasal rekabetle ilgisi var. Bu kesimde darül bizler çatışıyor ve din kardeşliğini de belirsizleştiriyor.

Girişilen operasyona basında verilen ad: “İntikam operasyonu.” Hukuk devletinde intikam olmaz, suç ve ceza olur. Onlar da evrensel ölçülere uygun tanımlara dayanır. İktidarın kendisini tehdit eden her şeye suç niteliği atfetmesi ve onu ortadan kaldırmaya çabalaması hukuku da yozlaştırır.

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ahmet Şık, emniyette gölgeli bir örgütlenmeye dikkat çeken kitap yazdığı için bir yıl hapis yatmıştı. Son tutuklamaları eleştirince, Zaman Gazetesi Washington DC temsilcisi Ali H. Aslan, içinde özeleştiri de taşıyan bir tweet atmış: “Teşekkürler Ahmet Şık, lütfen hakkını helal et, biz senin özgürlüğüne böyle sahip çıkamamıştık.”
 
Hukukun vazgeçilmezliği
 
Son tutuklamalar, hukukun nasıl toplumsal düzeni ve güveni ayakta tutan bir harç olduğunu, ona hepimizin ihtiyacı olduğunu gösterdi. Bunu önce sorunları güçle çözebileceklerini sanan askerler anladı, şimdi tüm toplum anlıyor. Hukuku kendi iktidarını pekiştirmek için eğip bükenlerin kendilerini de savunacak ilkeleri yok ettikleri kadar toplumsal dayanışmayı ve güven duygusunu yok ettiklerini, bunun toplu intihar olduğunu anlamalarını sağlamak lazım. Bizim gibi yazar-çizer-düşünür taifesinin işi bu. Ama ancak özgür olursak! Özgürlüklerin güvencesi iktidarın lütfu ve hoşgörüsü değil, toplumun talebi ve korumasıdır. Özgürlüklerine sahip çıkmayan toplum köleliğe mahkûmdur.

Fuat Avni adlı internet figürü içeriden bir ses olmalı. Şimdi hükümet onu fellik fellik arıyordur. O 10 gazete ve TV gücünde bir habercilikle bugünleri önceden haber verdi. Hain midir kahraman mı? Varın siz karar verin!

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış
ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.